Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Sandık korkusu…

Bir seri gözaltı, tutuklama ve kayyum atama haberinden sonra Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın da gözaltına alındığı haberi gündeme bomba gibi düşmüş bulunmaktadır..

İbn-i Haldun zulmün arşa vardığı yerler için şunları söylüyor: "Zulüm, toplumun birliğini bozar! Adaletsizlik sadece birinin mal ve mülkünü gaspetmek değildir... Adaletsizlik, bir başkasının sahip olduğu haklarını kullanmayı yasaklamaktır ki bu da zulümdür!"

“Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet” sloganını şiar edinmiş Türk Milliyetçileri doğal olarak Ümit Özdağ'a yapılan bu haksız derdest operasyonuna büyük bir öfke ile yanıt verdi, vermeye devam edecektir de...

Muktedirleri sandık korkusu sarınca bunların iktidarlarını koruyabilmek için sandıkta karşısına çıkabilecek, yenemeyeceği olası güçlü rakiplerini masa başı yargı operasyonları ise etkisiz hale getirmeye, ortadan kaldırmaya çalıştıkları ortadadır.

Görünen o ki sandık korkusuna kapılan muktedirler itiraz eden, gerçekleri ve halkın isteklerini dile getiren herkesi susturmaya çalışıyorlar!

Konuşanı içeri alın, içeri alamasanız bile derdest edip gözaltına alarak eziyet edin, korkutun, kanuşmasın, itiraz etmesin talimatları sarayın karanlık dehlizlerinde yankılanıyor olmalı.

Peki, bu talimatlar etkili olur, itirazları susturur mu?

Elbette hayır böyle talimatlar Abdülhamit istibdadında bile etkili olmamış, Yıldız Divanı bile kimseyi susturamamış 21. Yüzyıl Türkiyesinde etkili olabilir mi?

Elbette olamaz buradan muktedirlere tavsiyem itirazları faşizan yöntemler ile susturmaya çalışmak yerine oturun bunlar ne diyor, neye itiraz ediyor diye iyice bir dinleyin...

Dinleyin çünkü bu dile getirilen itirazlar üç beş kişinin masa başında ahkam kesmesi değil milyonlarca vatandaşın çığlığı...

Vatandaştan gelen ve Ümit Özdağ'ın büyük bir başarı ile dile getirdiği taleplerinin başlıcaları şöyle:

  • Mülteciler ülkelerine geri gönderilsin,
  • Bebek katili ve terör örgütü ile pazarlık masasına oturulmasın,
  • Cumhuriyetin temel niteliklerine saldırılmasın,
  • Yargıya, askeriyeye, okula ve camiye siyaset sokulmasın,
  • BOP gibi Türkiye'nin bağımsızlığını zedeleyecek Amerikan projeleri durdurulsun,
  • Organize bir şekilde Atatürk'e saldıran, bu konuda yanlış bilgi üreten ve yayanlar durdurulsun,
  • Devlet kadrolarına eleman alırken torpil olmasın, sadece liyakat ehli insanlar kamuda işe alınsın,
  • Kentlerimiz depreme hazırlansın, deprem hasarları biran önce giderilsin,
  • Geçinemiyoruz,
  • Enflasyon durdurulsun,
  • Emekliler ezilmesin,
  • Bilimsel eğitim terk edilmesin,
  • Çocuklarımız işsiz kalmasın,
  • Tarıma çiftçiye besiciye köylüye destek verilsin,
  • Yargı iktidarın sopası olmasın adil davransın.

Bu taleplere kim itiraz edebilir ki?

Hükümetin asli görevi bu talepleri karşılamak değil midir?

Bu talepleri dinleyip, halkın isteklerine saygı göstererek çare üretmek yerine bu istekleri dile getirenleri susturmaya kalkışmak akıl işi mi?

Evet bugün Ümit Özdağ'ı içeri atıp susturmak sesinin Türk Milletine ulaşmasını engellemek muktedirlerin elindedir, elinde olduğunu biliyoruz çünkü ortada bir sürü örnek var.

Örneğin anayasanın açık hükmü ve anayasa mahkemesinin net kararına rağmen sesi duyulmasın diye Hatay Milletvekili Can Atalay'ı kanuna aykırı olarak içeride tutan da bu iktidardır. Bir benzerini Ümit Özdağ'a da yapmaları şaşırtıcı olur mu?

Ama şunu da unutmasınlar: Ümit Özdağ da Can Atalay da hukuka aykırı olarak keyfe keder içeride tutulan diğer siyasetçi ve aydınlar da asla yalnız değildir arkalarında büyük Türk Milleti vardır.

Yazarın Diğer Yazıları