Âşıkların dilinde ve telinde gönül kavramı -1-

Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.

Gönül kavramı geleneksel kültürümüze öylesine yer etmiş, halkımızca öylesine benimsenmiştir ki Türkülerimizden ninnilerimize; masallarımızdan atasözlerimize kadar her türlü söz değerlerimizin baş köşesinde yerini almıştır.

Sosyal yaşantımıza gönül almak, gönlü kalmak, gönülden kopmak, gönül eri, gönül yarası, gönüllü, gönül birliği, deli gönül, gönülsüz, gönül ehli, gönül ferman dinlemez ve gönül akıtmak gibi deyimlerle girmiş, gönülle ilgili her söz Anadolu insanını etkilemiş ve derinden sarsmıştır.

Anadolu insanının duygularının yüzyıllar içinde tercümanı şüphesiz sazı ve sözü ile âşıklarımız olmuştur.

Halk şiirinde en çok dile getirilen kavramların başında gönül kavramı gelir. Sözlüklerde "Sevi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi yürekte varsayılan duygu kaynağı" olarak tanımlanan gönül, bir bakıma insan ruhunun bekçisidir. Kimi zaman bir şelale gibi coşkun, kimi zaman da bir göl gibi durgundur. Kimi zaman çiçekten çiçeğe uçan bir arıya, kimi zaman da kırılınca bir daha tamir edilemeyen nadide bir vazoya benzer.

Gönül dünya güzellikleri karşısında sevgiye tutulup halden hale düşen duygu yumağıdır. Âşıkların dilinde ve telinde gönül, köşk, saray, bahçe, değirmen ve kuş gibidir. Kimi zaman da yaramazlaşır. Öğüt vermek gerekir. Kolay kolay uslanmayan bir kimliğe bürünür.

Âşığın adı üstündedir. O, hoşgörü sahibi, seven insandır. Her türlü güzelliğe tutkun kişidir. Güzeller, güzellikler peşinde koşar. Kimi zaman güzel, gönüle sitem ettirir; kimi zaman da âşığı yakar kavurur. Âşık sazının teline vurup gönüle seslenir.

Deli gönül ne gezersin / Geze geze yorulman mı

Âşık Veysel

Sultan Suyu gibi çağlayıp akma / Durulur gam yeme divane gönül

Pir Sultan Abdal

Şu cihan mülkünün varına bakma / Sabret gönül azad olan bu gamdan

Sadık Baba

Gönül niye uçuyorsun havada /Yorulur kanadın düşersin bir gün

Zefil Necmi

Vazgeç deli gönül vazgeç dünyadan / Daim mihnetlerde kalırsın gönül

Kâmil

Havalanıp deli gönül kalma heveste / Vurup kanadını kırarlar bir gün

Sümmanî

Gel gönül verme şi fani dünyada / Gönül seni halden hale düşürür

Zileli Talibî

Bir nazarda kalmayalım / Gel dosta gidelim gönül

Hasret ile ölmeyelim / Gel dosta gidelim gönül

Yunus Emre

diye duygularını dile ve tele döker.

Yüzyıllar ötesinden gelen âşıklar zincirinin yirminci yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden Âşık Veysel sevginin karşılıkksız olmayacağına vurgulayıp gönüle nasihatte bulunur:

Gönül sana nasihatim / Çağrılmazsan varma gönül

Seni zevmezse bir güzel / Bağlanıp da durma gönül

Âşık Veysel

der. Kendini sevmeyen güzele bile hoşgörü ile bakar. Sade Âşık Veysel mi? Yüzyıllar boyu gelmiş geçmiş âşıklara baktığımızda çoğunun bilgece karşımıza çıkıp, hoşgörülü davranıp gönüle nasihatler ettiklerini görürüz. Örneğin;

Gönül kelâmını kâmile söyle / Alıcı olmayınca açma dükkânı

Sadık Baba

Gel gönül eyleyem sana nasihat / Her coşkun çay ile çağlamak olmaz

Sümmanî

Ey gönül neylersin elin varını? / Sen sana bak, sen sana bak, sen sana

Âşık Suzi

Deli gönül gel varlığa güvenme / Uçar imaretler şan elden gider

Zileli Talibi

Gel gönül dünyaya eyleme ülfet / Nice ârifanlar gitti gelmedi

Âşık Ruhsatî

Tut bu nasihatim elden bırakma / Gönül Beytullah''tır taş vurup yıkma

Erzurumlu Emrah

Ölüm vardır bu dünyanın sonunda / Kanaat et gönül kal ne ilazım

Zefil Necmi

biçimindeki deyişleri ile gönül zenginliğini, âşıklardaki büyük hoşgörüyü görür, duygulanırız.

Güzellik kavramı kişiden kişiye değişir. Bu nedenle atasözü ve deyimlerimizde "Gönül kimi severse güzel odur" gibi özgün söyleyişlere sık sık rastlarız. Âşık Veysel

Güzelliğin on para etmez / Bu bendeki aşk olmasa

Eğlenecek yer bulaman / Gönüldeki köşk olmasa

deyişinde bu durumu en çarpıcı biçimde sergilemektedir. Veysel''de gönül gözü ile sevilen güzel diğer âşıklarımızın dilinde çok değişik biçimde gözler önüne serilir. Kimi âşıklanrımızda sevgili:

Gönlümün tahtında her bi âşığın / Sensin hükmeyleyen sultan sevdiğim

Seyranî

ve

Sen de insaf eyle benim sultanım / Kurbanın değildir ya nedir gönül

Âşık Ömer

deyişinde görüldüğü gibi gönül sultanı, kimi âşıklarda:

Gönül kuşum yücelerden uçurdum / Elimle yavruya bâde içirdim

Ruhsatî

ve

Gönül kuşum daldan dala kondurdum / Fehmedip kendimi bileneş kadar

Zefil Necmi

deyişlerindeki gibi gönül kuşu.

Kimilerinde:

Efendim gel kurul gönül köşküne / Muhabbetten kesme dilimi benim

Âşık Emîni

köşk.

Kimilerinde de:

Gönül dedikleri bu ince sazı / Yanarım kırarsa eğer o gözler

Sümmanî

saz oluverir.

Sevgiliye gönül kaptırılmaya görsün. Âşık bu durumu sazının telinde öyle ustaca dile getirir ki, sözleri tüm sevenlerin ortak duygusu oluverir.

Hem vallahi hem billahi / Şu gönlümü çalan sensin

Âşık Yoksul Derviş

Ey Zülf-i siyahım fettan bakışlım / Sana yeşiller de allar da kurban

Kusurî

Beni çıkarma gönülden / Kulun kurbanın olayım

Seyranî

biçimindeki deyişler bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Bu deyişlerin her birinde seven gönüllerin bir ortak yönü bulunur.

(Konuya yarın devam edeceğim.)

 

Yazarın Diğer Yazıları