Tarihin anlattığı en kötü imparator: Roma’yı yakan İmparator Nero’nun esrarengiz yönleri

Tarihin anlattığı en kötü imparator: Roma’yı yakan İmparator Nero’nun esrarengiz yönleri
İmparator Nero, Roma’nın en kötü şöhretli hükümdarlarından biri olarak bilinir. Yaşadığı süreçteki halka yaptığı zulümler, çapkınlıklar ve sapkınlıklarla ülkeyi temsil etti. Nero sergisinin küratörü Francesca Bologna gerçek Nero’nun anlatıldığı gibi olup olmadığını araştırdı. İşte gerçek Nero'ya ait bilgiler...

Tarihteki en kötü imparatorlar

Nero, Roma’nın 5. imparatoru ve Augustus’un (Iulius Caesar’ın evlatlık oğlu) kurduğu Roma’nın ilk hanedanı Iulius-Claudius’un sonuncusudur. Nero, Roma’nın en kötü şöhretli hükümdarlarından olarak bilinir. Zalimliği ve çapkınlığı ile dillere düşmüştür. Henüz 16 yaşındayken MS 54’te tahta çıkmış ve 30 yaşında ölmüştür. Büyük sosyal ve politik değişikliklerin yaşandığı bir dönemde saltanat sürmüştür. Büyük Roma yangını ve Britanya’daki Boudica İsyanı gibi önemli olayları yönetmiştir. İddialara göre annesini ve iki karısını öldürmüştür. Devlet işlerinden ziyade sanatıyla ilgilenmiştir.

Peki Nero hakkında bilinenler bunlardan mı ibarettir? Sonraki yazarlar tarafından anlatılan iftira dolu hikayeler, saltanatının gerçekliğinden ayrı tutulabilir mi?

Arkeofili''den aktarılan bilgilere göre; Nero hakkında bilinenlerin çoğu Tacitus, Suetonius ve Cassius Dio’nun günümüze ulaşan eserlerinden gelmektedir. Hepsi Nero’nun ölümünden 10 yıl sonra yazılmıştır. Anlatımları, bu imparatorun saltanatına dair anlayışını uzun bir süredir şekillendirmiştir.

Nero’nun ölümü, ancak yeni bir hanedanın, Flavius’un, iktidarı ele geçirmesiyle sona eren kaos ve iç savaşla dolu bir dönemi getirmiştir. Flavius dönemindeki yazarların hepsi, Iulius-Claudius’ları mümkün olan en kötü şekilde resmedilmiş ve iktidardaki bu yeni aileyi meşrulaştırmakla ilgilenmiş, tarihi propagandaya dönüştürmüştür. Bu anlatımlar, sonraki yazarlar tarafından kullanılan ‘tarihi’ kaynaklar haline gelmiştir. Böylece, günümüze kadar gelen bu uydurma Nero tasvirini devam ettirmişlerdir.

DOĞUMU VE İLK YILLARI

Nero, Lucius Domitius Ahenobarbus adıyla MS 15 Aralık 37’de doğmuştur.

Gnaeus Domitius Ahenobarbus ve Genç Agrippina’nın oğlu olarak dünyaya gözlerini açmıştır. Gnaeus ve Agrippina Augustus’un torunlarıdır. Bu da Nero’yu Augustus’un büyük büyük torunu yapmaktaydı.

Nero, annesi sürgüne gönderildiğinde 2, babası öldüğünde 3 yaşındaydı. Mirası elinden alındı ve teyzesiyle yaşamaya gönderildi. Claudius imparator olduğunda Nero’nun kaderi bir kere daha değişmiştir. Mal varlığı iade edilmiş ve annesi Agrippina sürgünden geri çağrılmıştır.

13 YAŞINDA EVLAT EDİNİLDİ

MS 49’da imparator Claudius, Agrippina ile evlendi ve ertesi yıl Nero’yu evlatlık edindi. Bu nedenle, Lucius Domitius Ahenobarbus olan ismi Nero Claudius Caesar Drusus Germanicus olarak değiştirildi. Roma döneminde evlatlık edinildikten sonra isim değiştirmek o dönemlerde normaldi. Nero ismi Claudius ailesinin üyeleri arasında, özellikle Claudius’un sınıfında yaygın bulunuyordu.

Nero ve Agrippina Claudius’a konumunu güçlendirecek, Augustus’a dayanan politik anlamda yararlı bir bağlantı sağlamıştı.

Claudius, Nero’yu, öz oğlu Britannicus’a tercih etti ve Nero’yu varisi olarak belirledi.

