ABD ziyaretim için davet geldi

ABD ziyaretim için davet geldi
ABD ziyaretim için davet geldi

CHP lideri Kılıçdaroğlu, ABD’ye neden gideceğini YENİÇAĞ’a açıkladı. Büyükelçiyle yediği akşam yemeği sonrası kesinl

CHP lideri Kılıçdaroğlu, ABD’ye neden gideceğini YENİÇAĞ’a açıkladı. Büyükelçiyle yediği akşam yemeği sonrası kesinleşen ABD ziyareti için “Davet üzerine gidiyorum. Türkiye’nin  kendi bölgesinde komşularıyla barış içinde yaşamak istediğini, bölgenin nükleer ve kimyasal silahlardan arındırılması gerektiğini söyleyeceğim” diyen Kılıçdaroğlu, Irak politikasında sert bir ’U dönüşü’ yapan Erdoğan’a da, “Bizden özür dilemesini ve beni mahcup etmesini bekliyorum” diye dokundurdu.

 

Kemal Kılıçdaroğlu; “Erdoğan özür dileyip beni mahcup etsin”...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çok tartışılan ABD Büyükelçisi ile yediği akşam yemeğinin ardından kesinleşen ABD ziyareti için açık konuştu. Kılıçdaroğlu, YENİÇAĞ’a neden ABD’ye gideceğini açıklarken “Türkiye’nin yüzünü Batı’ya çevirdiği, Batı uygarlığından yana olduğu, Türkiye’nin çağdaş, laik, demokratik, sosyal bir devlet olduğu, kendi bölgesinde bütün komşuları ile barış içinde yaşamak istediğini, bu bölgede nükleer silahların olmaması ve buranın arındırılması, kimyasal silahların olmaması ve bunlardan bölgenin arındırılması gerektiğini söyleyeceğim” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, Irak politikasında sert bir ‘U dönüşü’ yapan Tayyip Erdoğan’a da, “bizden özür dileyip beni mahcup etmesini bekliyorum” diye seslendi.
Kemal Kılıçdaroğlu ile gündem maddeleri üzerinden yaptığımız söyleşi şöyle;
--Amerika geziniz kesinleşti gibi. ABD Büyükelçisi ile yapılan görüşmeden sonra bazı spekülasyonlar ortaya atıldı. Siz Amerika’ya neden gidiyorsunuz? Neler söyleyeceksiniz orada?
 “Amerika’ya oradan gelen davet üzerine gidiyorum. Tıpkı diğer yerlerden de davet gelip gittiğim gibi. Türkiye’yi görmek istiyorlar, bilmek istiyorlar, ana muhalefetin düşüncesini bilmek istiyorlar; nedir ne değildir. Bunları da bizim anlatmamız kadar doğal bir şey olamaz.”
--Peki, Türkiye’yi ve ana muhalefeti anlatırken, (planlanan bir gezi)mutlaka kafanızda bir ana tema oluşmuştur. Öne çıkaracağınız, vurgu yapacağınız konu nedir?
 “Oradan ne tür sorular gelecek bilmiyoruz? Çünkü gelen sorulara göre şekilleniyor oradaki sonuçlar. Ama benim kişisel olarak ana temam Türkiye’nin yüzünü Batı’ya çevirdiği, Batı uygarlığından yana olduğu, Türkiye’nin çağdaş, laik, demokratik, sosyal bir devlet olduğu, kendi bölgesinde bütün komşuları ile barış içinde yaşamak istediği, bu bölgede nükleer silahların olmaması ve buranın arındırılması, kimyasal silahların olmaması ve bunlardan bölgenin arındırılması gerektiği. Bu konudaki düşüncelerimiz bütün ayrıntıları ile aktarılır. Özel, tabii, başka ne soru gelir bilmiyorum. Türkiye’deki demokratikleşme sorunu gelebilir, açılım konusu gelebilir, Türkiye’de demokrasi açığının olduğu ve bu açığın giderek büyüdüğünü dillendiririz. Gezi Parkı olayları sorulabilir, nedenleri sorulabilir. O konudaki düşüncelerimizi aktarırız yine. Dediğim gibi gelen soruların ne olduğunu ya da olacağını bilmediğimiz için üç aşağı beş yukarı bu ve benzeri sorular gelir. Onlara da diğer zamanlarda nasıl yanıt verdiysek benzer bir şekilde yanıt vereceğiz.”
