İzmir'de hangi partinin kazanacağını Yılmaz Özdil açıkladı. Atatürk'ün annesinin mezarında yaptığı konuşma neydi?

İzmir'de adaylara bakarak İzmir'i kazanabileceklerini söyleyen siyasetçilere YouTube kanalından seslenen usta gazeteci Yılmaz Özdil, kimin kazanacağını açıkladı. Atatürk için İzmir'in neden çok önemli olduğunu anlattı. Atatürk annesinin öleceğini bir gün önce rüyasında nasıl öğrendi?

Seçime 4 gün kala adaylar seçim çalışmalarını hızlandırırken vatandaş tarafında nefesler tutuldu. İstanbul ve Ankara adayları medyada sıklıkla yer bulurken İzmir iki ile oranla daha geride kaldı.

İzmir’de neler olacağını anlatan Yılmaz Özdil; Atatürk’e, Latife Hanım’a, Zübeyde Hanım’ın ölümüne ve İzmir’in geçmişine dayanarak İzmir’i kimin kazanacağını açıkladı.

“Adaylara bakarak İzmir'i kazanabilecekleri zanneden” siyasetçilere seslenen Yılmaz Özdil, İzmir’in tarihini ve Atatürk’ü hatırlatarak şu ifadeleri kullandı. “İzmir’e 15 Mayıs 1919 İzmir'e İşgalci postası postalı ayak bastı. Ertesi sabah 16 Mayıs Mustafa Kemal Galata rıhtımından motora bindi. Kız Kulesi açığında demirli olan Bandırma gemisine geldi. Güvertede bir sigara yaktı İstanbul'a son kez böyle dalgın dalgın baktı. Kamarasına girdi ve macera böyle başladı. Samsun'a çıktı, şehir güvenli değildi İngiliz kaynıyordu. 6 gün kaldı orada. Karargahını Havza'ya taşıma kararı aldı. Havza'da Mesudiye oteline yerleşti. İzmir'in işgalini protesto etmek için Havza’da cuma namazından sonra miting düzenlenmesi, İzmir'de şehit düşenler için mevlit okutulmasını istedi Mustafa Kemal. Tellallar halka duyurdu mevlütte dağıtılmak üzere ‘Helva yapalım’ dediler, helva karılacak ama şeker yok.

“9 EYLÜL KARABASANLA BAŞLAYAN 3 YIL 3 AY 22 GÜN SÜREN MUCİZE İLE BİTEN BİR RÜYA ÇİÇEKLER AÇTI”

Mustafa Kemal’in zekası devreye girdi. Çok çok anlamlı bir formül buldu. İzmir'in işgalini protesto etmek için İzmir'in işgali sırasında şehit olan insanlarımızın mevlüdü için helva yerine ne yaptılar biliyor musunuz? İzmir'in çekirdeksiz kuru üzümü dağıtıldı. 9 Eylül'ün meyvesini de 19 Mayıs'ta yediler. Özgürlüğe inancın meyvesi. Elde avuçta kalan o bir avuç çekirdeksiz İzmir kuru üzümüydü özgürlüğe inancımız. Aylar yıllar kanlar canlar akıp geçti. 37 bin 975 şehit verdik. Bundan daha fazla sivil kaybımız vardı. 7.250.000 mermi, 55 binden fazla top mermisi harcadık. Bir elimizde tabanca bir elimizde idam sehpası. İzmir'e öyle geldik. 9 Eylül karabasanla başlayan 3 yıl 3 ay 22 gün süren mucize ile biten bir rüya çiçekler açıyordu İzmir'in dağlarında.

