Uzayan süreç

‘Hiçbir şarta bağlı olmayan ve adı çözüm süreci olmayan’ süreç için yapılan görüşmeler sürüyor. Görüşmeler için oluşturulan 3 kişilik heyetten Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği ani ve ağır rahatsızlık bile sürecin uzun uzadıya kesintiye uğramasına neden olamadı.

Doğal olarak, ‘barışın’ son derece süratle gelmesinden daha önemli bir şey olamaz, zaten aslında başlangıç zamanlarında yapılan açıklamalar ışığında çoktan tamamlanmış olması da beklenebilirdi.

Hatırlayın açıkça süreci başlatan konuşma MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından Öcalan’ın TBMM de silajları bırakma açıklaması için yaptığı çağrı ile başlamıştı. O sırada Bahçeli’ye bu çağrı nedeni ile teşekkür etmek için sıraya girenler, o günlerden çok kısa süre öncesine kadar kendisine en ağır şekilde saldıranlardı.

Bu süreçle ilgili çalışmaların daha önceden başladığı da medyaya defalarca yansıdı aslında ama Devlet Bahçeli’nin meclise çağrısı belki de hem biraz ani oldu, hem de hiçbir ön şarta bağlı olmama gibi bir durum daha önceden konuşulmamıştı.

Ben bu konuda hemen her defasında, yaşanan Ortadoğululaştırma çabasına işaret ettim. Bahçeli’nin kaçınılmazı görerek konuyu erken açarak, şartsız zeminine taşıma hamlesi olarak değerlendirdim defalarca. Bu hamle aslında bir mecburiyet hissi barındırdığı için rahatsız edici olsa da şu aşamada bir mecburiyet olabilir. Ancak sonrasında bazı iç cephe tahkimatı gibi açıklamalar yapıldı ise de hiçbir şarta bağlı olmamasına rağmen hala görüşmeleri devam ediyor bu tahkimatın.

Oysa başlangıçta bir çok kişi barışa karşı olmakla suçlanmıştı. Hele de hiçbir şarta bağlı olmayacak olan bu barış için APO’nun TBMM çatısı altında konuşma yapmasına bile rıza gösterilmesi gerekliliği üzerinden birçok tartışma yürütülmüştü.

Ancak şimdi biraz biraz anlaşılıyor ki durum o kadar berrak değil. Heyetler, görüşmeler, fotoğraflar derken konu hakkında öngörülerinden dolayı itibar kaybına uğrayan haber aktarıcıları bile oldu. O arada Anayasa değişikliği üzerinden, ve birinci halkadan olmasa da, karşılıklı yoklamalar da yapıldı. Neticede hala sonuçlanmadı, APO resimleri ile Türkiye’nin bir çok yerinde tamamen yasal toplanmalar oldu. Bu toplanmaların doğal zamanlarından Nevruz günü yine birden çok yerde daha düne kadar yassak olan gösterilere izin verildi.

APO belki meclise gelmedi ama, Mansur Yavaş paçavra dediği için gündeme gelen ve Nevroz günü de Türkiye Cumhuriyeti topraklarında sallanan bir şey meclis kürsüsünden de sallandı. Neticede ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan kurtulmanın en önemli şartı, bu şartsız barış görüşmeleri olacak gibi lanse edildi. Karşılık olarak üzerinde mutabakat sağlanması muhtemel bir anayasa değişikliğinin ise sadece sinyalleri verildi.

Dahası bunun bir karşılık olarak yapılmadığı ile ilgili toplumun ikna edilmesi zorlaşınca bile süreç çok da yavaşlamadı. Lakin toplumun gözü önünde öyle isimler öyle meydan okumalarla bu sürecin aslında öyle hiç karşılıksız bir süreç olmadığını, anayasanın değişmesi ile ilgili gerekliliklerin, bu adı süreç olmayan süreçten bağımsız olarak zaten yapılması gereken şeyler olduğunu hiç çekinmeden söylemeye başladılar ki, gelinen nokta iktidar içinden bile bir çok kişiyi rahatsız etmeye başlamış gibi görünüyor.

İşte belki de bu ilk çözüm sürecinden bile çok daha zorlama gibi görünen halin Ortadoğu’da yaşananlardan başka sebepleri de olabilir. Takip edenler bilir ki ilk günden beri bu yeni durumun Ortadoğu’da yaşananlarla ilgili olarak bir zaruretten kaynaklı olabileceğini ve bunun belki de bir iç cephe tahkimi için zaruret hali olabileceğini ilk dillendirenlerdenim.

Ancak geldiğimiz noktada, durumu fırsat, bu fırsat şeklinde değerlendirenler, ya da durumu bu şekilde değerlendirenlerin asıl destekçilerini yanlışlıkla ya da bilerek ifşa edenlerin olması hükümet tarafının elini biraz zora sokmuş gibi görünüyor.

Hatta, Devlet Bahçeli’ye de oldukça yakın olduğu varsayılan ve kendisinin kefaleti ile dışarıda olan birisi olan, ilk çözüm sürecinin de önemli isimlerinden Mümtazer Türköne’nin süreçle ilgili olarak ortaya koyduğu yeni olamayan fikirlerine karşı dahi son derece sert tepkiler verilmesinin altını çizmek gerekiyor.

Bugün bu sert tepkileri vererek, gelişmelerin seyrine göre başka boyutlara geçebilme yetenekleri onaylanmış isimler yerine, katılmasak bile fikirleri zaten belli ve erken uyarı sistemi gibi açıklamalar yapanları ciddiye almak daha korkutucu olabilir. Yine de sanki daha gerçek duruyor.

Yazarın Diğer Yazıları