Siz de öyle dersiniz; "daha PKK'lı değiller"dir belki(!)

"İlla kan mı dökülmesi lazım?" gibi bir "tehlikenin farkında mısınız" eşiğimiz vardı eskiden. O eşik "en ol(a)maz"ın "olabilme" ihtimalinin belirdiğini işaret ediyor ve bizi "oldurmamaya"; bunun için tedbire sevk ediyordu.

Sonra olur-olmaz ne varsa oldu... Kan ne ki kandan deryalarda yüzeydik de o can, o bedeni terk etmeyeydi; Fırat gitti!

Eh tabii, Fırat'ın katline kadar uzanan ihmaller zincirinin -hiyerarşik olarak- başı Ege Üniversitesi Rektörü dahil vebali olan kimseye ne hukuki, ne idari, ne siyasi olarak "git öte" denmediğinden;

Yol oldu!

Dünkü basın toplantısında MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ da anlattı; Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen, idare ettiği üniversiteyi Savaş ile Oğuzhan'ın kanını dökmek suretiyle terörle lekeleyenlerden değil de saldırıya uğrayan bu çocuklardan hesap soruyor:

- Niye gidiyorsunuz? Giderseniz böyle saldırırlar...

Rektörün "gitmeyin" dediği yer PKK kampı değil, militan yetiştiren STK görünümlü "PKK yan kuruluşları" değil; öğrencilerin derse gireceği ve rektörün sorumluluk alanı içindeki Yıldız amfisi/kantini!

Öte yandan, alenen cinayete kast edenlereyse -Rektör dahil- hiçbir üniversite yetkilisinin "Ne işi vardı o sallamaların elinizde?" siye sorduğunu duy(a)mıyoruz!

Dedim ya yol oldu;

Özen'den önceki rektör Prof. Dr. Murat Tuncer, teröre karşı Türk bayraklarıyla yürüyen öğrencilere "Siz onlarınkine saygı göstermezseniz onlar da sizin bayrağınıza saygı göstermez" diyerek devletin bayrağıyla terör örgütünün paçavrasını bir tuttuğu halde o koltukta oturmaya devam edememiş olsaydı, emin olun bugün bu kepazeliklerin hiçbiri yaşanmazdı. Hiç değilse, şimdiki rektör Özen, son üç günde bu "yol"da devam etmeyeceğini gösteren ümitvar adımlar atardı. Maalesef... Baktım, "kamuoyunu doğru bilgilendirmek" için yaptıkları açıklamada "öğrenciler arasında çatışma" ifadesinde ısrar ediyorlar HÂLÂ.

"Çatışma" değil "saldırı"; "öğrenci" değil, "terör örgütü sempatizanı", "militanı", "yanlısı" -artık hukuk hangisine hükmederse-.

Üstelik bu "sızma"nın akademik kadroya da yansıdığına dair ciddi iddialar da var. Son saldırıdan sonra hastane ve Emniyet dahil her aşamada, yaralanan ve -niyeyse saldırganlar yerine- gözaltına alınan öğrencilerin yanında olan Hacettepe Üniversitesi Mezunlar Derneği Başkanı Ali Işıner Hamşioğlu'nun soruları mesela;

- Rektörün "yardımcı" atamak istediği ama YÖK onaylamadığı için görevi vekaleten yürüten isimdeki ısrarı neden? Kaç yardımcı atamasını, YÖK hangi nedenlerle reddetti? Neden bu öğretim üyeleri, her terör saldırısında, saldırganların kaçışına yardım ediyor? PKK kurucularından Mazlum Doğan'dan bugüne Hacettepe'den hangi güçler, PKK'nın üniversitedeki varlığına destek veriyor? Yaşananlar bunun devamı mı?

Bu soruları, Özdağ'ın dünkü "Üniversite yönetimindeki terör örgütü sempatizanı öğretim üyeleri" iddiasıyla birlikte değerlendirip de "bundan sonrası"nı düşününce dehşete kapılmamak mümkün mü?

Gelelim MHP Ankara Milletvekili Erkan Haberal'ın TBMM kürsüsünden "Örgüt sözde mahkemeler kuruyor,  sözde şehitlikler yapıyor, hendekler açıyor dedik görmediniz. Bari şimdi görün; üniversiteler terör örgütünün yuvası oluyor! Teröre karşı tavır, hepimizin ortak tavır olmalıdır..." diye adeta feryat eder ve bazı CHP milletvekillerini "Bu öğrenci görünümlü teröristler 'CHP'liyiz' deyip şemsiyeniz altına saklanıyorlar. Üniversitelerde sağcı solcu yok, vatansever ve vatansever olmayan öğrenciler var, buna alet olmayın" diye ikaza çalışırken, CHP sıralarından yükselen "Yok öyle bir şey, ayıp oluyor" tepkilerine...

Ayıp olmuyor beyler; yazık oluyor!

Yarın o kolladıklarınızdan biri daha bu milletin canını yakarsa, terörist taziyesine giden AKP'liler gibi "O zaman daha PKK'lı değillerdi" diye mi savunacaksınız kendinizi!

Etmeyin!

Yazarın Diğer Yazıları