Müthiş sol ayak.
Yetenek makinası.
Futbolumuzda üç büyüklerde forma giyme seviyesi.
CSK ve hatta Inter’e transferleri.
Gelin görün ki, yetenek tek başına anlam kazanmıyor.
Hep örnek gösterilen Kaka tipi futbolcu karakteri gerekiyor.
Öyle ki, mumla aranıyor.
Caner; Sakaryaspor’a transfer oldu ya...
Tuhaflaştım. Eli kulağında. Patladı, patlayacak demeye kalmadı.
İlk maçta atıldı.
Yol kazası diye geçiştirildi.
Ama Caner bu...
Sen kalk takım arkadaşı Burak Altıparmak’a çat.
Hem de öyle, böyle değil.
Osmanlı tokadı attı resmen mübarek!
Bu ne ilk, ne de son vukuatı.
Galatasaray’da, Arda Turan ile boks maçı(!)
Fenerbahçe’de, hocası Pereira, Blica ve kaptan Semih ile meydan muhaberesi.
İsmail Kartal ile de fiziki diyaloğa varacak seviyede oyundan alma vakası.
Beşiktaş’ta, Talisca saldırısı. Brezilyalının elinden zor almışlardı!
Sadece bir kaç hit örnek.
Bir de, özel hayatında yaşananlar var ki…
Aboooo!..
Şarkıcı, türkücü, barlar…
O bölümü açmıyoruz bile.
Açsak, kapatamayız.
Peki çok sakin görünümlü olan Caner’in içindeki bu şiddet nedir böyle.
Derhal araştırma yaptım.
Ortaya öyle bir durum çıktı ki...
Üzüldüm. Gerçekten...
İşe üç büyük kulüplerde görev yapan emektar muhabirlere sordum.
En sağlıklı bilgiye sahipler.
Yıllardır takım ile yatıp, kalktılar(!)
Aldığım ortak cevap şok etti.
Meğer Caner’in ‘küfür etme’ hastalığı varmış.
Adları üstünde; muhabir. Haberciler yani.
Bir de Google amcaya sorayım dedim.
Öyle ya, nedir bunun tıbbı açılımı.
“Koprolali , Tourette Sendromu: İstemsizce müstehcen kelimelerin veya sosyal olarak uygunsuz ve aşağılayıcı sözlerin patlaması, rahatsızlık vermesi...”
Çok dar ama anlaşılır özeti aynen böyle.
Beşiktaş’ı yakından izleyen muhabir dost, “Çoğu kez hakem ve rakip oyunculara bu durum maç öncesi söylendi. Çok defa da idare edildi. Ancak yine önüne geçilemedi...” diye anlattı.
Sevgili dostlar, güzel kalpli insanlar. Sağlık sorunu olabilir.
İlgili uzmanların alanı. Bir Milli futbolcu bunu niye tedavi ettirmez. Terapi almaz.
Takıldığım bu.
Hani kılı dönse, sağlık ekibinin yanındalar ya.
Sakatlık vücudun her yerinde olabilir!
Bazen saha içinde, bazen de dışında.
Bazen dizde, bazen yürekte, bazen de beyinde.
Ama yok.
Her kim ne ederse de, kendine yapar aslında.
Sonuç; Caner...
Küfür.
Hakaret...
Tekme, tokat, yumruk...
Ceza, ceza, ceza
Suç var, ceza da var
Sonuç yok.
Aynen yaşanan bu maalesef.
Fyodor Dostoyevski yaşayıp bu günleri görseydi...
Suç ve Ceza romanının serilerini yazardı.