İnat uğruna 'kanal'a sürükleniyoruz!

İnat uğruna 'kanal'a sürükleniyoruz!

Kanal Savaşları''nı bilir misiniz?

Birinci Dünya Savaşı''nda iki kanal savaşı vardır. İngiltere savaşta karşımızdaki cephenin lideri ve Süveyş Kanalı''nı elinde tutuyor. Osmanlı Ordusu mantıkî bir kararla Süveyş Kanalı''na yürüyor. Maksat İngilizleri Kanal''dan beriye geçirtmemek. Tabiî, asıl hedef Mısır''ı İngilizler''den kurtarmak. Çok iddialıyız. Arkamızda Alman İmparatorluğu var.

Harekât planlanırken 4. Ordu Kumandanı Zeki Paşa, Kanal için ayrılan kuvvetleri yetersiz görüyor, harekâtın iptal edilmesini istiyor. Zeki Paşa komutanlıktan alınıyor, Bahriye Nazırı olan Cemal Paşa''ya (Bildiğiniz İttihatçı Cemal Paşa) 4. Ordu Komutanlığı da veriliyor. Harekâtın başındaki komutan Alman General Kressenstein''di. Sonuç: Hezimet.

İkinci Harekât''ın başındaki komutan yine Kressenstein ve yine hezimet. (Kressenstein''in hakkını yemeyelim, sonra Gazze muharebelerinde İngilizlere karşı büyük başarı gösteriyor. 1938''de yayınlanan hatıraları Türkçeye de tercüme edildi. Döneme ait çok kıymetli bilgiler var. Olabildiğince hakkaniyetli)

İstanbul Kanalı için kazmayı vurmadan önce köprü yapacaklarmış. Şantiye kurmaya girişmişler. Ama şantiye sahası İSKİ''ye ait. Belediye ekipleri gelmiş, şantiyeyi kaldırın, demiş. Hemen bir yerlere telefon. Askerî güç harekete geçirilmiş; komutanları hangi rütbedeydi bilmiyorum, jandarma şantiyenin etrafını sarmış, barakalar 300 metne ileride hazine arazisine taşınmış.

Bu cepheleşme bana Birinci Dünya Savaşı''ndaki Kanal Muharebeleri''ni hatırlattı. Daha nelerle karşılaşacağız, göreceğiz.

Saray''ın Propaganda Başkanlığı, Bakü''da oynanan ve hezimetimizle biten Galler maçında, TRT''de İstanbul Kanalı''nın propagandasını yaptı. "Ne alâka?" diyeceksiniz. Yeni rejimde bu tür atraksiyonlar olağan. Halka kanalın lüzumunu anlatamamışlar, hazır herkes maça kilitlenmişken beyin yıkama ameliyesine girişelim, demişler. Goebbels bile bu kadarını düşünemezdi!

Görüntüler eşliğinde söylediklerine bakın: "Kanal İstanbul projesinin çevreye zarar vereceği iddialarının, Türkiye''yi gelecek yüzyıla taşıyacak bu önemli projeyi karalamak ve aleyhte kamuoyu oluşturmak maksadıyla servis edildiği aşikârdır."

Faydalı olan bir şey aleyhinde kim bulunabilir!

Biliyorsunuz, burada yazmıştım, İletişim Başkanlığı, kanalın şantiye şefliği âdeta. Ayrı bir site açmış, kanalın propagandasını yapıyor. Halkı kanalın gerekliğine ikna edecek hiçbir argüman sunmuyor. Girip görün. İkna olabilecek misiniz!

İstanbul Kanalı''na karşı çıkanlar, son çare Anayasa''da ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi''de dayanağı olan "direnme" hakkını kullanmak, diyorlar. Anayasa''nın 56. maddesi:

"Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir."

Ünlü deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, "Kanal" deyince kendisini zor tutuyor, "Bu ülkenin geleceğine kendi fikriyle kendi ekibiyle karar veremez. Benim çoluk çocuğum torunlarım burada yaşayacak. İnsanlarım yaşayacak. İstanbul deprem bekliyor. Yüz binlerce insanın can güvenliği yok. Haykırmaktan sesim kesildi. Sadece ben değil, bütün bilim insanlarının!" diyor.

İnat uğruna "kanal"a sürükleniyoruz!

Yazarın Diğer Yazıları