Türk düşmanlığı en çok Yunanistan'a zarar veriyor

Türk düşmanlığı en çok Yunanistan'a zarar veriyor

Miçotakis''in ABD senatosunda ayakta alkışlanan konuşmasından sonra, ipler iyice gerildi

Yunanistan kaşıyor. ("Kaşınıyor" mu deseydim!?) Acaba ufukta bir ışık mı gördü? ABD Başkanı Joe Biden: "Yürü Miçotakis! Arıza çıkar, biz de yardıma koşmuş olalım." demiş olabilir mi? Demiş herhâlde...

Yunanistan''da Türkiye''ye yakın dokuz üs kurmak ne demek!... Ya güneyde PKK''yı her türlü teçhizatla donatması, üzerimize salması!?

Biden, Miçotakis''e, "Konstantinopolis''inizi ben hediye edeceğim." demiştir muhakkak. Biden, seçildiğinden beri bize mesafeli. Böyle haltlar yiyecek gibi görünüyor. Adamın dengesi bozuk!

Yunan Başbakanı Venizelos, 26 Ağustos 1930''da, Türkiye''yi almak isterken askerlerini denize döken Başkumandan Atatürk''ü ziyaret etti. Yanlarında İsmet İnönü de bulunuyordu. Daha sonra bu ziyarete o devrin Başbakanı İsmet İnönü, Atina''ya giderek karşılık verdi.

///////////////////////

Miçotakis''in ABD senatosunda ayakta alkışlanan konuşmasından sonra, ipler iyice gerildi. Yunanistan yönetimi, içimizi karıştıran örgütleri sımsıkı kucaklıyor. Bu yüzden Yunanistan''ın Ankara Büyükelçisi Christodoulos Lazaris, Dışişleri Bakanlığı''na çağrıldı, "Başta PKK, FETÖ ve DHKP-C gibi Türkiye''nin mücadele ettiği terör örgütlerine sağlanan imkânlar ve Türkiye''nin Atina Büyükelçiliği civarında düzenlenen PKK eylemi ne demek oluyor!?" dendi. Haber şöyle:

"Lazaris''e adı geçen örgütlerin Yunanistan''da propaganda, finansman ve eleman temini faaliyetlerini rahatlıkla yürüttüğü ve "terörle iltisaklı çevreler" için Yunanistan''ın güvenli liman kimliğinin arttığı söylendi.

Dışişlerinin verdiği bilgide şunlar ifade edildi:

''Ayrıca Türkiye''nin güvenliğini tehdit eden teröristlerin her türlü lojistik ve eğitim imkanlarından yararlandıkları Lavrion kampı örneği Lazaris''e gösterildi.

Lavrion kampının Irak ve Suriye''deki PKK kamplarıyla kıyaslanabilir ölçüde bir terör yuvası haline geldiği görüşü de aktarılan Lazaris''e, bu kamptan başlayıp Türkiye''nin Atina Büyükelçiliği civarında aleni PKK gösterisi haline gelen eylem dolayısıyla Türkiye''nin tepkisi ve konuya ilişkin görüşleri iletildi..."

 

SİZİ 30 YIL ÖNCEYE GÖTÜRECEĞİM...

 

Size Yunanistan yönetiminin Türkiye''ye karşı tavrının hiç değişmediğini, bizzat şahit olduğum müşahhas örneklerle anlatacağım. Ankara, bu anlatacaklarımı bir yere not etsin. İşine yarayacak. Çünkü başka örnekleri yok!

*

////////////////////////

Yunan Başbakanı Venizelos, 26 Ağustos 1930''da, Türkiye''yi almak isterken askerlerini denize döken Başkumandan Atatürk''ü ziyaret etti. Yanlarında İsmet İnönü de bulunuyordu. Daha sonra bu ziyarete o devrin Başbakanı İsmet İnönü, Atina''ya giderek karşılık verdi.

///////////////////////////

Girit''i Osmanlı''dan koparan, İzmir''e Yunan askerini çıkartan Yunan Başbakan Venizelos''tu… Mustafa Kemal''i Nobel''e aday gösteren de oydu. Türkiye''ye iki defa gelmiş, savaştığı liderlerle; Mustafa Kemal''le, İsmet İnönü''yle samimî pozlar vermiştir. İkinci Dünya Savaşı''nda işgale uğrayan Yunanistan''ın aç kalan halkını da Türkiye doyurmuştur. Gemiler dolusu buğday ve başka yiyecek maddeleri gönderilmiştir.

Bir şey daha: İkinci Dünya Savaşı sonunda Yunan komünistler isyan çıkardılar. (Bizde bir Mihri Belli Yunan komünistlerin yardımına koşmuş, çatışmada yaralanmıştı. Yaralanmak onun kaderi. 1970 öncesi çatışmalı günlerde Cağaloğlu''nda -komünist ağzıyla- bir "faşist"in kurşunlarına hedef olmuştu.) Yunan komünistler yenilince, Sovyet yönetimi aileleriyle birlikte onları gemilere doldurup bizim boğazlardan geçirerek Sovyetler''e götürmüş, çoğunu Özbekistan ve Kazakistan''a yerleştirmişti. Onları da Özbekistan''da Kazakistan''da buldum. Taşkent''te derneklerine gittim. Neler yaşadıklarını bir bir dinledim ve yazdım. Diyeceğim o ki; Yunanlılar, Orta Asya''da da Türklerden destek gördüler.

