BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

Eğitimin üretici, yararlı, hayatta başarılı olacak insanlar yetiştirmesini istemiştir

Eğitimin üretici, yararlı, hayatta başarılı olacak insanlar yetiştirmesini istemiştir

İşte Atatürk, gerilememizin önemli sebeplerinden biri olan memur olmaya aşırı düşkünlüğü ortadan kaldırmaya çalışmış ve eğitimimize yeni ve aktif bir insan tipi yetiştirmeyi hedef göstermiştir:
"Terbiye ve tedriste tatbik edilecek usul (yöntem), malûmatı (bilgiyi) insan için fazla bir süs, bir vasıta-ı tahakküm (baskı aracı), yahut medenî bir zevkten ziyade maddî hayatta muvaffak olmayı temin eden amelî ve kabil-i istimal (işe dönük ve kullanılabilir) bir cihaz haline getirmektir".
(1.3.1923’de T.B.M.M. dördüncü toplanma yılını açarken)
"Muallimler! Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı suretle bütün tahsil derecelerindeki talim ve terbiyelerinin amelî olması mühimdir. Memleket evlâdı, her tahsil derecesinde iktisadî hayatta âmil (etkin), müessir ve muvaffak olacak surette teçhiz olmalıdır (donatılmalıdır.)"
(25.8.1924’te Muallimler Birliği Kongresi üyelerine seslenişi)
1931’de de şöyle der:
"İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve tekniği versin, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki, çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin otun."
Özetle Atatürk, yukarıda da ifade ettiği gibi, eğitimin herşeyi biraz bilen fakat hiçbirşeyi iyi bilmeyen, sefalet ve açlığa mahkûm insanlar değil, üretici, yararlı, hayatta başarılı olacak insanlar yetiştirmesini istemiştir.
5. Eğitim, çocuğa hürriyet vererek, yeni nesillerde fazilet, fedakârlık, düzen disiplin, kendine ve milletimizin geleceğine güven duygularını geliştirmelidir.
Türk eğitim tarihi bize, duraklama ve gerileme döneminin eğitim değerleri ve çocuk yetiştirme uygulamaları arasında korku, umutsuzluk ve karamsarlığın çok önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Bu konular ilk kez, ciddî biçimde II. Meşrutiyet döneminde (1908-1918) bazı düşünürlerimizce ele alınmıştır.
Bunlar arasında eğitimci Satı Bey ve Mehmet Akif gösterilebilir. Mehmet Akif, 1912-1913 Balkan Savaşı yenilgisi ve felâketleri sırasında, bu duruma yol açan "hatalarımızı" araştırmıştır. Ona göre, Devletimizin çökmeye yüz tutmasının nedeni, beşikte kulağa fısıldanan, öğretmenler, müderrisler, hocalar, vaizler, yazar ve şairler, devlet adamları tarafından işlenen ve ne yazık ki kabullenilen bir hayat ve eğitim felsefesidir. Bu, dayakla terbiye vermeyi amaçlayan, korkak, ürkek, hareketsiz, kendine ve milletine güven duymayan, milletin geleceğine karamsar bir gözle bakan nesiller yetiştiren bir dünya felsefesidir. En büyük "hatamız" budur.
Atatürk de bu anlayışa karşı çıkmış ve yeni nesillerin nasıl yetiştirilmesi gerektiğini açıklamıştır. Temmuz 1921’de Maarif Kongresini açarken şöyle demiştir:
"Yeni neslin donatılacağı manevî vasıflar arasında kuvvetli bir fazilet askı ve kuvvetli bir düzen ve disiplin fikri de yer almalıdır."
(Devam edecek)