Öncelikli mesele siyasi çıkarlar

Öncelikli mesele siyasi çıkarlar

“Önceliklerimizin en başında Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak var” dedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan. Darbe anayasasıyla yönetiliyoruz, demokratik ülkeye bu elbette ki yakışmaz” dedi, Adalet Bakanı Tunç.

İktidara göre, yine sorunun kaynağı anayasa oldu olmasına ama anayasanın neresindeki soruna işaret edildi?

Çoğulculuk ilkesine yeterince yer verilmemesine mi? Kuvvetler ayrılığını sağlayacak mekanizmalardan yoksun olmasından mı dem vuruldu?

Hayır; Cumhurbaşkanının konuşmalarından bunlara yönelik bir şikâyeti olduğu sonucunu çıkaramıyoruz.

O halde sorun ne?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olmasına imkân tanımıyor olması mı? Cumhurbaşkanlığı seçiminde gereken yüzde 50+1 formülünün seçilmeyi zorlaştırarak keyif kaçırması mı?

Herhalde bunlar çok daha gerçekçi sorunlardır, mevcut iktidar için.

Ancak bir de anayasayı değiştirme vaadinin popülist politikalardaki önemi var ki… Şüphesiz iktidar için en cazip olan da bu.

Siyasi çıkarlar ön planda

Adı 1982 Anayasası” olsa da aradan geçen kırk yılın sonunda neredeyse el değmemiş maddesi kalmadı bu anayasanın.

Bu kırk yılın yarısından fazlasında iktidarda olan AKP, değişikliklerin çoğunluğunun baş mimarı. Buna rağmen hâlâ anayasayı değiştirme vaadi hemen hemen her zaman söylemlerinde yer alıyor.

Oysa 2001 ve 2004 yıllarındaki, anayasayı bir darbe anayasası olmaktan büyük ölçüde çıkaran anayasa değişikliklerinin ardından, 2007, 2010 ve 2017 anayasa değişiklikleriyle AKP, kendi iktidarını sağlayan ve iktidarda kalıcılığını arttıran değişiklikleri de yaptı.

2007’de cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmeye başlandı, 2010’da AYM ve HSK’nın (o zamanki adıyla HSYK’nın) yapısı değiştirildi, 2017’de Bakanlar Kurulu kaldırılarak yürütmeye tek kişiden oluşan bir yapı kazandırıldı.

Ancak iktidar, değiştire değiştire iktidarını sağlamlaştırdığı ve gücü tek elinde toplamayı sağladığı bu anayasadan hâlâ memnun değil.

Gerçek şu ki, iktidar bugün sözünü ettiği anayasa değişikliğini yapsa da anayasa değişikliği tartışmaları ve buna yönelik vaatleri hiç bitmeyecek.

Teorik olarak mümkün mü?

İktidarın her defasında yeni anayasa söylemleriyle başlattığı tartışmalar, anayasa değişikliği ile sonuçlandı. O yüzden, sıfırdan yeni bir anayasa yazımını tartışmayı erken buluyorum. Meclisin açılmasının ardından mevcut anayasa üzerinde yapılmak istenen değişikliklerin teklif edilmesi çok daha muhtemel.

Buna göre, mecliste hâlihazırdaki sandalye dağılımına bakarsak; AKP 263 ve MHP 50 milletvekiline sahip. Seçime birlikte girdikleri diğer partilerin milletvekilleriyle birlikte iktidar toplamda 323 sandalyeye sahip.

Anayasa değişikliğini doğrudan gerçekleştirmek için 400; referanduma götürmek için 360 milletvekilinin kabul oyu gerekiyor.

Bu da iktidarın seçimlerde bir arada yer almadığı partilerden en az 37 milletvekilini anayasa değişikliğine kabul oyu vermeye ikna etmesi gerektiği anlamına geliyor.

Bu açıdan hatırlatalım; CHP 130, İYİ Parti 44, SP 20, DEVA 15, DP 3, YSP 55, TİP 4, DBP 2, EP 2 ve HDP 2 milletvekili ile mecliste yer alıyor.

Burada anayasa değişikliklerine onay vermeyi sağlamaları adına, iktidar, muhalefetin hangi kesimi için hoşa giden değişiklikler yapar, onu zamanla göreceğiz.

Ancak güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye geçiş bu iktidarın yönetimi altında mümkün görünmüyor.

Ancak demokrasi tecrübelerimizle oluşan laik düzeni bir bir yıkarak otokrasiye yol açan değişiklikleri tartışacağımız günler yine kapıda…

Yazarın Diğer Yazıları