Anayasanın ilk 3 maddesi sıkıntı!

Anayasanın ilk 3 maddesi sıkıntı!
Anayasanın ilk 3 maddesi sıkıntı!

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Türkiye’nin mevcut sistemini bırakıp, başkanlık sistemine geçmesin

''Başkanlık sistemi kendi ayağına kurşun sıkmaktır''

 

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Türkiye’nin mevcut sistemini bırakıp, başkanlık sistemine geçmesinin doğru olmadığını söyledi.

 

Usta Gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun Ulusal Kanal’daki Ceviz Kabuğu programının bu haftaki konuğu Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu idi. Kanadoğlu, Yargıtay ve Danıştay’ın kaldırılması çalışmaları, 4. yargı paketi ve başkanlık sistemi hakkında önemli değerlendirmeler yaptı. Başkanlık sisteminin her ülkenin tarihi ve coğrafi koşulları içinde, farklı şartlarla işleyebileceğini dile getiren Kanadoğlu, Türkiye’de oluşturulmak istenen yargı sisteminin dünyada hiçbir yerde olmadığını, Türkiye’ye de kesinlikle uygun olmadığını söyledi.
Balyoz davasında yargılanan ve geçtiğimiz günlerde hastalığı nedeni ile şartlı tahliye edilen Eski Genelkurmay 2. Başkanı Emekli Orgeneral Ergin Saygun’un kızı Ece Saygun Ceviz Kabuğu’nun telefon konuğu idi. Ece Saygun, babasının sağlık durumunun iyiye gittiğini belirtirken kendilerine yönelik eleştirilere de yanıt verdi. Saygun “Başbakan ziyaretimize geldiği için, Cumhurbaşkanı aradığı için davaya bakış açımız değişmedi. ’Gülerek poz veriyor’diyorlar. Benim babam nefes alıyor. Ben gülmeyeceğim de kim gülecek? Benim minnet bekleme gibi bir durumum yok” dedi.
Hulki Cevizoğlu: AKP’nin iktidardaki partinin yeni anayasa ve 4. yargı paketinde ne var, onları konuşacağız bu akşam. Amerikan büyükelçisinin açıklamaları var bir de. Dışişlerine çağırıldı bu açıklamalar üzerine. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu bu akşamki konuğumuz...
Sabih Kanadoğlu: Yıllar sonra Ceviz Kabuğu’nda tekrar olmak beni mutlu etti. Çok zor şartlara rağmen Ceviz Kabuğu yoluna devam ediyor. Bu da çok güzel bir şey...
Hulki Cevizoğlu: Hukuksal tartışmalara geçmeden somut örnekler üzerinden gidelim. Ama bu arada, Balyoz Davası tutuklusu Emekli Orgeneral Ergin Saygun’un kızı Ece Saygun hattımızda. Ece Hanım, babanızla ilgili son gelişmeleri sizden alalım. 

 

“Bakışım değişmedi”

 

Ece Saygun: Bu sabah bir mucize gerçekleşti ve babam solunum cihazından çıktı. Kendi kendine nefes alıyor. Şu anda böbreklerde sıkıntı var ama işin zor kısmını atlattık diyelim çok şükür.
Hulki Cevizoğlu: Sayın Saygun’un mahkemeye, “Beni öldüremeyeceksiniz” diyordu.
Ece Saygun: Evet. Şu anda çok mutluyum ben de bu nedenle...
Hulki Cevizoğlu: Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın ilgisi ne düzeyde? Medyadan takip ettik. Başbakan önce telefon etti size ve sonra hastaneye geldi...
Ece Saygun: Evet, Başbakan, Cumhurbaşkanı, birçok milletvekili aradı. Babam yoğun bakımda olduğu için biz kantinde oturuyoruz sürekli. Dışarıya gelebilir misiniz dediler. Gittik, sürpriz oldu bizim için.

 

Babama söz verdim

 

Hulki Cevizoğlu: Bilmiyor muydunuz geleceğini?
Ece Saygun: Hayır, telefonda söylemişti inşallah gelebilirim bir gün diye ama her hasta yakınına söylenen bir şey gibi düşündüm. O yüzden sürpriz oldu.  5 dakika ya kaldı ya kalmadı.  “Çay içtiler”, “elini öptüler” gibi spekülasyonlar çıktı ama hiç alakası yok. Öyle bir durum söz konusu değil. Ben günlerdir babam hayatta kalsın diye savaş veren bir kadınım. Balyoz davasındaki hukuksuzlukları haksızlıkları kamuoyuna anlatmaya çalışan bir kadınım. Benim bu davaya bakış açımın değişmesi mümkün değil. Ben “balyoz zulmüne son” demeye devam edeceğim. Babama son nefesime kadar bu balyozu tertip edenleri bulmak için çalışacağım diye söz verdim. Bir evlat için çok zordur bunu söylemek. Eğer ölürsen bunu yapacağım diye söz verdim. 
“Gülerek poz veriyor” diyorlar. Benim babam nefes alıyor. Ben gülmeyeceğim de kim gülecek? Benim minnet bekleme gibi bir durumum yok.
Hulki Cevizoğlu: Cumhurbaşkanının da araması ile ilgili bilgi verirseniz. Sonra da bu ilginin nereden çıktığı ile ilgili düşüncelerinizi almak isterim.
Ece Saygun: Bir fikir yürütemiyorum şu anda. Bu ülkedeki her insan gibi kafam çok karışık benim. Bu davaya olan bakış açısı değişti... Yok... Her şeye şüphe ile bakıyoruz. Benim şu anda bir tek hayalim var. Babamı hastaneden çıkarıp eve gitmek! 20 gündür evime ilk defa geliyorum ben. Hasta bir insanın evladı olmak ve o insanın hapiste olması ne demek bunu anlatamam. Diliyorum ki bütün hastalar tahliye olsun ve en temel hak olan yaşama hakkını savunmak zorunda olmasınlar.

 

Gece yarısı mahkeme

 

Hulki Cevizoğlu: Sayın Kanadoğlu, şartlı bir tahliye söz konusu. Bu tür hastalıklara bağlı tahliyeler nelere bağlı, şartı ne?
Sabih Kanadoğlu: “Cezaevinde kalması sağlık açısından sıkıntı yaratır” raporları ortaya çıkınca bu ortaya çıkar. Ancak bir mahkeme gece yarısı iki buçukta karar veriyorsa orada bir sorun vardır. Daha önce bir türlü tahliye edilmeyen bir insan, bir ameliyat durumunda bazı çevreleri sıkıntıya sokacaksa o saatte de karar alınır tabi. Bunun bir benzeri yok... Neden onca rapora rağmen şimdiye kadar tahliye edilmedi?  İşte o ABD elçisinin bizim içişlerimize karıştığı bir ortamı düşünelim. İnsan hak ve özgürlüklerinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı her ülkenin iç işlerine karışılır. Siz eğer başkalarının iç işlerine karışıyorsanız başkaları da sizin iç işlerinize karışır. Zaten insan hak ve özgürlüklerine karşı benim iç işimdir deme hakkı yoktur.
Hulki Cevizoğlu: Askeri mahkemelerin şu anda bir fonksiyonu var mı? Askerler artık sivil mahkemelerde yargılandığına göre...

 

İleri demokrasi sultası

 

Sabih Kanadoğlu: Askeri suçlarla ilgili oldu tabi 2010’da değişince...
82 Anayasası zaten bağımsız yargıyı ortadan kaldırıp bağımlı yargıyı ortaya koymuştur. Ama şimdi onu fersah fersah geçen bir durum oldu. 7 kişiyi başkan seçecek. 7 kişi Meclis’ten seçilecek. Meclis’i de zaten Başkan seçiyor. 6 kişiyi de yerel mahkemeler seçecek. Bu Yargıtay’ın bağımsızlığını da ortadan kaldıracak bir sistem. Bu ileri demokrasi sultası Türkiye’yi diktaya götürür.
Eğer bir Başbakan yürütmeyi yapacak kişileri kendi seçiyorsa, yargı da aynı şekilde Başbakan’a bağlı ise, o ülke yine demokratik değildir. Siyasi partiler genel başkan sultası ile yönetiliyorsa, seçim barajı varsa, medya özgür değilse yine demokratik değildir. İster ileri deyin ister geri deyin demokrasi değildir.

 

İntikam alıyorlar

 

Hulki Cevizoğlu: Hukukla insanların birbirinden intikam alması nasıl kabul edilebilir? Mafyada, kanunsuz bir yerde olur da hukukta nasıl olur? Başbakan’ın diliyle “men dakka dukka” mı?
Sabih Kanadoğlu: Yargıyı bağımlı hale getirirseniz bunlar olur. İntikam alıyoruz diyorlar zaten açıkça. Ben 400 kişi bir karar alıyorum, 11 kişi bunu iptal ediyor diyor. Elbette bunu bir hale yola koymam gerek diye düşünüyor. Siz bu anayasadan meşruiyetiniz alacaksınız, sonra onu değiştirmeye kalkacaksınız. Yarın da başkası hükümet olur ve bunu değiştirmek isterse bunun içinden çıkamayız. Amerika’nın anayasası 250 yıldır aynı. Kimse ne demokratlar ne cumhuriyetçiler bunu değiştirelim demiyor.
Hulki Cevizoğlu: Peki ben Başbakan olarak size sorayım mesela... Anayasa Allah yapısı mı, değişir bu, ne olacak?
Sabih Kanadoğlu: Ben de ona göre, zatı muhterem olarak sorarım... Sizin bu ilk üç madde ile sıkıntınız ne? Türk ulusu kalacak mı? Soru bu...  Bu ülkede sağlam demokrasi ulus devletle mümkündür. Ulus devlet olmak hem üniter yapıya, hem de demokrasiye hizmet eden bir kavramdır. Ulus devleti ortadan kaldırdığımız zaman en büyük tehlike ile karşı karşıyayız.