16 YAŞINDA İMPARATOR OLDU

Claudius MS 54 yılında öldüğünde, Nero’nun 17 yaşına girmsine sadece iki ay kalmıştı. 16 yaşının sonlarında imparator oldu.

Ordu ve senato tarafından desteklendiği için iktidara gelişi oldukça kolay oldu. Annesi Agrippina özellikle saltanatının başlarında önemli ölçüde etkilerde bulundu.

21 YAŞINDA AGRİPPİNA’YI ÖLDÜRDÜ

Romalı tarihçiler Tacitus, Suetonius ve Cassius Dio’nun iddialarına göre Nero, Agrippina’nın müdahalelerinden bunaldı ve onu öldürmeye karar verdi.

Olaya tanıklık eden birilerinin olmamasından dolayı, bunun olup olmadığını veya nasıl gerçekleştiğini bilinmiyor. Ancak bu durum, tarihçileri Agrippina’nın öldürülmesiyle ilgili çarpıcı hikayeler uydurmaktan alıkoymamıştır. Nero’nun, işini halletmeleri için adamlarını göndermeden önce, batmak üzere tasarlanmış bir kayıkla annesini öldürmeye çalıştığını (ve başaramadığı) ileri sürüldü.

İddiaya göre Agrippina adamlardan, kendisini Nero’yu doğuran karnından hançerlemelerini istemiştir. Agrippina’nın bu son sözleri şüphesiz sahne oyunlarından alınmıştır.

Nero’nun iddia ettiği gibi, oğluna karşı kurduğu komplo ortaya çıktığında Agrippina’nın kendisini öldürmeyi seçmesi de olasıdır.

23 YAŞINDA BOUDİCA İSYANI ÇIKTI

Saltanatının başlarında Nero, Britanya’nın yeni fethedilen ilinde çıkan bir isyan ile uğraşmak zorunda kaldı.

MS 60-61’de Iceni kabilesinin kraliçesi Boudica, önemli Roma yerleşimlerini tahrip ederek Romalılara karşı isyan başlattı. İsyanın olası nedenleri bir hayli çoktu. Romalıların açgözlülükle yeni fethedilen bölgeleri sömürmesi, yerli liderlere verilen ödünç paraların geri istenmesi, Galler’de devam eden çatışma ve bütün bunların ötesinde, Boudica’nın eşi ve Iceni kabilesinin kralı Prasutagus’un ailesine yönelik şiddet.

Boudica ve isyancılar, Roma askeri birlikleri tarafından ağır yenilgiye uğramadan önce, Colchester, Londra ve St Albans’ı tahrip ettiler. Ayaklanmadan sonra Britanya valisi Suetonius Paulinus, Nero kendisini daha uzlaşmacı bir vali olan Publius Petronius Turpilianus ile değiştirene kadar Britonlara ağır yasalar uyguladı.

24 YAŞINDA OCTAVİA’NIN İDAMI

Nero ve Octavia’nın evliliği (o zaman Nero 15, Octavia ise 13/14 yaşında) aileleri tarafından, Nero’nun taht üzerindeki hakkını daha da meşrulaştırmak amacıyla ayarlandı. Octavia, imparator Claudius’un önceki evliliğinden olan kızıydı. Öyle ki Claudius Agrippina ile evlenip oğlu Nero’yu evlat edindiğinde, Nero ve Octavia kardeş oldular. Evliliklerini ayarlayabilmek için Octavia’nın başka bir aile tarafından evlat edinilmesi gerekiyordu.

Evlilikleri mutlu değildi. Antik yazarlara göre, sevgilisi Poppaea Sabina karısını boşaması için onu ikna edene kadar Nero’nun farklı ilişkileri oldu. Octavia önce sürgün edildi, sonra da MS 62’de zina suçlamalarından ötürü idam edildi. Antik yazarlara göre, Octavia’nın sürgünü ve ölümü halkta huzursuzluk yarattı. Halk saygılı Octavia’ya sempati duyuyordu.

Octavia’nın ölümü için, Nero’nun Poppaea’ya olan tutkusundan başka bir sebep sunulmadı. Büyük ihtimalle mahkemede ne yaşandığını asla bilemeyeceğiz. Poppaea Nero’nun kızına hamileyken Octavia’nın bir varis doğuramadığı gerçeği de muhtemelen Octavia’nın kaderini belirlemede önemli bir rol oynadı.

26 YAŞINDA BÜYÜK ROMA YANGINI ÇIKTI

MS 19 Temmuz 64’te Circus Maximus’un yakınlarında bir yangın başladı. Kısa bir süre sonra alevler Roma’nın her yerini sardı ve yangın dokuz gün boyunca şiddetle devam etti. Başkentin 14 bölgesinden üçü tamamen yok olurken sadece dördü kurtarılabildi.

