Türkçenin şahlanışı

Manas Destanı’nda geçen olaylar Türk boylarının birliğini ve dirliğini bozmadığında yenilmez bir güce ulaştığını ancak yersiz bir gurur yahut söylentiler yüzünden çarçabuk birbirlerine sırt çevirdiklerini anlatır. Kültigin Yazıtlarında da Bilge Kağan, “tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla” aldatılan ve birbirine düşürülen kardeşlere dikkat çeker. Bilgeler, aksakallılar, alimler Türk Milleti’ne hep aynı şeyi salık vermektedir: İlini töreni bozmazsan seni kimse yıkamaz. Dağılıp bozulmamak için de öncelikle kardeşimize güvenmek, hiç olmazsa dinlemek zorundayız.
Bizim coğrafyanın insanları heyecanlı ve sıcakkanlıdır. Huyları, tavırları Batılılar gibi soğuk değildir. Sevdi mi tam sever, sildi mi de bir kalemde... 16 devleti bu yüzden yıkmadık mı? Gücümüze ve kutsalımıza bağlılığımız sarsılmazdır. Perçinlediğimiz imanımız sayesinde tek başımıza kalsak da bütün dünyayı yerinden oynatabileceğimize inanırız. Fakat töremizin ve dinimizin emir ve tavsiyelerini yerine getirmekte maalesef aynı hassasiyeti gösteremeyiz.
İnancımızın ve töremizin gereklerine uymaktaki bazı eksiklikler şahsımızı bağlasa da çoğu kez kişisel bir hata bütün ulusumuza zarar verebilir. Kaptanın bir hatası yüzünden uçak düşebilir, gemi batabilir. Nöbette uyuyan bir asker tabyaların düşman eline geçmesine neden olabilir. İş başa düşünce vatanımıza ve namusumuza sahip çıkmak ise herkesin üzerine düşen bir mükellefiyettir.
Fakat şimdi ülkesi adına yurt içinde ve dışında nöbet tutan onbinlerce gencimiz var. Tek dertleri milletinin değerlerini şahsında temsil ederek Anadolu’nun selamını dillendirmek. Ayrıca oralardan esebilecek ters rüzgarlara, fırtınalara veya dalgalara karşı bir dalga kıran olabilmektir.
Mazisiyle, akrabalarıyla irtibatı kesilen bir milletin tarihi, kültürü ve kardeşleriyle buluşup yeniden filizler verdiğine şahit oluyoruz. Bu tohumlar güçlü serpiliyor ve dünyanın dört bir yanına esen rüzgarlarla çok uzaklara taşınıyor. Filiz veren tohumlar artık birer fidana dönüşmüş durumda.
Kimse bu başarıyı kendinden bilmemeli ve nefis meselesi yapmamalıdır. Yaşananlar bu milletin genlerinde taşıdığı asaletin günümüze yansımasıdır. Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar... Özetle ana ve ata yurtlarımız sahabiler, erenler ve alperenlerin türbeleriyle dopdoludur. Tarih sayfasında kapandı zannedilen bir fasıl yeniden açılıyor. Onlar niçin buradaysa torunları da aynı dava için başka diyarlarda.
135 ülkeden 1500 öğrenci kendi ülkelerindeki elemeleri kazanıp Türkçe Olimpiyatları için Anadolu’muza geldi ve bugünlerde 41 ilimizde Türkçe, şarkı söyleyip, türkü çığırıp, şiirler okuyor. Eurovision’dan İngilizce seslenerek dünyadan alkış isteyeceğime, isterse birincilik versinler, kendim olarak anadilimle gönül kazanmayı tercih edenlerdenim. Alkışlar burada kalır ancak dualar her zaman yanınızdadır...
Türkçe öğrenen yabancı(!) gençlerin sayısı ise şimdi yüz binlerle ifade ediliyor. Bu şahlanış bir kere başladı ya dizginlenemez. Aynı şekilde Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Türk Dünyası Çocuk Şöleni’nin 18’ncisini düzenledi. Cumhurbaşkanlığının himayesinde, İstanbul Valiliğinin katkılarıyla 21 Mayıs-10 Haziran 2012 tarihleri arasında düzenlenen şenliğe Türk coğrafyasının her bölgesinden 42 çocuk grubu katılıyor. Bu çocukların da öncelikle gönüllü Anadolu insanının evlerinde ağırlanmaları aldığımız mesafeyi gösteriyor.
Heyhat! Bizim en büyük sorunumuz tarihimizden ibret almamız. Kardeşinin başarısından rahatsız olan ne çok insan var. Sevmeyebilirsin, hatalarından dolayı kızabilirsin ancak başarıları takdir etmek durumundayız. Öfkeyle, hasetle konuşacağımıza hiç olmazsa sesimizi keselim de millete hizmet için koşturanların morallerini bozmayalım.

Yazarın Diğer Yazıları