'Türkiye neden hedefte?'

'Türkiye neden hedefte?'

Türkler Orta Asya''dan batıya akarak dünyanın dengelerin değiştirdiler. Orta Asya''dan dura kalka, devletler kura kura gelmek büyük maharet. Önce Selçuklular, sonra Osmanlılar, Hristiyan dünyasının ana damarlarına girdiler. Afrika''nın derinliklerine, Fas''a kadar kuzey sahanın tamamına, Orta Doğu''nun tamamına, Balkanlara, Ukrayna''nın içlerine girmek, sadece kılıçla izah edilemez. Akıl ve bilgi öne çıkıyor.

Türkiye Batı dünyası için bir sancıdır.

"Türkiye Neden hedefte?", Dr. Mehmet Alkanalka''nın kitabı. Kitabın Alt başlığı "Çarpık Uluslararası İttifak İlişkileri ve Kurt Kapanı". (Paradigma Akademi Yayınları, 150 s.)  

Dr. Mehmet Alkanalka, emekli kurmay albay. Doktorası uluslararası ilişkiler dalında. Kitabın girişinde sıraladığı şu soruların cevabını arıyor:

"Türkiye Soğuk Savaş sonrası NATO müttefiki ABD tarafından neden hedef gösterildi? Yine NATO üyesi Yunanistan, Türkiye''nin aleyhine bu durumu nasıl değerlendirdi? İsrail''in güvenlik doktrininin ABD ve Yunanistan''ın Türkiye aleyhinde tutum takınmalarındaki etkisi nedir? NATO müttefiki olan komşu iki ülke olan Türkiye-Yunanistan çarpık uluslararası güvenlik sarmalında hangi stratejileri izlemektedirler? PKK/PYD çarpık NATO ittifak ilişkilerini Türkiye ve Suriye aleyhine nasıl istismar etmektedir? Ülkelerin askerî kültürlerinin, liderlerinin inançlarının ve bürokratik yapılarının 21. Yüzyıldaki ABD, Türkiye, Yunanistan, İsrail öznelinde güvenlik ve dış politika stratejilerindeki etkileri nasıl gerçekleşmiştir?"

"Türkiye Neden hedefte?"de her cevap ilmek ilmek işlenmiş.

Yazar, Orta Doğu''da yapılanmada, ABD''nin 34. Başkanı David Eisenhower''in (1890-1969) adıyla anılan doktrine dikkati çekiyor:

 "''Eisenhovver Doktrini'' olarak ABD Kongresinde 1957''de kabul edilen ve gerektiğinde askerî gücün kullanılmasını öngören doktrine Türkiye, Yunanistan, İsrail, Lübnan, Irak, Libya, Tunus, Fas memnuniyetlerini açıklarken, Orta Doğu''dan ilk olumsuz tepkiyi Mısır göstermiş ve Mısır''ı Suriye takip etmiştir. Sovyetler Birliği ise Eisenhovver Doktrini''ne karşı tepkilerini gösteren Mısır ve Suriye ile yakınlaşırken, güneyinde Sovyetler Birliği yanlısı bir yönetimden Türkiye kendisini çevrelenmiş hissederek büyük rahatsızlık duymuştur. Yaşananların ardından 21. Yüzyılda Suriye''deki, Orta Doğu''daki ve Doğu Akdeniz''deki ilişkiler Türkçemizdeki güzel bir deyimle arapsaçına ve çarpık ittifak ilişkilerine dönüştü."

("Eisenhovver Doktrini"nin ülkemize gaile açtığını, Prof. Dr. Hikmet Özdemir''in de "Ben Gurion''un ''Dış Sınırlar Senaryosu'' ve Adnan Menderes''in İktidardan Uzaklaştırılması" başlıklı makalesinde ortaya koyduğunu daha önce yazmıştım.)

"İçindekiler"e göz atacağız:

"Dengelemeye Tersten Bakış: 21. Yüzyılda Neden Hedef Türkiye? / Türkiye''nin Savunma Harcamaları ve Silahlı Kuvvetleri / ABD Uluslararası İlişkiler ve Askeri Boyut / İsrail''in Güvenliği / İsrail Silahlı Kuvvetleri ve Savunma Harcamaları  /   Yunanistan''ın Türkiye''ye Karşı Dengeleme Stratejileri / Yunanistan''ın Ordusu ve Silah Alımları / Türkiye-Yunanistan Karşılaştırması /  Türkiye-Yunanistan-İsrail Karşılaştırması..."

ABD için birinci derecede İsrail''in güvenliğinin sağlanması önemlidir. Bunu ABD başkanları Kennedy ve Carter özellikle vurgulamışlardır.

Dr. Mehmet Alkanalka, ABD Dışişleri Bakanlığı''nın resmî sayfasındaki şu açıklamayı verir: 

"Amerika Birleşik Devletleri, 1948''de İsrail''i devlet olarak tanıyan ilk ülke ve 2017''de Kudüs''ü İsrail''in başkenti olarak tanıyan ilk ülke oldu. İsrail, Amerika Birleşik Devletleri''nin büyük bir ortağıdır ve İsrail''in Amerika Birleşik Devletleri''ndan daha büyük bir dostu yoktur."

Biz de ara ara yazarız... Orta Doğu''da ABD''nin bütün faaliyeti İsrail dengelidir. ABD bunun için Orta Doğu''da İsrail dışında hiçbir devletin istikrarlı olmasını istemez. Şöyle bir geriye dönüp bakın ve bir düşünün… Güven içinde olan, halkı mutlu hangi ülke var?

Yazar, Türkiye ne İsa''ya ne de Musa''ya yaranmıştır, diyerek içimizi burkan gerçeği ortaya koyar:

"Türkçemizdeki çok güzel bir deyim ile Türkiye, Orta Doğu''da Müslüman halkların daha demokratik ve çoğulcu anlayış ile sonunu öngörmeden başlattığı Arap Baharı''nda NATO''nun ve dünyanın en büyük gücü olan ABD''yi karşısına alma pahasına büyük fedakârlıklara katlanmasına rağmen, hem bölgedeki Kürtlere hem Araplara kendi insanını ihmal ederek vermiş olduğu ve hâlen katlandığı başta beş milyon civarında olduğu söylenen Suriyeli göçmen ve Afganistan Savaşı ile hiçbir ilgisi olmadığı hâlde ABD''nin bölgeden çekilmesi ile yoğun sayıda Afgan göçmen sorunlarına ve TSK''sıyla canı pahasına Suriye''nin kuzeyinde Türkiye''nin ve bölge halkının millî ve toprak hükümranlık haklarını korunması çabalarına karşılık ne İsa''ya ne de Musa''ya yaranmıştır. Son olarak bu deyime ne de İbrahim''e yaranmıştır dersem yanlış olmayacağını düşünüyorum."

Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları