Öldüre öldüre kadınları bitirecekler!
Kadın cinayetleri kan donduruyor. Gün geçmiyor ki bir vukuatla karşılaşmayalım. Herkesin gözü önünde silahını çekiyor, kurşunları takır takır saydırıyor. Kadın cinayetlerinin hemen hepsini takıntılı koca işliyor. Karısını öldürdükten sonra kendisine kurşun sıkan da oluyor.
Hemen hepsinin bir, iki, üç, beş çocuğu var. Ne olacak o çocuklar? Ana yok, baba yok... Ya yakın akraba elinde, ya bakım evinde yetişiyor. Sonra evlat edilenler oluyor. İçlerinde hep sızı.
Acaba, anneleri öldürülen, babaları hapse giren kaç çocuk var şimdi Türkiye’de? Herhâlde artık milyonla ifade edeceğiz.
Bu cinayetlerin en çok muhafazakâr yönetim döneminde işlenmesi de düşündürücü.
Önceki gün İstanbul-Şişli’de herkesin gözü önünde, iki yıl önce boşanmış adam, eski karısını zorla arabaya bindirmek istiyor. Kadın direniyor. Sen misin diren! Çok rahat tabancasını çekiyor, arkadan sıkıyor beynine! Ekranda gerisi gösterilmiyor. Sonra kadın yerde... Hayattan kopmuş.
Bu katletmeden bir gün önce de 67 yaşındaki adam, 37 yaşındaki karısını evine döndürmek için silah çekiyor. Sen silah çekersen kadın artık sana döner mi? Kadını bacağından vuruyor. Kadının müdahalesinde adamın eli tetiğe gidiyor, kendisini de bacağından yaralıyor. Etraftan erkekler değil kadınlar, elinde silah var demeden müdahale ediyorlar. Hele bir kadın koşa koşa geliyor adamı yumrukluyor.
Hakikaten öfke taşıyor. Bir an insan, silahın kendine doğrultulup doğrultulmayacağını düşünmüyor. Buna çaresizlik birikmesi mi dersiniz, öfke birikmesi mi, dersiniz, bilemeyeceğim!
***
İnsanlar nasıl oluyor da bu kadar silahlı?
Devleti yönetenler tedbir aldıklarını, silah ticareti yapanları, silah imalathanesi kuranları takip ettiklerini, yakaladıklarını iri puntolarla sık sık açıklıyorlar. Özellikle, bu tür haberleri büyüttüre büyüttüre verdiriyorlar. Muhterem silah kaçakçıları, silah taşıyıcıları... Ensenizdeyiz, demek istiyorlar ama... Hiçbir faydası yok.
İki grup bir yerde karşılaşsa, aralarında bir tartışma çıksa hemen silaha sarılıyorlar. Nasıl oluyor bu? Herkes silahlı mı? Bu kullanılan silahların kaçta kaçı ruhsatlı? Belki on binde, yüz binde biri...
12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra, silah araması çok sıkıydı. İnsanlar ellerindeki silahı nasıl saklayacaklarını bilemiyorlardı. Köylerde silahlar, evde tutulmuyor, tarlalara gömülüyordu. Sık sık mekân basılıyor, silah aranıyor ve çoğu zaman da bulunuyordu, silah sahibi gözaltına alınıp hapse tıkılıyordu.
(Ara not: Mekân aranıyor, dedim. Şimdilerde “mekân” deyince haberlerde sıklıkla eğlence yerleri kastedildiği için çok insanda ister istemez eğlence yeriyle mekânı eşitliyor. Hayret!.. Özellikle Arapçadan, Farsçadan girmiş kelimelere karşı, yer tutup tutmadığına, kullanılmazsa fikrimizden nelerin sökülüp atıldığına bakmaksızın bir kelime uyduruveriyorlar, hadi kullanın bu kelimeyi. Yoksa sizi “gerici” ilân ederim, demeye gelen sözlerden, yazılardan geçilmiyordu. “Mekân”a bir karşılık bulamadıklarından olacak, dar alana sıkışıp kalsın istediler. Türkçe meselesine sonra yine geleceğim. Daha ayrıntılı tartışırız. Bir tarafta kadınlar katledilirken, kelimelerin katliyle uğraşmayalım.)
***
Ülkeyi yönetenler aile kavramını sık vurguluyorlar. Aile Bakanlığı bile kurdular. Türkiye’yi yönetenler “İslâmcı” demeyeyim, kelimeyi saptırdılar, muhafazakâr kesim, diyelim. Muhafazakârlar için aile önde gelir. Bu yılı da “aile yılı” ilân ettiler ama… Daha ilk ayında Bolu Kartalkaya’da yanan otelde aileler yok oldular. Bahsetmiştim.
(Ara not: “İslâmcı” deyince... “Şer’î” yönetim peşinde kuşan kim varsa ya eli silahlılar, ya birini “peygamber” yerine koyup peşinden koşuyorlar. “Din” silahla mı anlatılır, öldürmeyle mi anlatılır! Birini ilâhlaştırılarak şer‘î hükümler mi uygulanır?! Ve asıl şer‘î hükümler derken kim ne anlıyor?)
“Aile bakanlığı” herhâlde kadın cinayetlerinin çetelesini tutuyordur.
Kadın cinayetleri 2024’te rekor kırıyor. 394 kadın öldürülüyor. Ayrıca 258 şüpheli ölüm söz konusu. Önceki yıllara göre bu ölümler rekor gösteriliyor.
Cinayetleri önlemek için tedbirler ne olabilir?
Silaha ulaşmanın önüne geçmek de çare değil. Tabanca yoksa bıçak var, taş var, odun var, itme var, kakma var, zehirleme var... Asıl insan neden öldürmeye meyilli? Bunun üzerinde bütün ilim dalları, bütün devlet kademeleri durmalı.
‘Ermeni Kilisesi ve Türkler’
İç tenkit ‘düşmanlık’ mı?!
‘Bildiriler’le nereye varılır?
İllâ Anayasa değişsin diye oyalanmayalım
Devlet Bahçeli asıl ne demek istedi?
PKK ile ‘ilişkiler’e yeni kapı açılırken...
‘Osmanlı Son Dönemi ve Erken Cumhuriyet Dönemi Kadın Tarihi’
Birilerinin İslâmı mı, hepimizin İslâmı mı?
Kur’ân meallerinin kontrolü mü bütün mesele?!
Bırakın saçmalamayı... Adımız da Türk, soyadımız da Türk!