--Maliki’nin davet edilmesiyle birlikte Hükümetin yeni Irak politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 “Hata yaptığını gördü. Irak’ın ne kadar önemli olduğunun farkına vardı ve hatasını telafi etmeye çalışıyor. Biz buradan kendisinin hata yaptığını ilk söylediğimizde bize büyük tepkileri oldu. Ama bugün geldiğimiz noktada bizim ne kadar haklı olduğumuz bütün ayrıntıları ile ortaya çıkmış durumda. Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP’den özür borcu var. Özür dilemesi lazım onu bekliyoruz. Ve bizim izlediğimiz dış politikanın Türkiye çıkarları ile tam bir uyum içinde olduğunu görmesi lazım. Başbakan eğer özür dileyecekse ben o zaman diyeceğim ki ‘Başbakan helal olsun doğruya doğru, eğriye eğri diyebilen bir başbakandır’. Yani eksiğini kabul etmiş, ‘ya, evet biz burada bir yanlış yaptık galiba CHP bu konuda önemli adımlar attı bizim yolumuzu açtı, önümüzü açtı, biz kendisine müteşekkiriz’demesini bekliyorum. Bunu söyler mi? Söylemez, onu da gayet iyi biliyorum. Bunu neden şimdi söylüyorum? Bizden özür dileyip beni mahcup etmesini bekliyorum. Biz bu ülkenin kuruluşunda harcı olan bir partiyiz. Irak’a bölgenin ve Türkiye’nin barışı için gittik. Mısır’a bölgenin ve Türkiye’nin barışı için gittik. Suriye’ye Türkiye’nin ve bölgenin barışı için gittik. Cenevre’den çok daha önce Türkiye’de bu toplantıyı yapın diye hükümete çağrıda bulunmuştuk. Ve en sert eleştirileri aldık. Ama bugün Cenevre’de görüşmeler yapılacak. Önümüzdeki süreçte göreceksiniz. Bizim Dışişleri Bakanı Suriye’nin Dışişleri Bakanı ile konuşamıyor. Ama John Kerry, ABD Dışişleri Bakanı pekâlâ açıp telefonda konuşabiliyor. Sormak gerekiyor. Acaba Sayın Kerry konuşuyor da bizim Dışişleri Bakanı hangi gerekçe ile konuşamıyor? Bu kadar büyük açmazlar, yanlışlar yapıldı ki gelinen noktada tabii insan gerçekten üzülüyor. Keşke bunların hiçbirisi olmasaydı diyoruz. Ama maalesef oldu.”
--Suriye konusunda da böyle bir sert dönüş bekliyor musunuz?
 “Orada da olacak, göreceksiniz.”
--Nasıl bir şey olabilir? Bir öngörünüz var mı?
 “Cenevre süreci çok önemli bir süreçtir. O süreç eğer başarıya ulaşırsa Suriye’de yeni bir dönem başlayacaktır. Ve bu bölgede yalnızlaşan Türkiye belki, belki diyorum o da kesin olmamakla beraber çünkü yönetim Türkiye’ye ne ölçüde sıcak bakacak onu bilmiyorum, belki yeni bir ufkun önünü açacaktır. Kendi halkının çıkarları için.”
--AKP’nin hacca giden hanım vekilleri türbanla Meclis çalışmalarına katılacaklarını ve türbanla geleceklerini söylediler. CHP olarak herhangi bir reaksiyon veya herhangi bir tepkiniz olacak mı?
 “Devleti devlet yapan o devletlerin gelenekleridir, görenekleridir. 1920’den 2013’e herhalde ilk kez kadın milletvekilleri bu dönemde parlamentoya gelmediler. Daha önce de geldiler. Nasıl geldiler?.. İçtüzüğe bakalım, içtüzük yürürlükte miydi? Yürürlükteydi. Kadın milletvekilleri parlamentoya nasıl geldiler. Deniyor ki; böyle bir zorunlu hüküm yok, baçı açık olacak diye. Hüküm olmayabilir her şey yazılı kural haline dönüşmeyebilir. O zaman geriye dönüp neye bakacaksınız, teamüllere bakacaksınız. Teamüllerde var mı böyle bir şey? Yok. Sonra nereye dönüp bakacaksınız geçmiş uygulamalara. Var mı? Var. MHP’den