Roma çoktan alevlerle yerle bir oldu (ve bu, uzun tarihinde tekrarlanacaktı). Ancak bu olay öyle şiddetliydi ki Büyük Roma Yangını olarak bilinmeye başladı.

Sonraki tarihçiler bu olaydan dolayı Nero’yu suçladılar. Yeni büyük bir sarayın inşası için bölgeyi temizlemek amacıyla başkenti ateşe verdiğini iddia ettiler. Suetonius ve Cassius Dio’ya göre Nero lir çalıp Troya’nın düşüşü ile ilgili şiir okurken imparatorluk konutundan şehrin yanışını izliyordu. Ancak bu hikaye bir hayal ürünüydü.

Büyük Roma yangınının gerçekleştiği dönemde yaşamış tek tarihçi Tacitus (8 yaşında olmasına rağmen) yangın başladığında Nero’nun Roma’da olmadığını ama sonra başkente dönüp yardım çalışmalarını yönettiğini yazdı.

27 YAŞINDA POPPAEA ÖLDÜ

Tacitus, Suetonius ve Cassius Dio, Nero’yu eşi Poppaea’ya duyduğu tutkudan kör olmuş bir halde betimliyorlar. Buna rağmen onu eşini öldürmekle suçluyorlar. İddiaya göre eşi hamileyken, bir öfke patlamasıyla onu tekmeledi.

İlginç bir biçimde, hamile kadınların öfkeli kocaları tarafından öldüresiye tekmelenmesi antik yazınında yinelenen bir temadır. Diktatörlerin (kendilerini) yıkıcı eğilimlerini incelemek için kullanıldı. Yunan yazar Herodotus, Pers kralı Kambises’in hamile eşini karnından tekmeleyerek ölümüne sebep oluşunu aktarır. Benzer bir olay Korintli tiran Periander için de anlatılır. Nero bu yazın geleneğinin kullanıldığı ‘deli’ olduğu iddia edilen tiranlardan sadece biridir.

Poppaea büyük olasılıkla Nero’nun ellerinde değil, hamilelikle bağlantılı komplikasyonlar nedeniyle öldü. Oldukça ihtişamlı bir cenaze töreni düzenlendi ve tanrısallaştırıldı.

28 YAŞI: ALTIN GÜNÜ

Büyük İran coğrafyasında merkezlenmiş Parth İmparatorluğu politik ve kültürel anlamda büyük bir güç ve Roma’nın ezeli düşmanıydı. Bu iki güç uzun bir süredir tampon bölge konumundaki Armenia’ya egemen olmak için çarpışıyordu. Bu devam eden anlaşmazlık Nero’nun saltanatında yeniden tetiklendi. Parth Savaşı MS 58’de başladı. İlk zaferler ve onu izleyen yenilgilerden sonra Nero ile Parth kralı I. Vologases arasındaki diplomatik çözüm ile savaş MS 63’te sona erdi.

Bu anlaşmaya göre, Parth kralının kardeşi Tiridates Armenia’ya hakim olacak ve ancak Roma’ya kadar yolculuk ettikten sonra Nero tarafından taç giyecekti.

Yolculuk 9 ay sürdü. Tiridates’in beraberinde 3.000 Parth atlısı ve birçok Romalı asker vardı. Taç giyme töreni MS 66’ının yaz ayında gerçekleşti ve büyük bir görkemle kutlandı. Roma’daki bütün insanlar, Armenia’nın yeni kralının Nero’nun önünde diz çöküşünü izlediler. Bu, Nero’nun saltanatının altın günüydü.

30 YAŞINDA ÖLDÜ

MS 68’de Gaul (Fransa) valisi Vindex Nero’ya karşı ayaklandı ve İspanya valisi Galba’ya olan desteğini bildirdi. Vindex mücadelede Nero’ya bağlı askeri birlikler tarafından yenildi. Buna rağmen Galba daha fazla askeri destek kazanmaya başladı.

Bu noktada Nero, tahıl kıtlığından dolayı Roma halkının desteğini kaybetti. Tahıl kıtlığı, isyancı bir komutanın Mısır’dan Roma’ya gerçekleşen önemli besin tedariğini kesmesiyle ortaya çıktı.

Halk tarafından terk edilip senato tarafından devlet düşmanı ilan edilince Nero Roma’dan kaçmayı denedi fakat en sonunda intihar etti.

