İsrail'de, Türkiye modeli yargı...

İsrail'de, Türkiye modeli yargı...

İsrail Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nda, Yüksek Mahkeme'nin hükümet üzerindeki denetimini sınırlayacak ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olmasını sağlayacak yasa tasarısı kabul edildi.

Muhalefetteki Yeş Atid (Gelecek Var) Partisi lideri ve eski Başbakan Yair Lapid ile Ulusal Birlik Partisi lideri Benny Gantz'ın ortak açıklamasında, “Anayasa Komisyonu’nda yapılan oylama, İsrail vatandaşlarını inciten, ulusu parçalayan tek taraflı bir adımdır” ifadeleri kullanıldı.

İsrail Adalet Bakanı Yariv Levin'in 5 Ocak'ta duyurduğu sözde “yargı reformu”, ülke çapında kitlesel protestolara ve grevlere sebep olmuş, Netanyahu, yargı düzenlemesini ertelemek zorunda kalmıştı.

Bütçenin Meclis'ten geçmesinin ardından yargı düzenlemesini tekrar gündeme getireceklerini açıklayan Binyamin Netanyahu, yakın zamanda hükümetin "yargı reformuna" ilişkin "pratik adımlar atacaklarını" ifade etmişti.

O pratik adımlar atılmaya başlandı...

Protestolar ise 6 aydır ülke genelinde devam ediyor.

***

Türkiye'de de “yargı reformu” adı altında bir Anayasa değişikliği yapıldı ama yasa 12 Eylül 2010''da referanduma sunuldu. Paket içinde bulunan “12 Eylülcüler yargılanacak” maddesi, yüksek yargı organlarına FETÖ'nün hâkim olacağı gerçeğini de perdeledi. Bu sözde yargı reformunun sonucu 15 Temmuz kalkışması oldu ama iktidar bu kaosu da ülkenin yönetim sistemini değiştirmek için kullandı. Yüksek yargı organları üyelerini atamak büyük ölçüde iktidarın yetkisine alındı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında bütün yetkiler tek bir kişide toplandı. Yeni devlet anlayışının adı “tek adam sistemi” oldu.

Netanyahu, Türkiye’deki Erdoğan modelini yakından takip ediyor olsa gerek ki hemen hemen aynı yargı reformunu kendi ülkesinde yasalaştırmak istiyor...

***

Fransa'da ise Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Cezayirli genç bir sürücünün polis kurşunuyla öldürülmesine tepki olarak başlayan gösterilerden bölgeleri etkilenen belediye başkanlarıyla Elysee Sarayı'nda bir araya geldi.

Macron, “Sosyal medya ağlarına yönelik yasaklara yoğunlaşmalıyız. İşler çığırından çıktığında, (sosyal medya ağlarına) erişimi düzenleyebilecek veya kesebilecek konumda olmalıyız” dedi.

Kara Avrupası hukuk sisteminin kurucularından biri olan Fransa, özgürlüklerin ülkesi olmaktan yasakların ülkesi olmaya doğru mu evrilecek yoksa Cezayir ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin, Fransız vatandaşı oldukları halde ayırımcılığa tabi tutulmasına son mu verilecek? Fransa'daki olayların temelinde bu sosyolojik gerçek vardır...

Bilindiği gibi sosyal medya yasakları veya engellemeleri, Türkiye’de uygulanıyor...

***

Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı, eğitim sektöründeki kurumlarla ortaklaşa aldığı karar doğrultusunda, ortaokul ve liselerde cep telefonu, tablet ve akıllı saatlerin sınıflarda yasaklanması yönünde karar alındığını duyurdu.

Telefon kullanımının öğrencilerin dikkatini dağıtması ve öğrenme becerilerini zayıflatması gerekçesiyle kararın alındığı ifade edilen açıklamada, “Artık TikTok videosu seyretmek, sınıf arkadaşıyla mesajlaşmak veya Snapchat'ten fotoğraf paylaşmak yok.” ifadeleri kullanıldı.

Hollanda'nın kararını eleştirecek değilim. Zira cep telefonu ve sosyal medya üzerinden başka bir dünyaya dalan öğrencilerle başarılı bir eğitim-öğretim düzeni kurmak mümkün değildir. Üstelik cep telefonu, Çin'de vatandaşlık puanı uygulaması için de kullanılıyor. Yakında cep telefonunun yerini de İsveç'teki gibi çipler veya grafenden imal edilmiş 1.5 milimetreden küçük sensörler, transistörler alacak.

Transistörlü insan, şah damarından yakalanacak ki ülkeleri yöneten elit tayfasının isteği dışında bir adım bile atamasın...

Kısacası, dünya giderek önce yargının sonra bütün insanların tam bir kontrol altına alındığı diktatörlük düzenine doğru sürükleniyor.

Yazarın Diğer Yazıları