saygıdeğer bir hanımefendi pekâlâ türbanı ile parlamentoya geldi ama Meclis çalışmalarına ve komisyonlara girerken türbanını çıkardı, hiç kimse de itiraz etmedi. Hepimiz saygı duyduk. Dolayısıyla çalışmalarını yaptı. Neden sen bu kıyafetle Meclise geliyorsun, diye hiçbir zaman hiçbir yerden en ufak bir eleştiri almadı. Uygulamada var. O zaman neden yapıyorsunuz siz bunu? Hangi gerekçe ile yapıyorsunuz? AKP’nin, Türkiye’yi götürdüğü çukurdan vatandaşların yeterince bilgi sahibi olmamasının ve Türkiye’nin gündemini kadının başörtüsü, türbanı üzerine çekmeyi ve bütün siyaseti onun üzerinden yaparak seçimlere gitmeyi düşünen bir havası, düşüncesi var. Bunu görüyoruz zaten. Buradan yola çıkıyor. Bu doğru mudur? Doğru değildir. Olmamalı. Ben yine de sağduyunun egemen olacağına, böyle bir olayın olmayacağına pek ihtimal vermiyorum. Sonuçta Türkiye’nin, dünya kadar sorunu var. Bu sorunlarla uğraşmamız gerekirken kalkıp da Türkiye’yi böyle bir sorunla meşgul etmeyi çok doğru bulmuyorum ve bunun olacağını da tahmin etmiyorum.”
--Anayasa değişikliği konusunda bu hafta AKP’ye cevap vermeniz bekleniyordu. 60 maddenin geçirilmesi konusunda kararınız netleşti mi?
 “Anayasa Uzlaşma Komisyonu masaya otururken kendi çalışması ile ilgili kendi anayasasını hazırladı. Yani bir protokol hazırladı. 4 siyasal parti o protokole imza attılar. O komisyonun nasıl çalışacağı, hangi kurallara, ilkelere göre çalışacağı orada yazılı. Biz o çerçevede yapılacak olan bütün çalışmalara elbette katkı vereceğiz. 4 madde üzerinde uzlaşırlarsa 4 madde, 60 madde üzerinde uzlaşırlarsa 60 madde. Bizim açımızdan fark etmiyor. Komisyon evet 4 maddeyi indirelim derse 4 maddeyi, 30 maddeyi indirelim derse 30 maddeyi, efendim 80 maddeyi indirelim derlerse 80 maddeyi biz genel kurulda görüşmeye hazırız.”
--Yani, bir komisyon mutabakatı?
 “Öyle zaten kuralı kendisi öyle koydu. Biz de o kurallara uymak zorundayız. Benim kuralım geçerli değil, komisyonun koyduğu kural geçerli. Bakın orada da Meclis’in teamülleri vardır. Uzlaşma Komisyonu içtüzükte yer alan bir komisyon türü değil. Parlamentonun teamüllerinin doğurduğu bir kuruldur o. Ve o teamüllere bütün siyasal partiler uyacaklar, biz de ona uyacağız. Kurallarımız bu.”
--Yarın (Salı) Tandoğan’da olacak mısınız?
 “Önce resmi törenler var biliyorsunuz. Resmi törenlerden sonra orada toplantı devam eder mi etmez mi onu çok iyi bilmiyorum çünkü saat denk düşer mi düşmez mi? Gitmeme diye bir düşüncem yok. Bütün mesele eğer denk gelirse. Çünkü benim resmi törenleri bırakıp oraya gitmem çok doğru değil. Resmi törenlere katılmak durumundayım. Ona göre uygun olursa gideceğim tabii.”
--Giderseniz konuşma yapacak mısınız?
 “Elbette eğer gidersem bir konuşma yapacağım.”
 --Ne söyleyeceksiniz? Aynı zamanda bu da Cumhuriyet Bayramı mesajınız olsun.
“Hep beraber Cumhuriyetimize sahip çıkacağız. Hep beraber Cumhuriyetimize sahip çıkmak zorundayız. Bunun mücadelesini vereceğiz. Bu Cumhuriyeti kimse bize lütfetmedi. Kanla, gözyaşı ile kurduk biz bu Cumhuriyeti. Yaşatmak hepimizin boynunun borcudur. Kısır tartışmaların içine Türkiye’nin çekilmesi, farklı bir kulvara Türkiye’nin çekilmesi asla doğru değildir ve bunu kabul etmeyeceğiz. Bunun mücadelesini vereceğiz.”

 

* Ahmet Takan