Devlet Bahçeli’nin gücü PKK’nın kurucusu bebek katili bir teröristi meclise getirip konuşturmaya yetmedi ama komisyon kararı aldırıp AKP, MHP ve DEM partiye mensup üç milletvekilini İmralı’ya, terörist başının ayağına göndermeyi becerdi.

Bu heyet yaptıklarının Türk Milletinde yarattığı infialin farkında olmalı ki adeta ağlaya ağlaya, ayaklarını sürüyerek gittiler bu ziyarete. Oysa bu milletvekilleri yaptıklarının övünç duyulacak bir iş olduğuna kendileri inansalar davul zurna çala çala, bir kostere biner İmralı’ya giderler dönüşte de bir basın toplantısı falan düzenler, marifetlerini şişine şişine anlatırlardı değil mi?

Peki, ne yaptılar?

Saklı gizli gittiler ve hatta kendilerine ulaşıp; gittiniz mi, ne zaman gidilecek? diye soran gazetecilere bile “gitmedik” diyerek yanlış bilgi verdiler.

Peki neden göğüslerini gere gere ala vala ile gitmediler?

Cevabı basit zoraki gittiler, yaptıkları işin yanlış bir iş olduğunu kendileri de biliyor sadece terörist başı istedi ve partileri emretti diye gitmek zorunda kaldılar...

DEM Partinin gitmesi zaten normalleşmişti...

Şimdi ise AKP ve MHP’nin İmralı’ya gitmesi Öcalan’ı ziyaret etmesi normalleştiriliyor...

DEM’in ne olduğu belli ama AKP ve MHP iktidar devleti yönetiyorlar, aldıkları her kararın, yaptıkları her eylemin siyasi ve hukuki bir bağlayıcılığı var.

Daha düne kadar DEM Partiyi şeytanlaştırıp muhalefetin bu partiyi ziyaret etmesini bile yerden yere vurarak eleştiren zevatın bu gün İmralı’da bebek katilini ziyaret etmeye bu kadar hevesi olup, bu kadar önemsemesini doğrusu anlamak çok ama çok zor.

Bu noktada size şunu sorayım: Öcalan kendisini ziyaret edenlere bilinmedik ne söyleyebilir, siyasetin bilmesi gereken neyi anlatabilir?

Elbette ki Öcalan’ın söyleyebilecek, bilinmedik hiçbir şeyi yok ...

Bu terörist söylemesi gereken her şeyi zaten mahkeme sürecinde söylemiş, anlatması gereken her şeyi sorgusunda anlatmamış mıydı?

Daha ilk yakalandığında titreyen bir sesle "Beni asacak mısınız" diye sorup, sonra “Ben devletimin emrindeyim", "Ben devletimin vereceği tüm görevlere hazırım", "Benim de çok hatalarım oldu. Ama fırsat verirseniz inanın telafi edeceğim" diyen Öcalan'dan, bugün “beni ziyaret edeceksiniz” ve “umut hakkı isterim” diye şart dayatan Öcalan'a nasıl gelindi?

Göründüğü kadarı ile anayasa değişikliği yapıp, ömür boyu seçim hakkı elde etmek isteyenler DEM’in Mecliste vereceğe desteğe ve sandıkta DEM parti seçmeninin oyuna muhtaç olanca Öcalan’ın ocağına düşmüş bulunmaktadır.

“Terörsüz Türkiye” sloganı ile pazarlanan yeni süreç gerçekten terörsüz bir Türkiye yaratmayı amaçlasa neden bir terörist ile görüşülür, bir terör örgütü ile uzlaşı aranır?

Bu soruya cevap verebilen var mı?

Ben, dünyadaki benzer süreçleri de örnek göstererek bu soruyu defalarca sordum şu ana kadar bu görüşme trafiği ile ilgili tatmin edici, makul bir açıklama yapabilen hiç olmadı.

Olması da mümkün değil, çünki; terör ile mücadelenin ana ilkesi teröristler ile müzakere edilmemesi, teröristler ile uzlaşı aranmamasıdır!

Teröristler için iki kaçınılmaz akıbet vardır: Ya yakalanır ya da teslim olur yargılanır ve cezasını çeker veyahut devletin silahlı güçleri ile çatışmaya girer etkisiz hale getirilir.

Bir terörist ile masaya oturup, müzakere ederek sonuç almaya kalmak mantıklı ve mümkün değildir.

Benzer süreçleri yakın geçmişte İngiltere ve İspanya yaşadı. Her iki ülke de sorunu siyasi kanat ile görüşerek çözdü ya da çözer gibi oldu, hatta görüşmelere bazen ikincil ülkeler aracılık etti ama İRA ya da BASK gibi terör örgütleri ya da teröristler ile görüşerek sorunu çözmeye çalışan hiç olmadı.

Bakın açık ve net bir şekilde söyleyeyim bu süreçte Öcalan’ı bir siyasi figüre dönüştürerek onun üzerinde bir çözüm aramak hiçbir şekilde makul ve mantıklı bir yol değildir ve emin olun bu yolun sonucunda da bir fayda elde edilemeyecektir.