Ölümünün ardından, Nero’nun hatırası kınandı (damnatio memoriae adı verilen bir uygulama). İmparatorun tasvirleri yok edildi, ortadan kaldırıldı ya da elden geçirildi. Buna rağmen Nero için masraflı bir cenaze töreni düzenlendi ve uzun bir süre insanlar mezarını çiçeklerle süsledi. Hatta bazıları onun hala yaşadığına inanıyordu.

Nero’nun ölümünden sonra iç savaş ortaya çıktı. ‘Dört İmparator Yılı’ adı verilen dönemin sonunda (MS 69), Vespasian imparator oldu ve yeni bir hanedan olan Flavius’u başlattı.

NERO BİR TİRAN MIYDI?

Nispeten yeni, monarşik (imparator) ve cumhuriyetçi (senato) unsurların yan yana oturduğu istikrarsız bir politik sistemle yerini belirlemeye çalışan genç bir yöneticiydi. İmparator güç ve otorite açısından üstün geldiğinde monarşinin ortaya çıkışından kaçınmalıydı. Bu nedenle imparatorların en azından resmi olarak senatonun rolünü tanımaları gerekiyordu. Sadece soylulara ait olan bu geleneksel kurul uzun bir süre Roma yönetiminde önemli bir rol oynadı. Ancak iç savaş ve cumhuriyetin sona ermesiyle birlikte senatonun gücü ciddi bir şekilde zayıfladı.

Nero, kendisinden önceki ve sonraki diğer imparatorlar gibi, senato ile uyuşmazlıklar yaşadı. Yüksek otoritesi, bu yavaş fakat inkar edilemeyecek şekilde güç kaybeden geleneksel aristokrat meclisinin görüşleriyle çelişiyordu. Nero, seçkin senato sınıfına ait antik tarihçiler tarafından deli bir tiran olarak betimleniyordu. Fakat bu tarihçilerin objektiflikten uzak olduklarını unutmamak gerekir. Bu sınıfın üyelerinin, Nero’yu kaleme alırken onu olabilecek en kötü şekilde yansıtmayı sevdikleri gerçeği şaşırtıcı değildir.

Ancak, alt sınıfı göz önüne aldığımızda oldukça farklı bir resim ortaya çıkıyor. Roma’da Nero’yu öven bazı duvar yazıları bulundu. Adı şehrin duvarlarında diğer tüm Iulius-Claudius veya ondan sonra gelen Flavius imparatorlarından daha yaygın bulunuyor.

Roma’ya dönersek eylemlerinin başkentteki insanlara nasıl fayda sağladığını görürüz. Nero muhteşem hamamlar inşa etti. Büyük bir kapalı çarşının inşası ve Roma ile liman arasındaki bağlantıyı geliştirerek halkının yiyeceğe olan erişimini garantiye aldı. Nero sadece insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda bugün kayıp olan ahşap amfitiyatrolar gibi eğlence mekanları da sağladı. Ayrıca büyük yangından sonra sunduğu yeni bina düzenlemeleri de Roma halkının yaşam koşullarını büyük ölçüde geliştirdi.

Çok az iz bıraktıklarından dolayı, insanların Nero hakkındaki görüşlerini tamamıyla anlamak zor. Roma soylularının yancı görüşleri geçmişe dair anlayışımızı şekillendirmekle son buldu.

ROMA TARİHİNDE ‘KÖTÜ’ İMPARATORLAR

Antik tarihçilerin anlatımlarına dayanarak en kötü Roma imparatorunun kim olduğuna karar vermekte zor anlar yaşayabiliriz. İddiaya göre atını konsül yapmak isteyen ve kendisinin tanrı olduğunu sanan Caligula mı? Yoksa kendisine karşı kurulan komplolardan korkup zamanın önde gelen birçok vatandaşını idam eden ya da sürgüne gönderen otokratik lider Domitian mı? Belki de kendini Hercules sanarak meydanda gladyatör gibi dövüşen zalim Commodus. Caracalla da buna iyi bir aday. Tek başına hüküm sürmek için öz kardeşini öldürttü ve rakiplerinin hepsini ortadan kaldırdı.

Nero despot, gaddar ve tanrılar gibi görülmeye can atan birçok kötü imparatordan sadece biriydi. Memnuniyetsiz senatorların siyasi düşmanlarına çamur atmak için uydurdukları göz önüne alındığında bu iddiaların benzerliği şaşırtmamalı. İyi imparatorun somut bir örneği olabileceği Augustus’un bile lekesiz bir itibarı yoktu. Roma’yı bir zamanlar beraber yönettiği Marcus Antonius ve Lepidus ile birlikte imzaladığı sürgün listesinden de açıkça görüldüğü gibi iktidara gelişi oldukça kanlıydı.

İlgili Haberler