MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Hepsi iktidarını korumak uğruna!

RTE’nin seçimden sonra kilitlendiği tek konudur bu: İktidarı hiç bırakmamak... (...) Seçimden bu yana attığı tüm adımların, yaptığı tüm konuşmaların hedefinde bu vardı. Şeklen, anayasa gereği koalisyonu başlattı. Ama erken seçim için olağanüstü koşulların ortaya çıkması gerekiyordu, yazdığımız gibi, ancak olağanüstü koşullar seçmenin oyunda bir değişime yol açabilir ve erken seçimden yeni bir umut çıkarma denemesi yapılabilirdi.

Şimdi bu olağanüstü koşul gerçekleşiyor.

(...) büyük manevranın odağında, ABD ile aylardır süren üsler görüşmelerinde aniden anlaşma sağlamak vardı.

İlginç bir şekilde, olaylar bu kadar  “mükemmel”, üstü üste ve zincirleme gerçekleşemezdi: Üstelik  “koalisyon görüşmeleri”nde umut vaat eden ilerlemeler olurken. Yani Davutoğlu ciddi adımlar atarken... PKK’nin silahlı mücadele kararı, infazlara girişmesi, IŞİD’in Suruç katliamı...

Sanki tek elden, tek darbe ile erken seçime gidiliyor.

Komplo teorilerine inanacak olsam, PKK’yi eylemlere sürükleyen, IŞİD’e Suruç katliamını yaptırtan  “tek merkez” diyeceğim.

(...)

ABD için, Türkiye’nin IŞİD’e karşı cepheye kazandırılmasından daha önemli bir şey yok şu aşamada. PKK’nin savaş kararları, ABD’ye bile bahane üretti. İşte Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü A. Baskey:  “PKK’nin terör saldırılarına karşı NATO müttefikimiz Türkiye’nin kendini savunma hakkına tamamen saygı duyuyoruz...” 

(...)

Açmazlar çok.

Yazıyı bağlarsak: RTE, çizdiği erken seçim ve 276 milletvekilini bulma rotasında ilerliyor, şimdilik..

Orhan Bursalı / Cumhuriyet

 

*

 

Bataklık

(...) Kobani Suriye şehri! Ölen 32 kişinin Kobani’ye gitmesine aracılık eden HDP yöneticileri Kobani ile Suruç’u Kürdistan’ın bölünmez parçaları olarak kabul ettikleri için pasaporta gerek de duymuyorlar. Bu açıdan bakınca; pasaportsuz geçiş planı yapan Türkiye Cumhuriyeti Kaymakamı da hem Suruç’u ve hem Kobani’yi Kürdistan şehirleri olarak görmüş oluyor(...) Öldürülen 32 genç de zaten “Kobani Kürdistan şehridir” diye inandırıldıkları için “Kobani’yi birlikte savunduk, birlikte inşa edeceğiz”  pankartı taşıyorlardı.

Realite tuhaf! (...) Realite bataklık!

Necati Doğru / Sözcü

 

*

 

İşte terörün kaynağı

TÜİK’in belirlemelerine göre 19 - 24 yaş arası gençlerde işsizlik oranı yüzde 17.9’a ulaştı. Gençlerde işsizlik oranı devamlı artıyor.

(...) Her yıl çocuk nüfustan genç nüfusa en az 1 milyon geçiş oluyor.

Genç işsiz ne yapar? Nasıl yaşar?

(...) Türkiye’de terörü besleyen ve besleyecek olan, varlıksız kesimdeki genç işsizlerdir. (...) Önceki yıllarda lise mezunu olmak, üniversite bitirmek, iş bulma ümidi verirdi. Şimdilerde üniversitelere devam eden gençler, daha üniversiteye başlarken iş bulamayacakları endişesi duyuyor. Adıyaman doğumlu Suruç bombacısının üniversite öğrencisi olması bu kötü tablonun bir göstergesidir.

Bizim işsiz gençlerimize bir de 2 milyonluk Suriye sığınmacılarını ekleyiniz.

İşte sizlere yurt içindeki potansiyel terörist kaynağı.

(...) Büyüklerim “Aç kalan, fırın duvarını yıkar” derdi. İşsiz gençler şu veya bu terör örgütünün potansiyel üyeleridir. Unutmayalım.

