Toplum bilinci ve modernleşme / Berrin Yağlıoğlu

Toplum bilinci ve modernleşme / Berrin Yağlıoğlu
İletişim toplumun can damarlarında gezebilme yeteneğidir. Can damarı dediğimiz ifade ise çevremizde etkileşim içerisinde bulunduğumuz bilinçli varlıkların algılarına ne denli hitap edebildiğimiz anlamına gelmektedir. Üzerimizde oynanan çeşitli algı senaryolarını da hesaba katacak olursak yüzde kaç oranında algıları açık bir toplumuz acaba.

İletişimimizin temel bazı nedir? Benliğimizi iç muhasebeye tutarak bunu hiç düşündük mü? Günümüz toplumunda yaşanılan hayatın, bize yaşlısıyla genciyle menfaat duyguları  üzerine inşa edilerek dayatıldığını görmeliyiz. Egolarımızın üzerine bina ettiğimiz toplumsal iletişim bağlarımızın, hayatı yaşanılmaz hale getirdiğini ne zaman fark ederek bunun için bir şeyler yapmaya hazır hale geleceğiz?

Ne zaman anlaşılamadığı için kendini sokaktaki arkadaş ortamına atan evladımızı onun kelimeleri ve bakış açısıyla dinleme anlama ve kavrama lutfunda bulunacağız. Evli olan eşler açısından da aynı problemden söz etmek hiçte zor olmamalı. Eşimiz tarafından anlaşılamamanın verdiği sıkıntı ve baskı ile kendimizi anlayacak farklı kaynaklar edinme çabasına girdiğimizi,  her gün biraz daha bir birimizden uzaklaşarak iletişimsizliğin soğuk karanlığında kaybolduğumuzu ne zaman fark edeceğiz? Kendi doğru bildiklerimizi , karşı tarafa zorunlu dayatmalarla ne denli tamiri mümkün olmayan yaralar açtığının bilinci ne zaman oluşacak.

Yanlış iletişimin verdiği kırgınlıklarla her birimiz bir şeylerin arkasına gizlenerek yaşamaktayız. Kimisi içinde bulunduğu müşkil durumu kariyer makyajı ile ,kimisi kolundaki sıraladığı bileziklerle ve kredi kartıyla , kimisi de minicik bir aletin cep telefonun arkasına tüm vücudunu ,hayallerini, umutlarını,zamanını ve yaşama dair her şeyini gizlenerek var etme çabasını vermekte.

Affınıza sığınarak sormak istiyorum. Biz bu muyuz ? Bizim bir birimizi anlama dinleme karşılıksız bir şekilde saygı ve sevgi dairesi içerisinde muamelede bulunma özelliğimizi yitireli ne kadar zaman oldu. Yaradılanı yaradan dan ötürü sevmeyi ne zaman unuttuk. Ne zaman ve ne için iletişimimizin merkezine sevgi yerine maddi ve manevi çıkarlarımızı koyar olduk. Ve aynı zamanda Çıkarlarımıza uymayan her şeyi ezer geçer , hatır gönül bilmez olduk.

Gönül lisanıyla konuşmak , gönül kulağıyla dinlemek ,gönül gözüyle görebilmek ,gönlündeki  sevgi  ve merhamet firekansı ile muhatabını  anlayabilme başarısını yakalayabilmek. İnsan olmanın farkı  ve hazzı tamda bu noktada devreye giriyor. Bir birimizi değiştirmeye çalışmadan olduğumuz gibi kabullenebilme, sevebilme ve saygı gösterebilme erdemi  birçok toplumsal yaralarımızın devası olacaktır inancındayım.

Kainatın özü olan sevgi görebildiğimiz ve göremediğimiz tüm zerrelerde aktif bir şekilde mevcut bulunmaktadır. Öncelikle kendi varlığımızdan başlayarak çevremizde bulunan tüm canlı ve cansız varlıklara sevgi saygı ve merhamet üzere yaşama bilinci edinmemiz gereklidir. Yaşadığımız hayata saygıyla yaklaşmamız ve bunu bir toplum bilinci haline dönüştürmemiz, bizim yaşanılası bir toplum oluşturmamıza vesile olacaktır.

Medeniyet sürekli bol katlı beton binalar dikerek oluşturulamaz. Kendisi ile ve çevresi ile barışık saygı kavramını hakkıyla kavramış edep bilen usul bilen bir toplum ile var olur. Bu ise sürekli geçmişi yad ederek değil gece gündüz şevk ile toplumumuzun kaliteli bir ortak yaşam ve iletişim bilincine sahip olmaları hususunda eğitimler vererek olur.

Özellikle bu hususta yetkili kişilerden gerekli toplumsal eğitimlerin alınabileceği,  yaşamın her alanına dair bilinçlendirme seminer ve konferans hizmetlerinin verilmesini, bir vatandaş olarak taleb etmeyi şahsım adına da olsa bir borç bilmekteyim.

Siz kıymetli okurlarımı, bilinçli bir iletişim seviyesine sahib olan ve merkezine öz saygı ve sevgi değerlerini yerleştirmiş  toplumsal bilinci güçlü yarınların inşasına davet ediyorum. Saygılarımla…