Montesquieu ve Yahudiler

"İran Mektupları" Montesquieu'nun (1689-1755) ilk eseri (1721). Usbek (bazı tercümelerde Özbek) ve Rica adlı iki İranlı Fransa'dadır. Yakınlarıyla mektuplaşırlar. Toplam 161 mektup. Şarklılar gözünde Fransa da tenkit edilmektedir. Krallığın hışmından çekinmiş olacak; Montesquieu, ilk baskıda adını koymaz ve "ayarlı" bir üslûp kullanır.

Bugün Cuma... Gazzeliler herhâlde mutat gösterilerine devam edecekler ve İsrailliler, herhâlde mutat "öldürme" faaliyetlerini sürdürecekler!

İsrail, Siyonistlerin kurduğu bir devlet. "İnsan" olarak bir Yahudi'ye sözümüz olamaz. Zaten Yahudileri katliamdan kurtaran da biziz. Ama "Siyonizm" bir âfet.

Montesquieu, "İran Mektupları"nda "Özbek'ten İzmir'deki İbben'e" başlığı altında Yahudileri anlatır:

"Bana Fransa'da Yahudi olup olmadığını mı soruyorsun? Şunu bil ki, nerede para var orada Yahudi vardır. Ne yaptıklarını mı bilmek istiyorsun? İran'da yaptıklarının aynısını yapıyor­lar: Asyalı Yahudi, Avrupalı Yahudi'den artık tamamen farklıdır.

Çılgınlık derecesindeki yok edilemez dinî bir taassubu bi­zim aramıza soktukları gibi Hristiyanlarda da aynı şeyi ortaya çıkarmışlardır.

Yahudilik, bütün yeryüzünü kaplayan iki kol ortaya çıka­ran yaşlı bir kütüktür: İki kol derken Müslümanlığı ve Hristiyanlığı kastediyorum; daha doğrusu Yahudilik, binlerce yarayla kendini yıpratan iki kız doğurmuş bir annedir: Zira, din konu­sunda size en yakın olanları en büyük düşmanlardır. Fakat Müslümanlıktan ve Hristiyanlıktan ne kadar kötü muamele gö­rürse görsün, onları dünyaya getirmekten gurur duymaya de­vam eder Yahudilik; tüm dünyayı kuşatmak için her ikisinden de yararlanırken diğer taraftan en eski din olması hasebiyle de tüm zamanlara hitap etmektedir.

O hâlde Yahudiler kendilerini her türlü kutsallığın kayna­ğı ve her dinin çıkış noktası olarak görmektedirler. Bizi ise, tersine, ilâhî kanunu değiştiren sapkınlar daha doğrusu başkaldıran Yahudiler olarak görmektedirler.

Yahudilerin inançları şöyle: Şayet değişim yavaş yavaş yapılsaydı çok kolayca yoldan çıkmış olacaklardı; fakat bu değişim birdenbire ve şiddetli olduğu için ve her iki dinin ortaya çıkış gün ve saatini bilmişler, Müslümanlığın nesilden nesile aktarıl­dığını görmekten ifrit olmuşlar ve dünyanın bile önüne geçeme­diği bir dine kapılarını kapamışlar.

Şu anda keyfini çıkardıkları sükûneti Avrupa'da asla bulamamışlar. Yahudileri gayrete getiren müsamahasızlık düşüncesi artık Hristiyanlar arasında yerini kaybetmeye başlamıştır. On­ların İspanya'dan kovulmaları ve inançları prensinkinden farklı diye Hristiyanların Fransa'da yıpratılmaları pek de iyi karşılan­mamıştır. Sonunda şunun farkına varıldı ki, dinî ilerlemeler için çaba sarfetmek dine olan bağlılıktan farklı bir şeydir ve dini sev­mek ve icaplarını yerine getirmek için dine lakayt insanlara diş bilemek ve zulmetmek gereksizdir.

Dileyelim de, bizim Müslümanlar bu konuda Hristiyanlar gibi düşünsünler ve Ali ile Ebubekir arasında barış ilân edip bu kutsal insanların değerlerini biçme işini Allah'a bıraksınlar. Bu insanlardan birinin diğerine boşu boşuna tercih edilmesini de­ğil de, onlara saygı gösterilip riayet edilerek yüce Allah'ın yanın­da, Onun muhteşem tahtının sağ köşesinde ya da basamağında sevgilerine lâyık olunmasını istiyorum." (İran Mektupları, Ark Kitapları, 2004).

Montesquieu, bu mektup-romanında ve Kanunların Ruhu Üzerine kitabında Türklere olmayacak sıfatlar yakıştırır.

"Türkler eşek olacak öbür dünyada. Yahudileri sırtlarında cehenneme taşıyacaklar." sözü onundur.

Yazarın Diğer Yazıları