Zafer Arapkirli Beşiktaş'ın 3 puan hakkını nasıl kullandığını açıkladı

Zafer Arapkirli Beşiktaş'ın 3 puan hakkını nasıl kullandığını açıkladı
Günboyu spor yazarı Zafer Arapkirli sezonun ilk maçında Beşiktaş'ın Karagümrük karşısında nasıl uyuyarak kazandığını yazdı.

Evden çıkmadan önce telefonda konuştuğum bir arkadaşıma "ATATÜRK Stadı'na maça gidiyorum" dediğimde, yanıtı çok düşündürücüydü:

"Aa... ATATÜRK'ün adını taşıyan bir stat kaldı mı bu memlekette?.."

Belki de çok kıyıda kenarda kaldığı için ve az maç oynanması nedeniyle "adı az zikredildiği için tahammül ediyorlardır" diye iç çekerek şakalaştık.

Buraya en son seneler önce (o zaman bu kadar sık maç yazısı yazmıyordum), Beşiktaş'ın stadı yeniden inşa edilirken maçlarını burada oynadığı sırada gelmiştim. 3 kez geldiğimi hatırlıyorum. Üçünde de hem gelirken hem de giderken arabayla kaybolmuş ve yemin etmiştim bir daha gelmemeye. Şimdi çok şükür metro çalışıyor. Ama hem internetteki yol tariflerinden hem de metro istasyonlarındaki harita ve şemalardan yolu bulmak mümkün değil.

En az 10 kişiye sorduktan, 2 kez yanlış istasyonda inip geri döndükten sonra tam 2 saat 20 dakikada (metro ulaşımı için hiç normal değil bu süre) ulaşabildim ATATÜRK Olimpiyat Stadyumu'na. İndikten sonra da neredeyse 1 istasyonluk yürüyüş yolu var.

Diyeceksiniz ki "Senin Wembley'deki gibi, neredeyse stadın içine çıkan metro istasyonu istiyorsan, git Londra'da yaşa..."

Siz de haklısınız.

Yukarıda anlattığım faktörlerden dolayı, Olimpiyat Stadı'na gelen birkaç yüz Beşiktaşlı ve birkaç yüz Karagümrük taraftarının sesi olmasa, bulunduğumuz yerden (neredeyse birkaç yüz metre yükseklik) maç oynandığının bile farkında olmayacağız. Olimpiyat açılış - kapanış törenlerine göre planlanmış, tribünle saha arasında bile neredeyse 30 metre mesafe olan bir mimaride (dürbün/teleskop filan olmadan) maç mı izlenir?

Yersen.

Beşiktaş'ın Süper Lig'deki ilk maçı öncesinde ve sırasında, ve belki de birkaç hafta daha futboldan çok oyundan çok transferleri konuştuk konuşacağız. Bu çerçevede, "hoşgeldin partisi görüntülerini" yolda internetten izleyerek geldiğim Alex Oxlade Chamberlain'in "Nihayet şöyle dişe dokunur birini aldık" dedirttiğini (en azından bana) söylemeliyim. Eğer sakatlık anlamında sonradan ortaya çıkabilecek bir "yamuğu yumuğu" yoksa, Liverpool F.C. forması ile hem Britanya hem de dünya çapında iş yapmış birinden kötü futbolcu olmaz deyip, kenara bir not düşeyim.

Sahaya dönersek, Şenol Güneş'in geçen haftadan (UEFA maçından) farklı olarak Daniel Amartey'in yerine "süper joker" Necip Uysal'ı monte etmesi haricinde tanıdık bir kadro ile çıktı Beşiktaş. Klasik, "Dur hele. Maç 90 dakika.. Bunun en azından toplam 10 dakika daha uzatmaları da var. Acelemiz yok. Telaş etmeyelim. Aheste aheste çekelim kürekleri" anlayışında bir Beşiktaş vardı sahada ilk devre. Uyuttular herkesi yeminle. Hem statta, hem de TV başında. Evlerde, çay demlemeye ya da kuru yemiş meyve servisi yapmaya gidenler hiçbir şey kaçırmamışlardır.

Karagümrük, daha orta sahadan basmaya başladığından, Tiran ve Neftçi maçlarından farklı olarak yeterince alan bulamadı siyah beyazlı takım.

