Yılmaz Özdil milletvekili adayı olmak için pervaneden daha hızlı dönenlerin uykusu kaçıracak

Yılmaz Özdil milletvekili adayı olmak için pervaneden daha hızlı dönenlerin uykusu kaçıracak
Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'in "sis" paylaşımı dikkat çekti. Tevfik Fikret'in evinin bahçesindeki mezarının başında 2 şiirden birer dize okudu. Yılmaz Özdil milletvekili adayı olmak için pervaneden daha hızlı dönenlerin uykusu kaçıracak.

Editör: Özlem Kıral

Türkiye 14 Mayıs''ta yapılacak seçimlere hızla yaklaşırken, aday adaylığı başvuruları da hız kazandı. Spordan sanata, bürokrasiden sosyal medya fenomenlerine kadar pek çok kişi siyasete girmeye hazırlanırken; aday adaylığı başvurusunda bulundu. 

Yılmaz Özdil, Tevfik Fikret''in Aşiyan''da bulunan evinin bahçesinden video çekerek, 2 şiirinden dizeleri okudu.

"Dünyanın en güzel manzarası dünyanın en güzel kuş evi Aşiyan. Tevfik Fikret çizmiş yaptırmış.  "Yiyin efendiler" diye yazmış orada. Şurada yatıyor. Şu yatak odasının penceresinden yazmış sis. Ufuklarını sarmış yine inatçı bir duman. Bakıyoruz şimdi milletvekili pazarlıklarına, takla atanlara ne hanı yama değişiyor ne memleketin sisi dağılıyor" 

TEVFİK FİKRET KİMDİR?

Tevfik Fikret Osmanlı döneminde yaşamış olan bir şairdir. Osmanlı imparatorluğunda şairlik ve öğretmenlik de yapmıştır. Servet-i Fünun''un kurucularından olan Tevfik Fikret aynı zamanda idealist düşünceleri ile bilinen bir şairdir. Tevfik Fikret aynı zamanda cumhuriyetimizin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk''ü de düşünceleri ve fikirleri ile etkilemiştir. Türk edebiyatını batılılaşma sürecine sokan şairlerdendir.

Prof. Dr. Nâzım Hikmet Polat "Tevfik Fikret-Bütün Eserleri-Eleştirel Basım" adlı eserinin girişinde (Yapı Kredi Yayınları, 1751 s., tek kitap.) Tevfik Fikret''in kısa hayat hikayesini şöyle anlatmıştı: 
"Tevfik Fikret (İstanbul, 24 Aralık 1867-İstanbul, 19 Ağustos 1915) İstanbul''a, Çankırı''nın Çerkeş kazasından göç etmiş bir ailedendir. Babası, Hariciye Mektûbî Kalemi memurluğu ile devlet hizmetine girip ikamete mecbur edildiği Ayıntap''ta (Gaziantep) ölen (5 Tm 1904) Hüseyin Efendi''dir. Annesi Hatice Refia 1884''te hac dönüşü Medine civarında, kız kardeşi Sıdıka Hanım ise İstanbul''da (30 Ek. 1902) ölmüştür."

Aşiyan’ın Hikâyesi 

Amatör bir mimar olan Tevfik Fikret hayalini kurduğu Aşiyan’ın projesini kendisi çizmişti. Aksaray’daki evini satıp Aşiyan için anlaştığı müteahhit ise parayı alıp kaçtı. Köşk borçla bitirildi. Tevfik Fikret inşaat sırasında işçilerle birlikte çalıştı. 1906’da köşkün yapımı bitti. Tevfik Fikret, Boğaziçi’ne bakan büyük pencerelerle ve binayı saran geniş bir balkonla donattığı Aşiyan’ı çok seviyordu ama özenle inşa ettiği köşkte hem ülkenin haline kahrolduğundan hem de evlat hasretinden hastalandı. Tevfik Fikret Aşiyan’da sadece 9 yıl yaşayabildi. Köşkün adı olan Aşiyan zamanla semtin adı oldu.

Sis (Günümüz Türkçesi)

Sarmış yine ufuklarını bir inatçı sis,
Bir ak karanlık ki gitgide büyüyen
Ağırlığı altında silinmiş gibi her şey
Bu tozlu yığından ibaret bütün manzara
O tozlu ve heybetli yığına bakan gözler
Dikkatle nüfuz eyleyemez derine korkar!
Ama sana layık bu derin, karanlık örtü
Layık bu örtü sana, ey zulümler sahnesi
Ey zulümler sahnesi...Evet, ey gösterişli sahne
Ey facialarla süslenen ihtişamlı sahne
Ey gösterişin, şatafatın beşiği ve mezarı,
Doğu''nun imrenilen ezeli kraliçesi
Ey kanlı sevgileri, nefretle titremeden
Zevk ve sefaya susamış bağrında emziren!
Ey Marmara''nın mavi kucağında
Ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
Ey köhne Bizans, ey büyücü kocakarı,
Ey bin kocadan artakalan el değmemiş dul,
Güzelliğindeki tazelik sihri ortada
Hâlâ üstüne titrer seni izleyen bakışlar
Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere süzgün
Mavi gözlerinle ne kadar uysal görünürsün
Uysal fakat en kirli kadınlar gibi uysal
Üstünde coşan gözyaşlarının hepsine hissiz
(Sen) Kurulurken daha, bir hain el
Yapına katmış kötülüğün zehirli suyunu
Hep ikiyüzlülüğün kiri dalgalanır zerrelerinde
Saflığın zerresini bulmazsın içerinde
İşte her yanda ikiyüzlülüğün kiri,
Hep ikiyüzlülüğün, kıskançlığın, çıkarcılığın kiri
Yalnız bu...Ve yalnız bunun yükselme umudu
Milyonla barındırdığın cesetler arasından
Kaç alın vardır çıkacak temiz ve parlak?

Örtün, evet ey facia… Örtün, evet, ey şehir;
Örtün ve sonsuza dek uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
Kâtil kuleler, kaleli, zindanlı saraylar.
Sağlam mezarı anıların, ulu tapınak,
Ey gururlu sütunlar ki birer bağlanmış dev 
Geçmişi geleceğe anlatmakla görevli
Ey dişleri düşmüş, sırıtan sur silsilesi
Ey kubbeler, ey şanlı tapınaklar
Ey doğruluğun sözlerini taşıyan minareler
Ey çatısı çökük medreseler, mahkemecikler;
Ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
Temin edebilmiş nice bin sabırlı dilenci
"Geçmişlere rahmet" diyen mezar taşları
Ey türbeler, ey her biri patırtılı bir anıyı
Uyandırarak sessiz ve sakin yatan ecdat!
Ey toz ve çamurun savaş alanı eski sokaklar
Ey her açılan gediği bir olayı sayıklayan
Viraneler, ey uğursuzların pusu kurup gecelediği,
Ey kapkara damlarıyla yıkılmamış bir matemi
Temsil eden huzurlu ve eskimiş evler
Ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa yuva
Bu tasalı ocaklar ki acılarla somurtmuş
Yıllarca zamandan beri tütmek ne, unutmuş!
Ey midelerin sıkıştıran zehri önünde
Her alçaklığı yutan kurumuş ağızlar
Ey tabiatın bağışıyla en hazır ve nimet dolu
Bir yaradılışa kavuşmuşken aç, tembel ve kısır
Her nimeti, her bağışı, tüm kurtuluş nedenlerini
Gökten dilenen katlanmanın alçalışı ki...ikiyüzlü!
Ey köpeklerin sesi, ey konuşmanın onuruyla seçkin
İnsanda şu nankörlüğü lanetleyen bağırtı;
Ey faydasız gözyaşı, ey zehirli gülüş
Ey üzüntü ve güçsüzlük sözleri, lanetleyici bakış
Ey efsanelere düşen anı: nâmus;
Ey yükselme kapısına çıkan yol: ayak öpme yolu
Ey silahlı korku, ki hasarlarına dönük,
Öksüz dul ağızlardaki her talih yakınışı;
Ey kişiye dokunulmazlık ve özgürlüğe yakın
Bir soluk alma hakkı veren yasa efsanesi
Ey gerçekleşmeyen söz, ey sonsuzca kesin yalan,
Ey mahkemelerden durmaksızın sürülen hak;
Ey kuruntuların saldırısıyla duyguları bitkin
Vicdanlara uzatılan gizli kulak;
Ey dinlenme korkusuyla kilitlenmiş ağızlar;
Ey ulusal çaba ki nefret edilmiş ve horlanmış
Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî tutuklu;
Ey edep ve erdemin payı, ey unutulmuş yüz;
Ey korkunun yüzüyle iki büklüm gezmeye alışmış
Eşraf ve adamları, koca bir ünlü kesim;
Ey eğilmiş baş ki ak pak ama iğrenç
Ey taze kadın, ey onu izlemeye koşan genç
Ey ayrılık acısına uğramış ana, ey kırgın eş;
Ey kimsesiz başıboş çocuklar...Hele sizler,
Hele sizler,

Örtün, evet ey facia… Örtün, evet, ey şehir;
Örtün ve sonsuza dek uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

Tevfik Fikret

İlgili Haberler