Güngör Uras / Milliyet

 

*

 

Madem “yalancı”; ne işi var gazetende!

Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, dünkü köşesinde “Hatırlayınız lütfen; ” Çözüm Süreci “nin daha ilk dakikasında ” PKK silah bırakacak “ deyip millete güvence vermişti Tayyip Erdoğan ve ekibi... Yandaş yazarlar bu konuda ha bire güzellemeler yaptı. Toplum demez mi, ya üç senedir yalan söylediniz ya da şimdi yalan söylüyorsunuz! Tarih sormaz mı, bu örgüte uluslararası meşruiyet kazandıran bizzat siz olduğunuz halde neden şimdi başkalarını suçluyorsunuz?” diye soruyordu.

Sayın Dumanlı, hatırlayınız lütfen;

‘Akiller Heyeti’nde o yalanlara ortak olan Etyen Mahçupyan da o tarihte gazetenizin yazarıydı. Aynı heyetteki Mustafa Armağan hâlâ Zaman yazarı. Bu durumda toplum ve tarih size sormaz mı:

Topluma yalan söylediklerini itiraf ettiğiniz kişilerin gazetenizde yazmasına nasıl izin verebiliyorsunuz  hâlâ?

 

*

 

AKP’nin Türkiye’yi Amerikan üssü yapma yetkisi var mı?

(...) Çeşitli yardımlarla canavar haline getirilen IŞİD gerekçe gösterilerek İncirlik Üssü, Amerikan savaş uçaklarına açıldı. Amerika, üssü hem IŞİD’e, hem de PKK’ya karşı kullanacakmış! Yanlış! Amerika kendi çıkarı olmadıkça hiçbir halt etmez! Üssün ABD menfaatleri için kullanılacağı kesin!

Peki, istifa eden ve geçici olarak görevde bulunan hükümetin, bu stratejik üssü yabancılara açmaya yetkisi var mıydı?

Anayasa Profesörü Süheyl Batum, geçici hükümetin sadece günlük işleri yapabileceğini belirterek şöyle diyor:  “Parlamenter rejimin temeli budur. İstifa etmiş bir hükümet İncirlik Üssü’nü yabancı ülkelerin savaş uçaklarına tahsis edemez. Türkiye’nin kaderini etkileyecek, bağlayıcı işler yapamaz. Hükümet büyük yanlış içindedir.

Bir gün bunların hesabını vermek zorunda kalır!”

Süheyl Batum bir hukukçu olarak haklıdır, yasalar böyledir ama ülkemizde hukuk kaldı mı ki yasalar uygulansın, hesap sorulsun?

Rahmi Turan / Sözcü

 

*

 

En seçilmişinden medyanın hali...

Kendileri anlamamış topluma nasıl yutturacak -pardon- anlatacaklar!

Davutoğlu’nun Dolmabahçe’de “bazı genel yayın yönetmenleri” yle yaptığı toplantıdan dün bahsetmiştik. İşte o toplantıda konuşulanlar, katılımcıların kaleminden gazetelerinin manşetlerindeydi dün. Milliyet’e bakarsanız “Bundan sonra sınırımızda DAEŞ görmeyeceğiz” demiş Davutoğlu, Hürriyet’e bakarsanız “Sınırımızda DEAŞ görmek istemiyoruz” demiş. Bu başlıkları atanlar dünkü muhabirler değil, ülkenin en tecrübeli gazetecilerinden ikisi Fikret Bila ve Sedat Ergin.  Aynı masada oturup, aynı konuşmayı dinleyip nasıl oluyor da başka anlıyorlar? Kendi yorumları olsa tamam IŞİD, ISIS daha envai çeşit ad kullanabilirler ama ülkenin bir başkasına atfen üstelik de birebir lafıymış gibi tırnak içinde aktardıkları bir “tanım” nasıl oluyor da iki manşette de farklı yer alabiliyor... Ki alt metin de farklı; hangisi doğruyu aktardı, hangisi Davutoğlu’nu kendi kavramlarıyla konuşturdu?

1-082.jpg2-063.jpg

 

*

 

3-044.jpg