Nükleer haklar yasası yapılsın

Önce bir not iliştirelim yazının başına tamamen yorumsuz olsun: Birkaç gün önce İş insanı ve Alarko Holding'in sahiplerinden Leyla Alaton, AKP'li vekillerin oturduğu sıralarda görüldü. Alaton'un yanında AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın doktoru ve Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Sadettin Hülagü vardı.

Bir iş insanın iktidar partinsin toplantısına katılmasının iş ve siyaset dünyaları açısından değerlendirilmesini okuyucuya bırakalım. Zaten medyanın hiç bir tarafında da durum hakkını yeterince alarak tartışılmadı.

-Leyla Alaton (1961, İstanbul) Türk iş kadınıdır. Alarko Holding'in kurucusu İshak Alaton'un ilk çocuğu, Vedat Alaton'un ablasıdır. Aynı zamanda Alvimedica Yönetim Kurulu üyesidir.

-İshak Alaton, (2 Eylül 1927, İstanbul - 11 Eylül 2016, İstanbul), Türkiye Yahudisi iş insanı, Alarko Holding kurucu ortağı ve onursal başkanı. Alaton Yahudi asıllı bir ailenin çocuğu olarak 2 Eylül 1927 tarihinde İstanbul'da doğdu.

Burayı böylece kapatalım.

Şimdi de ABD-İsrail ve kadim düşman! İran üzerinden biraz tarih okuyalım. Baştan söyleyeyim yazı çok uzun olmasın diye epey bir yerini atlamak zorunda kalacağım. Yani çıkan kısmın özeti gibi bir şey olacak.

1953 Darbesi: ABD ve Birleşik Krallık, İran'da demokratik olarak seçilen Başbakan Muhammed Musaddık'ı devirmek için bir darbe düzenledi. Bu olay, İran'da Batı karşıtlığının fitilini ısıttı, ama tam olarak ateşleyemedi. Ardından yaşanan bir modernleşme dönemi fitilin ateşlenmesini sağladı sayılır.

1979’da İslam Devrimi adı ile ateşleme tamamlanmış oldu. İran'da gerçekleşen devrim, Şah rejiminin devrilmesine ve İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasına yol açtı. ABD, zaten tam olarak toparlayamadığı İran ile olan ilişkilerini tamamen kaybetti.

2003 de İran Irak savaşı yaşandı. ABD'nin Irak'a müdahalesi, İran'ın bölgedeki etkisini artırdı. İran, Irak'taki Şii gruplar aracılığıyla nüfuzunu genişletti. Savaş uzun sürdü ve sonrasında İran Nükleer bir tehdit olarak algılanmaya başlandı.

İran'ın nükleer programı, ABD ve müttefikleri tarafından büyük bir tehdit olarak görülmektedir. Bu durum, 2015'te imzalanan nükleer anlaşma (JCPOA) ile geçici olarak çözülse de, 2018'de ABD'nin anlaşmadan çekilmesiyle yeniden gerilim arttı.

Elbette İran’da bunların yaşanması güçlü bir tehdit algısı için yeterince malzeme vermekte idi ABD ve İsrail’e. ABD de yerleşik çok ciddi bir İsrail lobisinin olduğunu da herkes zaten biliyordu

Mesela AIPAC (American Israel Public Affairs Committee) gibi güçlü lobiler, ABD'nin Orta Doğu politikalarını şekillendirmede önemli rol oynar. Bu gruplar, İsrail'in güvenliğini sağlamaya yönelik politikaların desteklenmesi için çalışırlar. Bunu da dünyada konuyla az çok ilgisi olan hemen herkes bilir.

İsrail ve ABD'nin İran'a karşı sert bir politika izlemesini teşvik eden faktörlerden biridir. İran'ın nükleer programı ve bölgedeki etkisi, İsrail için büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır.

Amerika'nın İran ile ilişkileri ve İsrail'in ABD üzerindeki etkisi, uluslararası ilişkilerdeki karmaşıklığı ve güç dinamiklerini yansıtmaktadır. Bu konular, bölgedeki istikrarı etkileyen önemli faktörlerdir ve her iki ülkenin de stratejik çıkarları doğrultusunda şekillenmektedir. Bu durum aslında neredeyse İkinci dünya savaşının ardından iki ülkenin iç içe girmiş, menfaat ve ideallerinin bir sonucu gibi duruyor.

İkinci dünya savaşının ardından oluşan yeni dünya düzeni ve o düzenin aktörleri, kendilerinin sahip olacağı güçlerin başkalarının da elinde olmasının dengeleri bir kez daha aleyhlerine bozacaklarına inandılar. Bu sebeple de son derece sert yaptırımlara yöneldiler.

Yeni dünya düzeni, evangelistler, Yahudi güç sahipleri ve yanlarındakiler ile diğerleri arasındaki bir çekişmeye izin vermeme düzeni olarak tanımlandı. Terörist devlet olarak işaretleyebildikleri hemen her devlete karşı bir çeşit devlet terörünü meşrulaştırdılar yani.

Aslında konu tarihsel açıdan çok daha uzun onları parça parça yazmak gerekecek sanırım daha sonra.

Yazarın Diğer Yazıları