İki komşu devlet ki, ikisi birbirinden çıkma. İki devletin de birbirlerine sınırları açmaları gerektiğini, başkalarının değil, kendilerinin birbirlerine faydası olacağını kaç defa yazdım. Yunanistan''da insanlarla görüştüm. Düşmanlıkla bir yere varılamayacağını anladım. 

PKK''yı beslemek, yol açmak yön vermekle, diğer terör örgütlerini beslemek, kışkırtmakla Türkiye''yi alt edebileceklerini mi sanıyorlar? Türkiye''ye verilecek her zarar kendilerine döner.

 

YUNANİSTAN''DA NELER GÖRDÜM?

 

Yıl: 1992. Yunanistan''a ilk gidişim. 30 yıl önce yazdıklarımı, buraya alacağım. Uzun bir bölüm. Yer yer kısaltacağım.

Yunanistan nasıl bir ülke?.. Bize hem çok yakın, hem çok uzak bir ülke...

Bülent Ecevit''in barış güvercinleri uçurup Ege''nin karşı sahillerine özlem dolu ıslak bakışlar fırlattığından beri benim için bir merak konusu olmuştur.

Mavi yolculukların ilham kaynağı bu esâtirî ülke­yi, ayakta kalışını neredeyse bize düşmanlığına borçlu bu ülkeyi, siz olsanız tanımak istemez misiniz?

Bulgaristan hesapta yoktu. Yunanistan''a gitmeye karar vermiş, planımı ona göre yapmıştım. Hani çıkmış­ken bir de Bulgaristan''a uğrayıver denince, Bulgaristan birinci plana geçmişti. İki ülkeyi birden gezmenin faydası komünizmden yeni kurtulmuş bir Balkan ülkesi ile AT [Avrupa Birliği] üyesi, demokratik bir Balkan ülkesini kıyaslama imkânı bulacaktım. Bu cazibeye kendimi kaptırdım.

Sofya''da Rudine Oteli''nin önünden kalkan Sofya-Selanik otobüsü ile saat 14.00''te hareket ettik.

Beş saat sonra Selanik''te olacağımızı söylediler. (…)

Yunanistan topraklarına geçince her şeyin Bulga­ristan''la ne kadar farklı olduğunu görüyorsunuz. Yeşeren toprak, bu toprağı işleyen çiftçi bile farklı... Bir de köy­lerden geçerken, yollardan süzülürken önümüze çıkan ki­liseler ve kiliseciklerin bolluğu! Bulgaristan''da dinî hayat kendisini hissettirmiyordu ama Yunanistan''da sanki dinle iç içe yaşıyorsunuz. Yollara, tepesine haç dikilmiş köpek kulübesine benzer yapılar kondurulmuş... Kimi alçak, ki­mi yüksek... Nereye gitsek karşımıza çıkıyor. Bazısının içinde mum yanıyor... Yanmış mumların döküntüleri ya­pıyı sıvamış, çirkin bir manzara arz ediyor! Sonradan öğ­rendim, yolda kaza geçiren Yunan''ın hatırasına ailesi adakta bulunuyor, kazanın geçtiği yerde çok ufak bir kili­se niteliğinde böyle kulübecikleri konduruyormuş. O Yunan''ın ölüm yıldönümünde veya hüznünün dayanıl­maz bir anında buraya geliyorlar, yakınları için haç çıka­rıp kendilerince dua ediyorlarmış. Ayrıca yolcuların ki­milerinin de her kulübeciğin önünden geçerken haç çıkar­dıklarını gördüm. Herhâlde haç çıkaranlar daha dindar in­sanlar!

Bulgaristan tarafında çiftçi bezgin, toprak verime direniyor! Bulgaristan''da kooperatif depolarının dışında hiç traktör görmedim desem yeridir. Ama Yunanistan''a geçince çiftçinin toprağı ile halleşir gibi çalıştığını, trak­törünü şaha kaldırır gibi, nasıl kullandığını, bağrını verime açmış toprağın mahsûlü nasıl fışkırttığını hemen fark ediyorsunuz.

Şu Yunanlılar ne çok konuşuyor... Arkamdaki iki kadının yüksek sesleri kulağımı tırmalıyor. Öyle bir hara­retle konuşuyorlar ki, mutlaka birini çekiştirdikleri, za­man zaman muzip tebessümle birbirlerini tasdik edişlerin­den anlaşılıyor. Yanımdaki yol arkadaşım iş adamı, hâliy­le, benimle sohbet edemeyince önümüzdeki koltukta otu­ran yalnız adamla konuşmaya başlıyor ve bu konuşma yol boyu saatlerce sürüyor. Ben ise Kazanas''ın [yol arkadaşım] konuştu­ğu adamdan dergisini istiyorum...

Ena dergisinin 36. sayısı, 6-7 Eylül 1955''te başta Rumlar olmak üzere, Selanik''te Mustafa Kemal''in doğ­duğu eve bomba atılması hâdisesinden sonra girişilen azınlıklara yönelik saldırıları konu edinmiş. Resimler, bi­zim gazetelerde yayınlanmayan türden... Resmin birinde kırılmış, dökülmüş bir sokak ve bir tarafta tabelada yazan Rumeli Kebapçısı... Dergide sekiz resim vardı. Yere atı­lıp örselenmiş aziz tabloları, tahrip edilen kiliseler... Başı­na haç dikili kırılmış mezar taşları... Resimler Yunan''ın en hassas olduğu konularda... Dinî duygulan kabartacak nitelikte...

Yarın: Atina''da kaçaklarla ne konuştum?

Yazarın Diğer Yazıları