“ATATÜRK ANNESİNİN ÖLDÜĞÜNÜ KİMSE SÖYLEMEDEN RÜYASINDA GÖRDÜ”

Bu olayın üzerinden yine aylar geçtiğinde yani Cumhuriyet’e doğru gidildiğinde 14 Ocak 1923 tarihinde gün ağarmak üzereyken Mustafa Kemal’in emir eri Ali Çavuş'u yanına çağırdığını ve “Haber var mı” diye sorduğunu belirten Özdil, Ali Çavuş’un “Var” diyemediğini “Şifre geldi ama çözülemedi Paşam” şeklinde eveleyip gevelediğini anlattı. O anlardan sonra Mustafa Kemal'in o derin mavi gözlerinden bir bulut geçtiğini ve “Kederli bir rüya gördüm” dediğini, “Yeşil bir tarlalarda anamla dolaşıyordum, birdenbire fırtına çıktı. Anamı yanımdan alıp götürdü. Annemin öldüğünü biliyorum” dediğini belirtti. Zübeyde Hanımın rahmetli olmuş olduğunu Mustafa Kemal rüyasında görmüştü ve cenazeye katılamadı.

sg.png

ATATÜRK ANNESİNİN MEZARININ NASIL OLMASINI İSTEDİ?

Özdil şu ifadelerle olanları açıkladı:

Her zaman olduğu gibi Zübeyde Hanım’ın yanında olan Salih Bozok’a telgraf çekti. Kendi adına annesini toprağa vermesini istedi. Mütevazi bir tören istedi, mütevazi bir kabir istedi, “Sakın” dedi “Öyle süslü, masraflı bir şey yapmayın, bir kaya getirin baş ucuna koyun. Üstüne de ‘Mustafa Kemal'in annesi burada gömülüdür’ yazın. Çevresine çocuk parkı yaptırın.” Çocukları çok severdi Latife Hanım. Son anına kadar müstakbel kayınvalidesi Zübeyde Hanım'ın başucundaydı Zübeyde Hanım'ı Karşıyaka'daki köşkünde ağırladı. İzmir'in en zengin kadını Latife, müstakbel kayınvalidesinin vefatı üzerine önce İzmir valisine haber verdi. Sonra şehrin en tanınmış 33 hafızını çağırdı sabaha kadar hatim okudu. Siyah manto giydi, cenaze alayına katılmak istedi. “Ne yapıyorsun” dediler. En başta kendi ailesi, herkes itiraz etti. Dediler ki “Kadınlar cenazeye katılamaz.” Çılgın kadın tabii bunun üzerine ne yaptı? Kapalı bir faytona bindi cenaze alayını en arkadan takip etti. Kabirde yüzlerce gümüş Mecidiye sadaka dağıttı. Kırkına mevlit okuttu. 52’sinde de aşure yaptı. Oğul Mustafa Kemal 13 gün sonra gelebildi doğru annesinin kabrine gitti. Annesinin kabrinde hayatının en duygusal konuşmasını yaptı. Mustafa Kemal Zübeyde’yi anlattı. “Zavallı validem bütün millet için ülke olan İzmir'in mukaddes topraklarına bedenini vermiş bulunuyor” diye başladı. İzmir bu millet için ülküdür. Sen gavur diyorsun orası mukaddes toprak.

Mustafa Kemal'in ilk resmi ikamet adresinin İzmir olduğunu belirten ve Özdil, “İzmir işgal edildiği gün bir ulusun Kurtuluş Savaşı'nı başlatan işgali sona erdiği gün, o ulusun Kurtuluş Savaşı'nı sonlandıran dünyada bu özelliğe sahip ilk ve tek şehirdir. İzmir Mustafa Kemal'in hayatı için işte bu kadar anlamlıydı” dedi.

ATATÜRK ANNESİNİN MEZARI BAŞINDA NELER SÖYLEDİ?

