Seçimlerinizin arkasındaki gizli güçleri öğrenin!
Edward Bernays'ın “Bir takım elbise satın alan bir adam, seçimi kendi zevkine, kişiliğine ve tercih ettiği giysi türüne göre yaptığını sanır. Oysa gerçekte, Londra'daki anonim bir erkek terzinin emirlerine itaat ediyor olabilir” sözü hayatımızın ne kadar çok dış etkenle şekillendiğini gösteriyor.
Kendi kararlarımızı alırken aslında farkında olmadan başkalarının etkisi altında kalabileceğimizi hatırlatıyor.
Yani, bazen kendimiz için seçtiğimizi sandığımız şeylerin, aslında bize sunulan seçenekler arasında yer alması bile mümkün.
Bu durum reklamlardan sosyal medyaya kadar pek çok alanda karşımıza çıkıyor. Bu söz sayesinde kendi tercihlerimizi daha bilinçli bir şekilde sorgulayabilir ve gerçekten ne istediğimizi daha iyi anlayabiliriz.
Algı yönetimi nedir?
Algı yönetimi, bir bireyin, grubun ya da toplumun düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını etkileme sürecidir.
Hedef kitleye yönelik belirli mesajlar iletilir ve bu mesajlar belirli bir amaca hizmet ederler. Algı yönetimi, genellikle medya, reklamcılık, halkla ilişkiler ve propaganda gibi araçlar kullanılarak gerçekleştirilir.
İnsanları farkında olmadan belirli bir yönde düşünmeye ve davranmaya yönlendirmek için kullanılır.
Aslında hepimiz farkında olmadan birbirimizin kafalarını biraz karıştırıyoruz.
Bir arkadaşımıza bir filmi övdüğümüzde o filmi izlemeye daha istekli hâle gelmesine neden oluyoruz ya da bir markanın reklamını gördüğümüzde o ürünü almak istiyoruz.
İşte bu durum tam olarak algı yönetiminin bir örneği.
Bize sunulan bilgiler, düşüncelerimiz ve duygularımız üzerinde etkili oluyor ve bizi belirli kararlar almaya yönlendiriyor. Bazen çok açık bir şekilde, bazen de daha gizli yöntemlerle yapılabiliyor.
Edward Bernays, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı yönlendirme konusunda adeta bir sihirbazdı. Halkla ilişkiler ve reklam dünyasının gizemli kapılarını aralayarak, insanların kalplerine ve zihinlerine nasıl dokunabileceğimizi gösterdi.
Sigmund Freud'un yeğeni olması ona psikolojinin derinliklerinde yolculuk yapma fırsatı verdi. Böylece insanların bilinçaltındaki gizli arzularını ve korkularını keşfederek, onları harekete geçirebilecek güçlü mesajlar oluşturdu.
Bernays'a göre hepimiz özgür irademizle hareket ettiğimizi düşünürüz ama aslında üzerimizde pek çok farklı güç var. Kendi kararlarımızı kendimiz veriyormuşuz gibi görünse de, bu kararların çoğu farkında olmadan başkalarının etkisi altında şekilleniyor.
Tıpkı bir adamın, bir takım elbise alırken, sadece kendi zevkine göre hareket ettiğini düşünmesi gibi. Oysa bu seçiminde moda dergilerinin, arkadaşlarının ve hatta yaşadığı toplumun beklentilerinin de büyük payı olabilir.
Bernays'ın fikirleri ilk bakışta biraz ürkütücü gelebilir. Fakat onun çalışmaları sayesinde, bugün daha bilinçli tüketiciler ve daha şeffaf bir dünya için çabalayabiliyoruz.
Psikolojik savaş zihin oyunu
Çünkü artık biliyoruz ki, etrafımızdaki mesajlar ve görüntüler, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı şekillendirebilir. Bu bilinci taşıyarak kendi kararlarımızı daha bilinçli bir şekilde verebiliriz.
Psikolojik savaş aslında bir tür zihin oyunudur. Bir taraf, diğer tarafın düşünce ve duygularıyla oynayarak, onu zayıflatmayı amaçlar. Oyunun amacı karşı tarafın moralini bozmak, korkutmak ve böylece savaşma isteğini kırmaktır.
Oyunun en önemli silahlarından biri de algı yönetimidir. Yani insanların bir olaya veya duruma nasıl baktıklarını değiştirmeye çalışmaktır.
Örneğin, bir ülke, başka bir ülkenin halkını kendi hükûmetine karşı kışkırtmak için yanlış haberler yayabilir. Böylece halk, hükûmetine güvenmez hâle gelebilir ve karışıklık çıkabilir.
Benzer şekilde, terör örgütleri de insanları korkutarak ve belirsizliğe iterek, toplumda kargaşa yaratmaya çalışırlar. Bu sayede insanlar, güvenlik güçlerine karşı düşmanca duygular besleyebilirler.
Bernays'ın sözleri aslında sadece bireysel bir mesele değil, toplumun işleyişi hakkında da önemli bir ipucu veriyor. Çünkü hepimiz farkında olmasak bile, birbirimizi etkileyen ve şekillendiren bir sosyal yapının içinde yaşıyoruz.
Bu nedenle kendi kararlarımızı sorgulamak, sadece kendimiz için değil, yaşadığımız toplum için de önemli bir adımdır. Kendimizi daha bilinçli hâle getirerek, hem kendi hayatlarımızı hem de çevremizdeki insanların hayatlarını daha iyi hâle getirebiliriz.
Reklam bombardımanı
Her gün binlerce reklamla bombardımana tutuluyoruz. Reklamlar sadece bir ürün satmak değil, aynı zamanda düşüncelerimizi şekillendirmek istiyor.
Sosyal medyada gördüğümüz her gönderi, aslında bir algı savaşının parçası olabilir.
Beğendiğimiz bir influencerın tavsiyesiyle aldığımız ürün, belki de bizim için en uygun olan değil, sadece bize öyle gösterilmek istenendir.
Siyaset de bu durumdan nasibini alıyor. Politikacılar, seçmenleri etkilemek için her türlü yöntemi kullanıyorlar. Bu sayede kendi siyasi görüşlerimizi özgürce belirlediğimizi düşünsek de, aslında büyük bir manipülasyonun içinde olabiliriz.
Bilgi çağında yaşıyoruz ama herkes aynı bilgilere ulaşamıyor. Bazen bize sadece bir tarafı gösteriliyor. Bu yüzden her şeyi olduğu gibi kabul etmemeliyiz.
Bir ürün mü alıyoruz, bir oy mu veriyoruz, karar vermeden önce biraz derinlemesine düşünelim. Bu karar benim için ne ifade ediyor? Benim hayatımı nasıl etkileyecek?
Farklı kaynaklardan bilgi alarak kendi gerçeğimizi oluşturalım. Böylece manipülasyonlara gelmeyiz ve kendi hayatımızın kontrolünü kendimiz elinde tutarız.
Bir takım elbise satın alan adam, gerçekten kendi zevkine göre mi bu seçimi yapıyor, yoksa Londra'daki anonim bir terzinin emirlerine mi itaat ediyor? Sorusunun cevabı, bireyin kendisine ve dış dünyaya karşı ne kadar bilinçli olduğuna bağlıdır.
Özgür irade, yalnızca bilinçli bir zihin tarafından korunabilir; aksi takdirde, bir terzinin (yönlendirici) gizli komutları altında şekillenen bir hayatta yaşamak kaçınılmaz olabilir.