Son Amerika ziyareti son derecede açık ve net olarak gösterdi ki Recep Bey tarafını seçmiş, Amerika ve NATO tarafında yerini almış bulunuyor.
Açıkça söylememem gerekirse; ben Türkiye’nin demokrasilerden oluşan özgür dünyanın safında yer almasını, Rusya, Çin ve İran gibi diktatörlükler ile mesafesini korumasından yanayımdır.
Hepimiz gözlemliyoruz epey uzunca bir zamandır memlekette Amerika, İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin bölgede uyguladığı politikalar yüzünden çok ciddi bir batı düşmanlığı yükselişteydi. Fakat atalarımız “papaza kızıp oruç bozulmaz” demiş değil mi?
Türkiye’nin yönü taa Osmanlı’dan başlayan süreçte hep batı olmuştur, Osmanlı batı uygarlığındaki gelişmeleri son derecede yakından takip edip daima vuku bulan gelişmelere uyum sağlamaya çalışmıştır.
Cumhuriyet İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan gibi batı ülkelerine karşı verilen savaşla kurulmuş olduğu halde Cumhuriyet’in kurucuları da yön değiştirmemiş batı uygarlığı tarafından geliştirilen bilimi rehber alan demokratik toplum yapısından ayrılmayı hiç düşünmemiştir.
Soğuk savaş yıllarında yaşanan gelişmeler ve özellikle “Allahsız gomonizme” karşı yürütülen “yeşil kuşak projesi” dahilindeki politikalar dahi Türkiye’nin batılı demokrasilerden kopmasına ve NATO sisteminden ayrılmasına yol açmamıştır.
Tamam, daha yakın zamanda Cumhur İttifakının ortağı Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli TRÇ yani Türkiye, Rusya, Çin İttifakını teklif etmiş olsa dahi bunun İktidar nezdinde kabul görmediği ortaya çıkmıştır
Zaten Rusya ve Çin gibi diktatörlüklere öykünmenin, demokratik dünyayı bir kenara itip bu diktatörlükler ile yol yürümenin akıllıca olmayacağı da aşikardır.
Açıkça söylemek gerekirse ben Devlet Bahçeli’nin bu açıklamasını Amerika ziyareti sırasında ortağı Erdoğan’ın elini güçlendirmek için ortaya atılmış bir blöf olarak algılamıştım.
Hatta bu söz bana biraz da 1964 yılında ABD Başkanı Jonhson tarafından İsmet İnönü’ye hitaben diplomatik teamüllere uygun olmayan bir üslupta yazılan o meşhur Jonhson mektubuna ilişkin söylediği bir sözü hatırlattı. İsmet Paşa da o zaman; “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu yeni dünyada yerini alır” Demişti.
Neyse sözün özü; sonuçta Türkiye ABD ve NATO çizgisinde hizalanmıştır.
Peki bu hizalanma bize neyi ifade ediyor?
Bu çizgi çerçevesinde bundan böyle Türkiye’nin de Faşist Diktatör Putin’in Ukrayna’ya yönelik işgal ve ilhak operasyonlarına gerekli karşılığı vereceğini, Trump tarafından konulacak yaptırımlara harfiyen uyacağını beklemek gerekir.
Sadece Rusya meselesi de değil elbette, bu seçim Ortadoğu, İran ve Çin’e yönelik olarak uygulanacak temel strateji ve politikaları da derinden etkileyecektir.
Türkiye’nin Suriye ve Irak politikaları ile İsrail ile olan ilişkilerinin bu seçimden etkilenmemesini beklemek ise dış politikadan ve uluslararası ilişkilerden hiç anlamamak demektir.
Peki, bu seçim iç politikayı nasıl etkiler?
Eğer Bahçeli’nin önerdiği gibi bir Türkiye, Rusya, Çin (TRÇ) ittifakı kurulup, Türkiye de böyle bir ittifakta yerini alsa elbette ki böyle bir seçim demokrasiden uzaklaşmayı, diktatörlüğe yaklaşmayı gerektirirdi. Bu gittikçe otoriterleşen Türkiye’yi diktatörlüklerin bataklığına itecek bir seçim olurdu amma ve lakin Erdoğan bu yolu seçmedi. Bu Türkiye’nin oldukça otoriter bir rejimden tam bir diktatörlüğe savrulmasını durdurabilecek bir gelişmedir ki demokrasiyi savunan herkesin buna sevinmesi gerekir.
Ayrıca Amerika’da birde son derecede ilginç ve dikkat çekici bir Hakan Fidan olayı yaşandı. Hakan Fidan’ın yaptığı konuşma iktidarın uzun zamandır parlattığı ve kendi propagandasında kullandığı KAAN ve Hürjet gibi askeri projelerin yerli ve milli bir şekilde yapılabilirliğinin bir anda tartışılmasına yol açtı.
Fidan bu konuşmayı herhalde boşboğazlıktan yapmadı değil mi?
Dahası Fidan böyle bir ifşaatın bütün siyasi kariyerinin çöpe gitmesine yol açabileceğini bilecek kadar deneyimli bir kişi.
Peki, o halde bu ifşaatı neden yaptı?
Bunun nedeninin anlamak için sanırım kabine değişikliğini beklememiz gerekiyor, eğer önümüzdeki dönemde Fidan koltuğunu koruyabilirse bu onun AKP içinde yaşanmakta olan iktidar yarışındaki en güçlü isim olduğunu ortaya koyacaktır.