 

Referandum yargıyı
daha da bağımlı yaptı

 

Hulki Cevizoğlu: AB yetkilileri Türkiye’nin iç işlerine her zaman karışıyor. Sorun olmuyor. Bazı davalara yurtdışından insanlar geliyor müdahale ediyor. Tam tersi bir durum olduğu zaman bu bizim iç işimiz deniyor... Gelelim daha somut konulara. Hukuk konusuna... Yargıtay ve Danıştay ne zaman kuruldu?
Sabih Kanadoğlu: 1868... Yaklaşık 150 sene eder. Mahkemeyi Temyiz-i Âli deseler bu temyiz mahkemesi dediklerine 150 sene öncesine daha iyi yakışır. Bu ihtiyaç neden duyuluyor. Ortada gerekçe yok. 2010’da bir halk oylaması yaptık ve sözde daha demokratik bir bağımsız yargı oluşturduk. Zaten bağımsız olmayan bir yargıyı daha bağımlı bir hale getirdi. Ne oldu da şimdi yargıyı bu hale getirme ihtiyacı çıktı? Yargıtay da Danıştay da zaten temyiz işlemi yapar. Hiçbir şekilde bağımsız yargı ile uyuşmayan bu soru işareti getirilmiştir. Acaba biz 12 Eylül 2010’da kendimize bağımlı bir yargı yaratmak istedik. Bir oluşum çıktı ortaya ama bu istediğimiz gibi olmadı. Bizim dışımızda bir güç oluştu, fikri mi var acaba? Bu sorular akla geliyor. Başkanlık sistemi ile de uyuşmuyor.

 

325 oyu olan, rejimi
değiştirmeye kalkar

 

Hulki Cevizoğlu: Yargıtay ve Danıştay değişikliği ile rejimin değişikliği hazırlanır, denirken muhalefet ne yapıyor?
Sabih Kanadoğlu: Şu kurulmaya çalışılan sistem hukuk sistemini dolayısı ile rejimi değiştirmeye yöneliktir. Katılıyorum o görüşe. 325 oy oranı olan herkes bunu yapabilir. Sorun şu. İktidara soruyorum. Uzlaşmak için muhalefete ilk üç madde ile ilgili ne vereceksiniz?
Hulki Cevizoğlu: BDP’yi kastediyorsunuz.
Sabih Kanadoğlu: Anlaşmak istediği o. 325’in üzerine çıkıyor onunla birlikte. Öyle düşünüyor. 367 olursa halk oylamasına da gerek kalmayacak. Anayasa karşılıklı ödünlerle çıkarsa o zaman ne yapacağız sorusu bugünden sorulmalıdır.
Hulki Cevizoğlu: Amerika büyükelçisinin açıklamasında şu sözler var... “Uzun süredir hapiste olan milletvekilleriniz var. Askeri liderleriniz terörist gibi parmaklıklar arkasına kondular. Onlara bu ülkeyi koruma görevi verilmiş ama hapse konuldular. Profesörler, eski YÖK Başkanı demir parmaklıklar arkasında. Tam anlaşılmayan 16 yıl önceki çalışmalarla ilgili belirsiz suçlamalarla hapse konuldular. Hukuki bir sistemin sonuçları bu şekilde olursa kafalar karışır. ABD ve Avrupa mahkemelerinin buna anlam vermesi zor olacaktır” diyor.
Sabih Kanadoğlu: Dünya çok küçüldü. Artık insanlar insan hak ve özgürlükleri ile ilgili konulara karışma hakkını kendinde görüyor.
Hulki Cevizoğlu: Çıkarı mı değişti şimdi ABD’nin?
Sabih Kanadoğlu: İşte onu bilmiyoruz. Dış politika elbette gizli bir iştir ama bu kadar gizli tutulduğu zaman düşündürüyor.
Hulki Cevizoğlu: Başkanlık sistemi hakkında söylemek istedikleriniz vardı...
Sabih Kanadoğlu: Kanun hükmünde kararname hakkı tanıyor bu sistem Başkana. Obama’da böyle bir yetki yok. Böyle bir sistem olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Sorun şurada. Bir ülkenin tarihi coğrafi değerlerini alarak o yapıya neyin uyacağını tespit etmek lazım. Mevcudu bırakarak böyle bir şeyi seçmek, Türkiye’nin kendi ayağına kurşun sıkmasıdır...