Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Mülk Allah’ın mı?

Belki size tuhaf gelen bu soruyu sormamın sebebi Ankara’da Cumhur İttifakı’nın Mansur Yavaş’ın karşısına aday olarak çıkardığı Turgut Altınok’un mal beyanını açıklamaktan kaçınmak için verdiği cevap, gösterdiği gerekçe.

Turgut Altınok’a Habertürk’te katıldığı programda rakibi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın mal varlığını açıkladığı kendisinin de mal varlığını açıklayıp açıklamayacağı sorulmuş.

Altınok bu soruya ilk başta cevap vermezken “Mal bizim değil Allah’ın, hepsi Allah’ın, biz emanetçisiyiz. Mal varlığımı açıklayacağım. Kendim istediğim zaman açıklayacağım.” Diyerek yan çizmiş, cevap vermekten kaçınmış.

Bak Turgutçuğum, güzel kardeşim inanan insanlar için elbette ki mal da mülk de Allah’ındır ve her bir insan da Allah’ın kuludur!

Sorun da zaten mal mülk Allah’ın olmaktan çıkıp kişilerin uhdesine geçtiği zaman ortaya çıkıyor!

Mademki mal mülk Allah’ın ve tüm insanlar da Allah’ın kulu o halde tüm mal mülk insanlar arasında eşit üleştirilmeli, her bir insan her türlü mal, mülk üzerinde eşit hak ve pay sahibi olmalıdır değil mi?

Pekâlâ, durum gerçekte böyle mi?

Elbette ki değil mesela “mal da mülk de Allah’ın eh ben de Allah’ın bir kuluyum” deyip gelsem salonunun başköşesine kurulsam, “bırak bakayım bu akşam da ben uyuyayım” diyerek yatağına döşeğine çöksem ne dersin?

“Bindiğin lüküs araba Allah’ın malı ver iki tur da ben atayım, işimi gücümü göreyim” desem “aaaa elbette bu senin hakkın al gönlünce kullan” der misin?

Bak güzel kardeşim “Ben Allah’ın emanetçisiyim” demek tamamen boş, beleş bir slogandır. Bu iddia ile gelirsen o zaman adama “emanetçi olduğuna dair Allah’tan aldığın bir vesika ya da kanıt var mı?” diye sorarlar değil mi?

Eh bugüne kadar kimse böyle bir kanıt ya da vesikayı ortaya koyamadığına göre mala, mülke kim sahip olacak, bu sorunu çözmek de insanlara, insan aklına düşmektedir.

Açıkça söylemek gerekirse mala mülke kim sahip olacak sorusu insan uygarlığının en büyük sorunudur ve uygarlık tarihi boyunca birçok çözüm yolu denenmiştir.

Tarım çağı boyunca hanedanlar neredeyse tüm mala, mülke ve hatta insanlara bile sahip olmuş gerekçe olarak da “beni tanrı seçti, ben sizin çobanınızım zaten mal mülk Allah’ın ben sadece emanetçiyim” diyerek son derecede adaletsiz bir mülkiyet ve yönetim biçimi ortaya koymuşlardır.

Tarım çağı sonrası bu adaletsiz mülkiyet dağılımına en sert eleştirilerden birini getiren Karl Marks olmuş ve mülkiyetin komünal olmasını ve her bir yurttaşın mülkiyette eşit pay ve hak sahibi olmasının çok daha adil ve doğru bir yöntem olacağını iddia etmiştir.

Peki, bu iddia realitede, sonuçta neye dönüşmüş?

Sonuçta mülk devletin olmuş ve devleti yönetenler ise benzer bir emanetçi sıfatı ile bu mülkü yönetmiştir…

En nihayetinde polit büro şefleri Kremlin’de kızarmış ekmek üzerine bolca tereyağı ve siyah havyar sürüp votkayı götürürken emekçiler karanlık madenlerde çavdar ekmeği, patates ve lahanaya talim etmişlerdir. Sonuçta bu model de işlememiş, adil bir düzen ortaya çıkmamış ve en nihayetinde çökmüştür.

Demek oluyor ki mal ve mülkün soyut bir güçte olup onun emanetçisi olduğunu iddia eden kişiler tarafından sahiplenilmesi, hakça ve adil bir sonuç üretmiyor.

Peki, çözüm ne?

Adaleti sağlamak için mülkiyet hakları kişilere geçerken bu geçişin şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde gerçekleşmesi ve tüm toplumun adil bulacağı kurallara bağlı olması bugüne kadar bulunan en doğru yöntem olarak görünmektedir.

Biz bu tip bir yöntemin uygulandığı sistemlere demokrasi ve hukuk devleti diyoruz.

Bir demokraside kişilerin, hele hele de kamu adına güç ve yetki kullanan kişilerin “ben emanetçiyim” gerekçesine sığınarak hesap vermeme ve şeffaflıktan kaçınma bu yüzden hiçbir şekilde kabul edilemez.

Türkiye bir demokratik ülke olduğuna göre buradan Turgut kardeşime “hesabını vermekten korkmuyorsan safsatayı bırak sen de Mansur Başkan gibi mal varlığını açıkla” diyorum…

Yazarın Diğer Yazıları