Karagümrük'ün hocası Atılay Canel hoca ise 4-3-3 ile kalabalık ve kontrollü biçimde Beşiktaş'ı bloke etmeyi amaçlayan bir oyun anlayışı içindeydi. Karagümrük de Beşiktaş'ın "aheste" oyununu kabullenip izleyerek geçirmeyi tercih etti zamanının büyük bir bölümünü. Ev sahibi takımda da "bari biz yükseltelim şu vitesi" diye bir niyet bir iştah göremedik ilk yarı. Kalecilerin keyfi yerindeydi, sizin anlayacağınız.

Birinci yarı her iki kaleye de "şut" denebilecek bir tek şut atılmayınca, klasik tabirle "yere bile yatmak zorunda kalmadı" her iki kaleci de...

Kaleci kazakları zerre kadar kirlenmedi.

İkinci yarı başladığında taraftarın sesi daha çok çıkmak bir yana, bir araya toplanmadılar bile, zaten "mikroskobik göründükleri" tribünlere. Sırf ilk yarının etkisiyle belki de pek çoğu eve erken dönebilmek için metronun yolunu tutmuştu.

Devrenin başlaması ile ceza sahası içinde düşürülen Vincent Aboubakar, topu kalecinin soluna "yumoş yumoş plase" yapmak isteyince, Karagümrük'ün Arjantinli kalecisi Matias Dituro, hayatının en kolay penaltısını rahatça kurtarıverdi.

Devre arasında mesajlaştığımız sevgili dostum Mustafa Sönmez, "nasıl gol atacağız?" diye sormuş ve ben de "Bir aşamada girip ben atayım bari" diye yanıtlamıştım. Ama, itiraf etmeliyim, penaltıyı Aboubakar'dan daha iyi atardım. Zaten maç boyunca yürüyorsun, be adam. Ne zaman tükettin de gücünü, o topa öyle vurdun? Daha doğrusu vuramadın.

62'nci dakikaya kadar bu "iç bayan" manzaraya tepkisiz kalan Şenol Güneş, bu dakikada Muleka'nın yerine Ante Rebic'i alarak biraz hareketlendirdi oyunu. Peşpeşe iki pozisyon da buldu Beşiktaş. Ama yine etkili şut atamayınca harcanmış pozisyonlar oldu.

Hani hep deriz ya "Bu maça bir gol lazım. Başka türlü uyuyacağız tribünde" şeklinde maçlar vardır. O hesap.

Profesyonel kapasitede bulunmasak burada, yani maç yazısı yazmaya gelmiş olmasam, insanın, internette Netflix'ten filan bir film bulup izleyesi var.

Tam bunu yazdığımız anda Masuaku'nun ortasına Aboubakar'ın kafa şutu direğe vurdu da, biraz heyecan yaptık.

(Ben en iyisi içeri, Basın Odası'na çay almaya gideyim)

Döndüğümde, Beşiktaş'ın bu "sarsak ve anlamsız" oyunu, yaklaşık 45 metrede kaleciye verilen bir geri pasa ve Mert Günok'un beklemediği bu topun kornere çıkmasına sahne oluyordu.

Futbol yok ama, hiç olmazsa biraz eğleniyoruz...

Eğlence başlamışken, Beşiktaş biraz canlanınca maç boyunca göz doldurmayan Gedson Fernandes'in 85'nci dakikada gelen golü, yüreklerimizin pasını sildi. Masuaku'nun soldan ortasına Onur'un kafası ve onun gelişine harika vuruşu, Karagümrük ağları ile buluştu. 1-0

Golün ardından bir kontratakta bomboş bir kontratakta Ante Rebic'in pasını değerlendiremeyen Beşiktaşlı Semih takımını 2'nci golden etti.

Bu arada yeni transferlerden hem Jean Onana hem de Daniel Amartey oyuna girip biraz olsun canlılık getirdiler.

İlerleyen dakikalarda, Beşiktaş tabii ki skorun getirdiği rahatlıkla oyunu rölantıye alacaktı. Ama Karagümrük bile bu "uyuşuk" günün atmosferini aşmaya niyetli görünmeyince, oyun böylece sona erdi.

Beşiktaş bir daha böyle oynama ve böylesine yürüyerek bir 3 puan alma hakkını bugün kullanmış olsun.

Onca yolu, 22 tane uyuyan ve yürüyen, yani "uykuda yürüyen adam" izlemeye mi geldik?

Vallahi öyle oldu.

Geçmiş olsun.

İlgili Haberler