Hikmet Sami Türk: Erdoğan dizginleri elinde tutmak istiyor

Hikmet Sami Türk: Erdoğan dizginleri elinde tutmak istiyor

Eski Adalet Bakanı Türk, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir türlü Anayasa’nın öngördüğü cumhurbaşkanlığını benimseyemedi.Partide ve devlette dizginler elde olsun istiyor” dedi.

Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk, anayasa müzakerelerinde ortaya çıkan partili cumhurbaşkanlığı tartışmalarına 1960 öncesi yaşanan tarihi bir örnekle son verdi. 60 öncesi Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Demokrat Parti bastonuyla dolaştığını anımsatan Türk, “Partili cumhurbaşkanı modeli tarihten gelen tecrübelerle 1960’dan itibaren terk edildi. Partili Cumhurbaşkanı, partisinin taraftarı olmayan kesimi karşısına almış bir Cumhurbaşkanıdır” dedi. Türk, 1960 öncesi yaşanan partili cumhurbaşkanlığı örneğini şu sözlerle anlattı: “1960 öncesindeki uygulamada 1950’de Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçilince Demokrat Parti Genel Başkanlığından ayrılmış yerine Adnan Menderes gelmişti. Ama o dönemin sonuna doğru Bayar, Demokrat Partili kimliğiyle dolaşan bir Cumhurbaşkanı konumuna geldi. Elinde DP bastonu olan bir Cumhurbaşkanı oldu. Bu nedenle 1961 anayasasına 101’inci madde (Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisiyle ilişiği kesilir ve TBMM üyeliği sona erer) hükmü kondu. Cumhurbaşkanlarının gerçekten tarafsızlığını sağlamak amaçlandı.” Hikmet Sami Türk, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlarından Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren ve Ahmet Necdet Sezer’in partili olmadıkları için böyle bir sıkıntının yaşanmadığını söyledi. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Anavatan partisi Genel Başkanlığından ve Süleyman Demirel’in de Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığından ayrıldığını, Abdullah Gül’ün de seçildikten sonra parti ile ilişiğini kestiğini dile getiren Türk, partili Cumhurbaşkanlığı sorununun Recep Tayyip Erdoğan ile başladığına dikkat çekti. Türk, “O bir türlü bu kalıba sığmak istemiyor. Anayasanın öngördüğü bu cumhurbaşkanlığı konumunu benimseyemedi. Cumhurbaşkanı gerek devlet yönetiminde, gerek parti yönetiminde dizginleri elde tutmak istiyor. Bu tek kişi yönetimidir. Öyle ki partisinde başka bir adamın sivrilmesine dahi olanak tanımak istemiyor. Yarın belki onun yerini alabilecek olan bir adayın çıkmasını istemiyor” diye konuştu.

1950’LERDEKİ FORMÜL

1945’te çok partili hayata geçildikten sonra CHP’nin parti genel başkanı, cumhurbaşkanı seçildiği takdirde uyguladığı formülü ise Türk şöyle aktardı: “1947’de yapılan CHP 7’inci Kurultayında bir tüzük değişikliği yapıldı. Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı seçilirse, parti genel başkanlığı görevi genel başkan yardımcısı tarafından yürütülür. Buna göre 1950’ye kadar hem Cumhurbaşkanı, hem de Genel Başkan olan İsmet İnönü’nün genel başkanlık görevi Genel Başkan Yardımcısı Hilmi Uran tarafından yürütülmüştür. Atatürk dönemi ayrı bir durumdur. Atatürk zamanında başka parti yoktu. Atatürk ölünceye kadar CHP’nin genel başkanıydı.”