Serbest vezin

Bilindiği üzere gerçek şiir; mısralardaki kelimelerin anlamlarından sıyrılarak âdetâ sese, mûsikîye dönüşmesiyle vücut bulur. Gayet tabii, bu da “vezin”le olur. Araplar ve Farslar “aruz”la başarmışlar bunu... İslâmiyet’i kabul ettikten sonra biz Türkler de “aruz”u benimsemiş ve bu vezinle belki de Arap ve Farslardan daha mükemmel şiirler ortaya koymuşuz. Mehmet Âkif’in elinde “aruz”un bir Türk vezni haline gelmiş olduğunu biliyoruz. Fakat belirtmeliyiz ki Türk vezni “aruz” değil, “hece”dir. Esasen hiçbir veznin diğerine üstünlüğü de yoktur. Mehmet Âkif “Bülbül” şiirinde -aruzla-:
“Eşin var âşiyânın var, bahârın var ki beklerdin//Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül nedir derdin?//O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun,//Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!” diyerek Türkçeyi nasıl tel gibi inletmişse, Faruk Nâfiz de “Çoban Çeşmesi” şiirinde “hece”yle aynı âhengi yakalamıştır:
“Ne şâir yaş döker, ne âşık ağlar,//Târîhe karıştı eski sevdâlar://Beyhûde seslenir beyhûde çağlar//Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi.”
Gel gör ki biz “aruz”a da “hece”ye de veda edeli yıllar oldu. Çünkü gerek “aruz” gerekse “hece”yle şiir yazmak bize zor gelmeye başladı. Kimse kusuru kendinde arama erdemi göstermediği için de “Vezinmiş, kâfiyeymiş, durakmış, tef’ileymiş, bütün bunlar duyguların önüne çekilen setlerdir. Şair içinden geldiği gibi yazmılıdır. Bu da ancak serbest şiirle mümkün olur.” görüşü dillendirilmeye başlandı. Böylece serbest şiire yöneldik. Fakat ondan da bir netice elde edemedik. Ve şiir bitti...
Bu noktada bendeniz diyorum ki kendi veznimiz olan “hece” de basit bir tasarrufta bulunarak “durak” şartını kaldırsak. Yani sadece mısralardaki hece sayısının eşit olmasına baksak... Kanaatimce, böyle bir kolaylık hece veznine rağbeti artırarak serbest şiir macerasının sona ermesini sağlayacak ve Türk şiirine yeni bir soluk getirecektir.
Şiirin mevzun -ve tabii mukaffâ- olması gerektiği üzerinde ısrar edişimiz sebepsiz değildir. Zira “vezin” bir âhenk unsuru olmanın yanında bir arayıştır da... Diğer bir ifade ile yeni kelimeler bulabilmenin ve yeni hayaller kurabilmenin yolu vezinden geçer. Serbest şiir sadece mevcutla yetinmeye mahkûm eder insanı. Oysa vezin söz konusu olunca arayış başlar. Vezne uygun kelime bulursunuz, mânâya uymaz. Mânâya uygun kelime bulursunuz vezne ve âhenge uygun düşmez. Bu arayış hem vezne, hem mânâya, hem de âhenge uygun kelimeyi buluncaya kadar devam edecektir ki işte o zaman gerçek şiire ulaşılabilir. Büyük şâir Yahya Kemâl’in bir şiire son şeklini verebilmek için yıllarca üzerinde çalışması, söz gelimi “Açık Deniz” şiirini 14 yılda tamamlayabilmiş olması böyle bir anlayıştan kaynaklanmaktadır.
Kısacası; şiir demek âhenk demektir. Âhenk ise vezinle sağlanır. Bugünkü şartlarda “aruz” bizim için artık bir hayal... Ama “hece” için vakit geçmiş sayılmaz. Yukarıda işaret etmeye çalıştığımız kolaylığı da dikkate alarak -bizim serbest şiir adını verdiğimiz- yeni bir  “hece vezni” seferberliği başlatmalıyız. Türk şiiri yaşayacaksa bence buna mecburuz...

Yazarın Diğer Yazıları