Saldır, saldır nereye kadar!

Gazetecilere, yazarlara saldırı vak'a-i âdiyeden oldu. Saldırıyorlar, hastanelik ediyorlar sonra çekip gidiyorlar. Polisin de savcının da hâkimin de elinden bir şey gelmiyor.

Kalemin karşılığı kalemdir, dilin karşılığı dildir.

Kaleme karşı kalemin yoksa, dile karşı dilin yoksa, varlık sebebin nedir?

Vurur, indirir, yürür müsün?

Siyasete yumruk girerse, sopa girerse, silah girerse iş nereye varır?

En son Yeniçağ Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu saldırıya uğradı. Ve Doç. Dr. Selçuk Özdağ saldırıya uğradı.

Orhan Uğuroğlu yılların gazetecisi... Saldıranlar Orhan Bey'i yıldıracaklarını mı sanıyorlar?

İki saldırı birbiriyle bağlantılı.

Orhan Uğuroğlu, Selçuk Özdağ'la konuşmasını köşesine taşıdı 200 bin kişi takip etti.

Eminim bu saldırılara en çok kızan da Recep Tayyip Erdoğan'dır. Saldırıdan sonra bizzat Selçuk Özdağ'ı arıyor. Orhan Uğuroğlu'nu da İletişim Başkanı Fahrettin Altun'a aratıp geçmiş olsun dileklerini iletiyor.

Reis, bütün bu olanlardan sonra muhakkak "Bardağı taşırıyorlar." demiştir.

Doç. Dr. Selçuk Özdağ saldırının odağındaki isim. Her zaman konuştuğum, haberleştiğim bir politikacı. Ülkücü Hareket'ten gelmiştir.

Saldırı günü attığı tiviti vereceğim:

"Milletimiz için söyleyecek sözü olmayanların silaha sarılması tek kelimeyle acziyettir. Bu acizlerin ülkemize kan ve gözyaşı vaadine inat sözümüzü yükselteceğiz. Bizi ölümle korkutanlara ise 'Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm. Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm' diyorum."

"Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm / Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm" mısraları merhum Erdem Beyazıt'a aittir. İkinci yeni nesil içinde sayabileceğimiz şair. O da sonra politikaya girdi, milletvekili oldu.

Selçuk Özdağ'ın Erdem Beyazıt'tan alıntıladığı bu mısralar neyi hatırlatıyor? Kendisinin geçmişini ve geçmişiyle birlikte Türkiye'nin kaosunu.

 12 Eylül 1980 darbesi öncesi mücadelede, Ülkücü Hareket'te Selçuk Özdağ'ın ayrı bir yeri vardır.

 "Ülkücü" kimliğinden, hangi partide olursa olsun taviz vermemiştir.

12 Eylül döneminde. Yedi yıl içeride kaldı. Hapisten çıktıktan sonra yine mahpustan çıkan işsiz, çaresiz arkadaşları için koşturdu. Aynı zamanda kayınbiraderi olan öğrencilik yıllarından beri arkadaşı, birlikte hapis yattığı Av. Dr. İrfan Sönmez, saldırıdan sonra "Bizim kuşak korku ve ölüm duvarını onlarca defa aşmış bir kuşak. Korkutarak, saldırarak Özdağ ve benzerlerini sindirebileceğini düşünen varsa yanılıyor." diye yazdı (Habererk, 16 Ocak 2021).

Böyle gitmez... Ya kendileri duracak ya birileri durduracak!

*

Prof. Dr. Ahmet Tevfik Ozan'ı kaybettik. Şair kimliğiyle bizim Edebiyatımızda İsimler kitabımızda yer almıştır. Baktım, "Ahmet Tevfik Ozan, gelenekçi Türk şiiri ile yeni akımları sanatında birleştirebilen ba­şarılı bir şairdir." değerlendirmesinde bulunmuşum. Rahmetliyle aynı dönemde Ankara'da talebeydik. Onu hapishaneye götüren silahın kullanıldığı, birinin yaralandığı o meş'ûm gün, biz de erken saatte Hacettepe Üniversitesi'ndeydik. Olayların durulduğunu düşünerek çok yakındaki DTCF'ye geçtik. Sonra gelen haber içimizi acıttı.

Ahmet Tevfik Ozan, tıp fakültesini bitirdi. Profesörlüğe yükseldi. Ve hiçbir zaman elinden kalemini düşürmedi. Allah rahmet eylesin.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları