İktidara yakın gazeteciden bambaşka bir bakış açısı: Avrupa nüfusunun önemli bir kısmı Müslüman olacak

İktidara yakın gazeteciden bambaşka bir bakış açısı: Avrupa nüfusunun önemli bir kısmı Müslüman olacak
Avrupa'daki sığınmacı ve göçmen ayaklanmaları sürerken, iktidara yakın yazar Serkan Fıçıcı konuya ilişkin bambaşka bir bakış açısı getirdi. Fıçıcı, Avrupa'nın yakın gelecekte büyük bölümünün Müslüman olacağını iddia etti.

Avrupa ülkelerinde yaşanan göçmen isyanları gündemden düşmezken, hükümete yakın Akşam gazetesinin yazarı Serkan Fıçıcı konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Fıçıcı, ‘Müslüman Avrupa’ya doğru’ başlıklı yazısında “Yaklaşan "Müslüman Avrupa" gerçeğine karşı Hristiyan köklere dönüş artık imkansız ve küresel karar vericiler çareyi paganizmde arıyor” yorumunda bulundu.

Yazısının başında Avrupa’nın yakın gelecekte önemli bir kısmının Müslüman olacağı değerlendirmesinde bulunan Fıçıcı şunları yazdı:

Avrupa'daki Müslüman düşmanlığı değişmeyen gündemlerimizden biri olmaya devam edecek.

İsveç'te yaşananların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Müslümanların kutsallarına hakaret etmenin düşünce hürriyeti olmadığını Batılı kibir abidelerine eninde sonunda öğreteceğiz" sözünün üzerinde durulmalı.

Önemli.

Meselenin "sınır ötesi" ve "sinir ötesi" boyutları belli ancak sadece tepki odaklı yaklaşımlarla işin içinden çıkamayız.

Neden?

Yakın gelecekte Avrupa nüfusunun önemli bir kısmı Müslüman olacak.

Elde var BİR...

Göç ve doğurganlık temel sebep olarak görülüyor.

Müslüman genç nüfus hızla artıyor.

Önümüzdeki birkaç yıl içinde Avrupa'daki iş gücünün neredeyse dörtte birini işte bu genç Müslüman nüfus oluşturacak.

Elde var İKİ...

Nüfus, işgücü derken bu durumun politik sonuçlarını da görelim.

Avrupa'nın karar alma mekanizmalarında Müslümanların etkisini er ya da geç hissedeceğiz.

Bu da ÜÇ...

Yani, Avrupa'daki stres birikimi boşuna değil.

"Müslüman Avrupa" gerçeği hızla yaklaşıyor ve bununla birlikte İslam düşmanlığının dozu da artıyor.

Ufukta, Batı'nın üstünlük iddiası ile kurduğu sömürü çarklarının tersine döneceği günler var.

Bilim, teknoloji, felsefe, sanat ve ekonomideki gücü Avrupa medeniyetinin "gelecek korkusuna" ilaç değil.

Yaranız var ama ürettiğiniz değerler bu yarayı iyileştiremiyor.

Durum budur.

Demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri sadece kendisine benzeyenlere layık gören anlayış duvara tosladı.

Sömürdükçe semiren Haçlı Avrupa'sının makyajı döküldü.

Yaklaşan "Müslüman Avrupa" gerçeğine karşı Hristiyan köklere dönüş artık imkansız ve küresel karar vericiler çareyi paganizmde arıyor.

Kültür endüstrisinin dayattığı ne varsa hepsine bakın, izlerini görürsünüz.

Avrupa'yı milliyetsiz, cinsiyetsiz, kimliksiz insan yığınlarının coğrafyası haline getirip İslam inancının etkilerinden koruyacaklar...

Çare mi?

Olamaz.

Avrupalı entelektüellerin ortaya koyabildikleri bir çıkış yolu varsa bile hissedilmiyor.

İşte burada görev Türkiye'nin...

Avrupa'ya en yakın Müslüman ülkeyiz.

Kıtalara hükmetmiş medeniyet birikimine sahibiz.

"Yer ve gök su vermiyor" diye inleyen Avrupa'ya "her tarlayı sular arkımız bizim" özgüveniyle seslenebileceğiz imkanları sonuna kadar kullanmak güncel vazifemiz.

Nasıl?

-Tartışmaya başlayabilirsek yöntemler kendilerini gösterir.

Önce Bismillah...