MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
“Muktedir”in gizli destekçileri

Özgürlük, eşitlik ve haysiyeti savunanlar mütehakkime dur demekten, yeter demekten ve bunun için ona karşı oy kullanmaktan imtina edemezler...

...Bugün Türkiye seçmen topluluğuna seçimin birinci turunda sunulan seçim olanakları, iddia edildiğinin tersine, kafa karışıklığına yer vermeyecek kadar açıktır. Oyunu esas olarak mütehakkime karşı kullanmak, bazılarının iddia ettiği gibi, siyaset dışı bir tavır değildir. Esas sorun, siyaseti felç eden esas unsur, Erdoğan’ın temsil ettiği yönetim anlayışına tepki duymamak, bunu dile getirmemek, eğilip bükülmektir. İhsanoğlu’na salt bu nedenle oy verecek olanları aşağılamaya çalışan kalemler, mütehakkime biat etmeye ve ona gaz vermeye dayalı kendi konumlarının adı konunca saldırganlaşıyorlar. Erdoğan’dan aşağıya doğru yayılan seviyesizlik ve pespayeliğin yankısı bu. İhsanoğlu’nun temsil ettiği ılımlı muhafazakarlığa karşı, Erdoğan ve destekçileri, dilleri, saldırganlıkları, tahakküm saplantıları, güç olmak için her yolu mubah görmeleriyle, giderek daha fazla yerli yeni-muhafazakarlığı, yerli neo-con’ları temsil ediyorlar. 
Üç adayı da beğenmeyip, birinci turda seçim sandığına sırt çevirecek ya da geçersiz oy kullanacak olanlar ise, bunu yaparken beğenmediklerini iddia ettikleri muktedire, muktedirin suiistimallerine, kibrine, hakaretlerine oy vermiş olacaklarını elbette biliyorlar. Güçlüye karşı sessiz kalmak da güçlüyü desteklemektir. Özgürlük, eşitlik ve haysiyeti savunanlar bugün mütehakkime bir biçimde dur demekten, yeter demekten ve bunun için ona karşı oy kullanmaktan imtina edemezler...
Ahmet İnsel/Radikal


T.C. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi Değişik İş No: 2014/ 747 kararıyla Cevap / Düzeltme metni
Yeniçağ Gazetesi’nin 10/02/2014 tarihli nüshasında ve gazeteye ait internet sitesinde kaleme alınan “Alo Fatih: Ne Grift İlişkiler Bunlar”  başlıklı gerçekle alakası olmayan, iftira niteliğindeki yazı ile müvekkilime ağır ithamlarda bulunulmuş, gazetecilik ilkeleri, hukuk, fütursuzca çiğnenmiştir. Yazı içeriğinde gerçekle alakası olmayan beyanlarda bulunularak, müvekkilim kamuoyunun husumetine maruz bırakılmıştır. Gazetede yer alan bu satırlar bir durum ya da olay anlatımından çok, müvekkilimi zan altında bırakmak maksadıyla kaleme alınmıştır. Özellikle ülke gündeminde siyasi iktidara karşı yürütülen kirli savaşta her yolu meşru sayan, yalan ve iftirada birbiri ile yarışan sözde gazetelerin bu iddiaları, yürüttükleri psikolojik savaşın bir parçasıdır. Hukuk, basın ahlakı ve vicdanın olmadığı bu iftiranın hedefi herkesçe malumdur. Müvekkilime karşı yayınlanan bu kin ve nefret yazısının arka planındaki kirli düşünceleri ve hesapları kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Netice olarak bu hakaretlerin gazeteniz vasıtasıyla kamuoyuna duyurulması hukuka aykırıdır. Bu yazı 5187 sayılı Basın Kanunu, basın meslek ve ilkelerine aykırıdır. Adalet ve tarafsızlığa saygılı olma, kişi ya da kuruluşları aşağılayıcı yalan haber yapma veya iftira niteliği taşıyan yayın yapmama, özel amaçlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan yayın yasağı ilkelerine uygun değildir. Söz konusu hakaret içeren bu yazı ile ilgili tüm yasal haklarımızı hızlı, eksiksiz ve etkin bir şekilde kullanacağımızı da 
dikkkatlerinize sunarız. Kamuoyuna saygılarımızla sunarız. 
YASSEN ABDULLAH A KADI 
vekili Av. Mustafa Doğan İnal


