Türkiye önce hangi haritaya bakmalı?

Tayyip Erdoğan'ın yıllardan beri ısrarla gündeme getirdiği "Dünya beşten büyüktür" politikasını, bir defa daha Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda gündeme getirmesi, Türkiye adına doğru ve yerinde bir tutumdur.

Zira dünyada meydana gelen büyük olaylarda, son sözün Güvenlik Konseyi'ni oluşturan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin tarafından söylenmesi, adalet, insan hakları ve demokrasi ile bağdaşmaz.

Türkiye'nin Güvenlik Konseyi'nin adaletsiz yapısının değiştirilmesi için çalışması gerektiğini 25-30 yıl önce gündeme getiren bir gazeteci olarak, bu fikrin Türkiye adına uluslararası ortamlarda seslendirilmesine destek vermemden daha doğal ne olabilir? 

Yine Erdoğan'ın "Nükleer silahlar ya herkes için yasak, ya herkes için serbest olmalıdır." görüşü de desteklenmelidir.

***

Diğer konulara gelince...

Erdoğan, Aylan bebeğin fotoğrafını gösterirken "Aylan bebeği dünya çok çabuk unuttu. Unutmayın ki bir gün ola aynı durum sizlerin de başına gelebilir" dedi ama gerçeği söyleyeceksek, burada sorun şu ki Suriyeli çocukların Akdeniz'de, Ege'de boğularak ölmesine yol açan Suriye iç savaşının düğmesine ABD bastıysa da ABD'nin bu parçalama projesini uygulamaya geçen ilk ülke yazık ki Türkiye oldu.

Dünya bunu da unuttu mu acaba? Suriyeli muhaliflere silahlı eğitim veren, silah ve lojistik destekte bulunan AKP iktidarı değil miydi?

Erdoğan'ın "Suriye krizini artık sona erdirmenin zamanı gelmiştir. Bu ülkede 2011'den beri yaşanan kriz, rejim ve terör örgütleri ile onları cesaretlendiren güçler tarafından ısrarla sürdürülmeye çalışılıyor" sözlerinde de büyük yanlışlar var.

IŞİD ve PKK/PYD'yi ABD destekliyorsa, Özgür Suriye Ordusu'nu da ABD ve Türkiye öne sürmedi mi? Dünyanın dört bir tarafından istihbarat örgütlerinin gönderdiği savaşçıları, Suriye'ye rejim mi davet etti? Yoksa Suriye'ye, Türkiye, Ürdün ve Irak üzerinden mi girdiler?

Erdoğan, "Suriye'de DEAŞ'a karşı ilk ve en ciddi darbeyi vuran ülke Türkiye'dir" derken doğruyu söylüyor ama o zamana kadar, rejimi yıksın diye seyredildiği de ortadadır. Yoksa bu istihbarat örgütlerinin savaşçıları, Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'nu işgal edebilir miydi?

Erdoğan'ın güvenli bölge politikası için harita göstererek "Bu bölgenin derinliğini Deyrizor-Rakka hattına kadar indirebilirsek ülkemizden, Avrupa'dan ve dünyanın diğer bölgelerinden kendi topraklarına geri dönecek Suriyeli sayısını 3 milyona kadar çıkarabiliriz" demesi, Avrupa'dan destek arama çabası olarak normal sayılabilir.

Peki ama PKK/PYD'ye devlet kurdurmakla meşgul olan ABD, Suriye'den çıkarılmadan bu nasıl olacak? 

***

Erdoğan, Filistin konusunda da İsrail'in kurulduğu günden beri nasıl geliştiğini gösteren haritaları kullanarak konuştu ve "BM'nin, Güvenlik Konseyi'nin, İsrail'e ilişkin kararları uygulamaya geçmiyor. O zaman BM ne işe yarıyor?" dedi.

Bu haritaları zaman zaman biz de gündeme getirdik. Fakat Türkiye'nin Filistin'den önce ilgilenmesi gereken harita değişimi, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde meydana gelmiştir. Bu durum doğrudan Türkiye'nin güvenliği ile ilgilidir ve acildir...

Güvenli bölge politikası ise Irak'ın kuzeyinde Barzani devletini doğurmuştur. Buna yol veren Turgut Özal olmuştur. Suriye'nin kuzeyindeki güvenli bölgeyi asıl isteyen ise PKK/PYD ve onların bu önerisini Türkiye'ye ileten ABD'dir.

Güvenli bölge oluşturursanız, bunun anlamı, güneydeki PKK/PYD devletine dokunmama garantisi vermektir. Türkiye, aynı oyuna bir defa daha düşürülmemelidir.

Lübnan, Irak ve Ürdün'ün de katılımıyla konferans düzenlemek de hiçbir çözüm getirmez. Çözüm, Suriye ile işbirliği yaparak terör örgütlerini bu bölgeden temizlemektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları