Kıbrıs’ta bir Türk Cumhuriyeti var ama...

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 40. yılı kutlanıyor. 1974’te, Kıbrıs’a harekât başladığında gençler askerlik şubesine koşmuştu. Askere gitmek, Kıbrıs’ta vuruşmak istiyorlardı. Türkiye’yi büyük heyecan sarmıştı. Yediden yetmişe herkesin aklında, Kıbrıs’ın kurtuluşu vardı.

15 Temmuz 1974’te Rum Millî Muhafız Birliği ile EOKA B, Kıbrıs Rumlarının lideri Başpiskopos Makarios’a karşı bir darbeye girişmişlerdi. Başı EOKA’cı Nicos Sampson çekiyordu. Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilân etmiş, Cumhurbaşkanlığı makamına oturmuştu.

Sampson, Yunanistan’ın kuklasıydı. Yunanistan’ın başında Albaylar Cuntası vardı. Albaylar 1967’de darbe yapmışlar, hükûmeti yıkmışlardı.

CHP-MSP’nin iktidar ortaklığında, Bülent Ecevit’in başbakanlığında, Necmettin Erbakan’ın başbakan yardımcılığında başlatılan Kıbrıs Türk Barış Harekâtı, aynı zamanda dolaydan Yunanistan’ın Albaylar Cuntası’na karşı da bir harekâttı.

Yunanistan’ın başındaki darbeci cuntanın hedefi ENOSİS’ti; Kıbrıs'ı Yunanistan'la birleştirmekti. Ancak, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios buna karşıydı. Albaylar Cuntası, Yunanistan’da nasıl darbe yapıp iktidarı ele aldılarsa, Kıbrıs’ta da darbe yapıp Makarios’u devirecekler, ENOSİS için yol kat edeceklerdi. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

Türkiye, Kıbrıs’ta garantördü. 20 Temmuz 1974'te adaya harekât başlattık.

Albaylar Cuntası Türkiye'yle savaşı göze alamadı. Cunta devrildi.

Kıbrıs 1974'te Kuzey ve Güney diye bölündü. 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu.

İsrail gibi Yunanistan da Avrupa’nın gözdesi. 1981’de Yunanistan, 2004’te Güney Kıbrıs “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla Avrupa Birliği’ne dâhil edildi. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise yok sayıldı.

KKTC’yi tek tanıyan biziz.

Avrupa ülkeleri ve Amerika bize öyle düşmanlık ettiler ki, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra silah ambargosu uyguladılar.

Türkiye, 1960 tarihli Garanti Antlaşması’nın 4. maddesine dayanarak Kıbrıs’a çıkartma yapmıştı. Türklerin hakkını korumayı garanti etmişti.

Hatta Bülent Ecevit, İngilizlerin ayağına kadar gitmiş, birlikte müdahale edelim demişti. Bildiğiniz gibi, Kıbrıs’ta İngilizlerin üssü var. Hâlen duruyor o üs. Zamanında Yunanistan’ın bağımsızlığını Osmanlılara karşı destekleyen de II. Abdülhamit’in Ruslar karşısında sıkışınca, fırsatı kaçırmayarak Kıbrıs’a hâkimiyet kuran da İngilizlerdi.

***

Annan Planı meşhur biliyorsunuz. Bu plana göre, Türk ve Rum kesimleri bağımsız bir devlet olarak birleştirilecekti. Teklifi getiren Kofi Annan BM Genel Sekreteri’ydi. İngiliz üsleri bölgesi dışındaki yerler bağımsız ve federal bir devlet olacak şekilde birleştirilecekti. Kıbrıs Türk tarafı bu plana evet demiş, Rus tarafı reddetmişti. Çünkü Rum tarafı adanın tamamı kendilerinin olsun istiyordu.

Oylama öncesi KKTC’ye gittim. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la görüştüm. Günlerce süren röportajlar yayınladım.

Bir sorum, Kıbrıs Türk tarafında milliyetçiliğin zayıflığı üzerineydi.

Önce sorumu vereceğim sonra Rauf Denktaş’ın cevabını:

- Dün Lefke Avrupa Üniversitesi’nden gençlerle konuştum. Birinin döşünde orak-çekiç var, birinin kolunda Che Guavera’nın dövmesi var...

-Maşallah!

-Siz, dedim komünist misiniz? “Komünistiz.” dediler. Peki, üniversitedeki arkadaşlarınızın durumu nedir? Annancı mı? Annan Planı’na evet diyorlar mı? Çoğu evet diyor, dediler. Siz de biliyorsunuz zaten... Yaş grupları arasında fark var... 30’un üzeri daha çok Annan Planı’na karşı, 30’un altı Annan Planı taraftarı görünüyor. Başka noktaya geleceğim... Acaba gençlere millî şuur verilemedi mi?

-Bizim öğretmenlerin yarısını kaybetmemiz yıllar üzerinde oldu. Sizde sağcı-solcu kavgası var iken... Milliyetçi akımı çağ dışı addeden insanlardır. Kıbrıs’ta barış olabilir... Allah hepimizi bir yarattı, şeklinde bayrak, sancak düşünmeyen insanlar var aralarında. Maalesef maarifimizde bunlar yer etti. Sendikalar kuruldu, sendikaların başına geçtiler. Sendikalar vasıtasıyla öğretmenlerimizi tehdit eder duruma geldiler. Çünkü yasalarımızda sendikalara terfilerde, tayinlerde söz hakkı verdik. Onu kullanarak öğretmenleri tehdit ederek ya böyle yaparsınız ya da şöyle diyerek, birdenbire grev ilân edip öğretmenleri ve çocukları sokağa dökerek bir nüfuz elde ettiler. Onun acısını çekiyoruz şimdi. İyi veya kötü millî davayı anlatan kitaplar var okullarda, o kitabta bile çocuklara diyorlar ki: “Şimdi okudunuz bu kitabı. İnanmayın. Onlar bizi öldürdü, biz onları öldürdük. Kavga bitmiştir. Şimdi hep beraber insanız, birlikte yürüyeceğiz. Artık böyle Türk askerinin işgali olmaz.” gibi çocukların beyinlerini yıkıyorlar. Ben ortaokul çocukları gördüm... Haç takıyor kız çocuğu... “Nedir bu kızım?” diye soruyorum. “Süstür, ziynettir.” diyor. “Yahu bu ziynet eşyası değil, bir dinin sembolü. Sen Müslüman değil misin?” “Galiba Müslümanım.” diyor çocuk... Farkında değil. Dolayısıyla eğitim sistemimizde yozlaşmış taraflarımız vardır. Bunları hükûmetlerin ele alması lâzımdır. Tesellimiz gençlerimizin yarıdan fazlası henüz bu yozlaşmanın içine girmemiştir. Ama bu teselli değildir. Bu bize bir işarettir, bir ihtardır. Buna muhakkak dört elle sarılıp bir çare bulmak lâzım.

Rauf Denktaş’ın soruma cevabı böyleydi.

Annan Planı, Kıbrıs Türklerine “milliyetçiliği” de hatırlattı.

Rumlar plana evet deselerdi, Kıbrıs gitmişti.

Yazarın Diğer Yazıları