Anketler de yanılır; sandığa gidin
(...) Kamuoyu araştırmalarının hepsi, RTE’nin ilk turda rahatça kazanacağını söylüyor. Ben de tabii aksine inanmak istiyorum. Ne geliyor aklıma? Mesela Bedrettin Dalan’ın 1989’da “açık ara farkla kazanacak” gözüyle bakılırken kaybettiği İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi. O gün kamuoyu şirketleri halktan özür diledi mi bilmiyorum, ama ANAP’lıların yaşadığı dehşeti hatırlıyorum! 
(...)  Bu tahminler hem yanılır, hem yönlendirilir hem de kimi zaman rezil olup çöpe gider! Bu nedenle buna benzer hiçbir gerekçeyle oy vermezlik yapmayın. Geçen haftalarda “Boykot intihardır” demiştim. Herkesin duruşuna saygım var, ama bu görüşümde ısrar ediyorum. RTE’nin işini kolaylaştırmak benim seçimim olamaz...
Bedri Bayram/Cumhuriyet


Hani “mert adam”
Türkiye Büyük Millet Meclisi dün yine yüz kızartıcı kavgalara sahne oldu.
Yasalar konuşacağına, yumruklar konuştu...
Kısacası kan döküldü!
60 AKP milletvekilinin, MHP’li Sinan Oğan’ı aralarına alıp yumruklamaları, tam anlamıyla insanlık dışı bir olaydı!
Hani mertlik, hani erkeklik, hani yiğitlik?
İnsan bu tip orantısız kavgalarla karşılaşınca insanlığından utanıyor!
Bu nasıl bir öfkedir? Bu nasıl bir kin ve nefrettir?
Elbette ki bir tarafın söylediği sözler tahrik edici olabilir. Bu tartışma yaratabilir.
Konuşulur, tartışılır, fakat...
Yumruk yumruğa kavga ne demek?
Orası boks ringi değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
Meclis’in bir asaleti, ulviyeti vardır.
Orada kavga değil kanun yapılır.
Bitirim kahvehanelerinde bile böyle çirkin kavga görülmemiştir!
Meclis, hakkı, hukuku, adaleti, yasaları, ülkenin birliğini, dirliğini temsil eder.
AKP milletvekilleri ülkeyi saran yolsuzluk, rüşvet ve sahtekârlık iddiaları nedeniyle yapılan eleştirilere kızıp yumruklarını konuşturacaklarına, yasaları konuşturup, bu iddiaların hedefindeki kişilerin yargılanmalarına engel olmamalıdır!
Rahmi Turan/Sözcü


Ekmel Bey’e diz altı vuruşlar
Ekmel Bey’e yüklendikçe yükleniyor.. Vurdukça vuruyor..
Tabii ki vuracak; rakibi değil mi?
Tabii ki çatacak; Çankaya koşusunda yarışmıyor mu?
Evet ama Başbakan’ın vuruşları normal vuruş değil.. Siyasette alışılageldik söylem değil.. Bel altı mı desek, diz altı mı? ..
Konu bile edilemeyecek dil sürçmesini, abarttıkça, abartıyor.. Memleketin en büyük sorunu haline getiriyor..
(...)
Başbakan bunu neden yapıyor?
Kritik soru bu..
İki nedeni var.. Ya yaptırdığı anketlerde İhsanoğlu’nun oy oranı bir hayli yüksek çıkıyordur.. Tehlikeli görüyor.. Diz altı vuruşun nedeni bu..
Ya da İhsanoğlu’nun çatılacak, vurulacak, eleştirilecek açığı yok.. Başbakan bula bula Süleymaniye’de bayram sabahı yerine bayram namazı demesini buldu herhalde..   
İkisinden biri..
Mehmet Tezkan/Milliyet


Demirtaş’a oy vermeye hazırlananların dikkatine
KCK’nin eşbaşkanı dedi ki:
”Kürt olduğu bilinen ve açıkça Kürt olduğunu söyleyen bir adayın var olması Türkiye’deki zihniyet değişikliğinde de olumlu rol oynayacaktır. Selahattin Demirtaş’a verilen her oy; tek millet, tek devlet, tek vatan ve tek bayrağa ret oyu olacaktır.” 
Ayrı bir devlet hedefinin bundan açık itirafı olur mu?
Acaba Kürt’üyle, Türk’üyle Selahattin Demirtaş’a oy ver-
meye niyetlenenler ayrı bir devlet hedefine de oy verdiklerini biliyorlar mı?
Melih Aşık/Milliyet