Atatürk’ün annesinin başındaki konuşmalarını şu sözlerle Yılmaz Özdil özetledi:

Zavallı validem bu millet için İzmir'in mukaddes topraklarına bedenini vermiş bulunuyor arkadaşlar. Ölüm yaratılışın en doğal kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen ne üzüntü verici görünüşler olur. Burada yatan annem eziyetin zorlamanın bütün milleti felaket uçurumuna götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Bunu açıklamak için izin verirseniz acı hayatının belli birkaç noktasını sunayım. Abdülhamit devrinde mektepten henüz kurmay yüzbaşı olarak çıkmıştım, hayata ilk adımımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil zindana rastladı. Beni aldılar baskı idaresinin zindanına koydular, orada aylarca kaldım. Annemin bundan ancak ben hapisten çıktıktan sonra haberi olabildi. Derhal beni görmeye koştu İstanbul'a geldi fakat orada kendisiyle ancak 3-5 gün görüşebildim. Çünkü tekrar baskı idaresinin casusları cellatları ikametgahımı basmış, sarmış ve beni yine alıp götürmüşlerdi. Annem ağlayarak arkamdan takip ediyordu. Ben sürgün yerime götürecek olan vapura bindirilirken benimle görüşmesi engellenen annem gözyaşlarıyla Sirkeci rıhtımında acılar ve kederler içinde bırakılmış bulunuyordu. Sürgün yerinde geçirdiğim tehlikeler onun hayatının acılar ve gözyaşları içinde geçmesine sebep oldu. Başka bir nokta daha. Mütareke zamanında Anadolu'ya geçtiğimde annemi acılı bir halde İstanbul'da bırakmak zorunda kaldım, yanında bir adamım vardı. Bu adamımı Erzurum'dan İstanbul'a gönderdiğimde annem, bu adamın yalnız geldiğini gördüğünde halife ve padişahın benim hakkımda verdiği idam kararının yerine getirildiğini zannetmiştim ve bu zan kendisini felce uğratmıştır. Ondan sonra bütün mücadele senelerini acı ve üzüntü içinde geçirmiştir. Padişah ve hükümetinin ve bütün düşmanların daima baskı ve işkencesi altında kalmıştı. İkametgahı bin türlü bahanelerle basılır, araştırılır; kendisi sürekli rahatsız edilirdi. Annem bu 3-5 senenin bütün gece ve gündüzlerini gözyaşları içinde geçirdi. Bu gözyaşları ona gözlerini kaybetti sonunda onu İstanbul'dan kurtarabildi ona kavuşabildim ama o artık maddeten ölmüştü. Yalnız manevi olarak yaşıyordu. Annemin kaybından şüphesiz çok üzüntülüyüm fakat bu üzüntümü gideren ve beni avutan bir konu vardır ki o da anamız vatanı yok olmaya götüren idarenin artık bir daha geri gelmemek üzere yokluk mezarına götürülmüş olduğunu görmektir. Annem bu toprağın altında fakat Milli Hakimiyet ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur.

“MİLLİ HAKİMİYET UĞRUNDA CANIMI VERMEK BENİM İÇİN VİCDAN VE NAMUS BORCU OLSUN”

Milli hakimiyet ilelebet payidar olacak annemin ruhuna ve bütün Ataların ruhuna üzerime almış olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim, annemin mezarı önünde ve Allah'ın huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin kazandığı ve elde tuttuğu hakimiyetin korunması ve savunması için gerekirse anemin yanına gitmekte asla kararsız davranmaya Milli Hakimiyet uğrunda canımı vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun.

Bunun bir “İzmir ruhu” olduğunu belirten Özdil, “Sen buna parti meselesi dersin. Yüreğinde zihninde daima bu duyguyu hissedenler bilir. İzmir’de özgürlüğe inancımız o bir avuç çekirdeksiz kuru üzümle Zübeyde Hanımın emanetidir.” dedi.

“İZMİR'İ AKP'YE TESLİM ETMEYECEĞİZ”

Tüm bunları anlattıktan sonra Özdil, “İzmir'i hayata bakışımızın, adaylarla alakalı olduğunu mu zannediyorsun? Evet çok öfkeliyiz, bakın çok öfkeliyiz. Buradan bir gazeteci olarak değil bir İzmirli olarak söylüyorum. Özgür Özel’e hesabını illaki soracağız, yanına bırakmayacağız ama Özgür Özel geçici İzmir ruhu kalıcı. Pire için yorgan yakıp İzmir'i AKP'ye teslim etmeyeceğiz.” dedi.

İlgili Haberler