Muhalefet neden kaybetti?

Muhalefet neden kaybetti?

Muhalif seçmenin büyük kesimi bu başlığa "halk cahil" diyerek cevap veriyor. Ancak sonucu bu kadar kesin ve tek bir cevaba indirgemek, tüm muhalif seçmeni eğitimli ve tüm iktidar seçmenini eğitimsiz olarak lanse etmek, bu zamana kadar tekrar tekrar yenilgi yaşamaktan fazlasına yaramadı muhalefet için.

Üstelik, böyle küçümseyici bir ayrıştırma, iktidar seçmeninin partisiyle olan bağını daha da kuvvetlendirdi.

Üzülerek belirtmek isterim ki, bu türden bir ayrım, ekonomik açıdan görece orta sınıf ağırlıklı olan muhalif kesim ile iktidarı destekleyen kesim arasındaki düşünce ayrılığının yarattığı mesafeyi arttıracak, seçim sonrası en çok duyduğumuz "bunlar bunu hak ediyorlar" söylemi sosyal hayatın içindeki yardımlaşma ve bir arada barış içerisinde yaşama duygularının da azalmasına neden olacaktır.

Bu hususta demokrasi, özellikle de liberal olmayan demokrasi üzerine çok şey söylenebilir ancak konuyu dağıtmadan başlıktaki soruya en genel çerçeveden cevap arayalım isterim…

Aidiyet duygusu üzerinden seçmen konsolidasyonu… İktidarın seçim zaferinin ardındaki ilk neden, iktidarın seçmenini konsolide etmeyi iyi başarması. AKP, kendisine küsen seçmenin fazla uzaklaşmasına dahi müsaade etmeyerek, onları ittifak ortağı olduğu partilere yönlendirdi ve neticede eski siyasi gücünün kapsadığı oyları yine ittifak içinde tuttu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aynı ittifakın oylarını almayı başardı.

Muhalefet, birlik mesajını sık sık vurgulasa da bir bütünün parçası olma duygusu her zaman iktidar seçmenince daha çok benimsendi. Aidiyet duygusu, iktidar seçmenini konsolide eden başlıca etken oldu.

Bunu belki de en çok da seçim akşamı kesin olmayan sonuçlara göre Erdoğan'ın kazandığının ilan edilmesi üzerine sokaklarda veya sosyal medyada muhalif kesime karşı "gördünüz mü yine biz kazandık" minvalinde sözler sarf eden ve aslında kötü yönetimin neden olduğu ekonomik bunalımdan en fazla etkilenmiş olan seçmenin davranışlarından anlıyoruz.

Türkiye'deki genel sosyolojik gerçeklik seçim sonuçlarına yansımış görülüyor ancak seçim başarısı yakalamanın anahtarı, seçmenin oy verme davranışlarını ve siyasete bakışındaki hâkim düşünce yapısını da doğru ölçmekte yatıyor.

Rehavet… Halk ekonomiden şikayet ediyor, halk aç, halk yoksul, halk adaletsizlikten dertli, halk endişeli, halk Suriyelileri istemiyor, halk kızgın; bu durumda iktidar muhakkak kaybeder düşüncesi, büyük bir yanılgı çıktı. Halkın endişeleri, mevcut iktidar gidince değil, yerine talip siyasi aktörlerin yaşanan olumsuzlukları düzeltebileceğine dair inancı oluşunca geçiyor.

Muhalefet, ülkenin olumsuz koşullarına çok güvendi ve seçmenin kalıplaşmış yargılarının bu koşullarda kolay aşılabileceğini sandı.

Öyle ki, Anayasa'nın cumhurbaşkanlığı seçimini iki defayla sınırlayan açık hükmüne rağmen Erdoğan'ı yenme hırsıyla ve "Erdoğan'ı mağdur etmeme" şeklindeki hukuki karşılığı bulunmayan bir söylemle aday olmasına göz yumuldu. Bu konuda kamuoyu oluşturmaya gayret gösterilmedi. Son düzlükte üzerinde kamuoyu baskısı bulunmayan, zaten güvenilirliğini çoktan kaybetmiş olan YSK'ya verilen dilekçe de elbette sonuç vermedi.

Muhalefet, halkı -çözümün kendisinde olduğuna- ikna edemedi. Burada sorumlunun kim olduğunu, muhalefetin elbet düşünmesi gerekiyor.

Kamu gücü… İktidar cephesi, ülke yönetiminde olmanın avantajlarını hukuka aykırı bir şekilde tamamen kullandı. Bunu daha önce uzun uzun yazdım. Açıklanan müjdeler, TRT'nin yayın sürelerinde açıkça görülen adaletsizlikle birleşince şüphesiz, seçim sonucunun en büyük sebebi, seçim yarışının adil olmayışıydı.

Kazanan yalnız değildir… Coello'nun "Kazanan Yalnızdır" kitabından esinlenerek, aksini iddia ediyorum: Kazanan yalnız değildir. Hele ki siyasette asla. 20 küsur yıldır aralıksız iktidarda olan bir partinin güçlü dostluklar kurduğu isimler, kurulu düzenin içinde aşı kaynayanlar, hatta krize rağmen ekonomik gücünü arttıranlar nezdinde mevcut nizamın değişmesi elbet destek görmeyecektir. Bu kimseler büyük oranda her devrin insanıdırlar ancak onların desteğini almak için öncelikle devrin değişmesi gerekir.

Seçimler üzerine konuşacağımız daha çok şey var… Seçim bitmiş olabilir ancak özellikle de önümüzdeki yerel seçimlerin önemi şu an daha da artmış vaziyettedir. Gelecek yazıda bunu değerlendireceğiz…

Yazarın Diğer Yazıları