Zafer Arapkirli Beşiktaş'ın Pendikspor'a neden puan kaybettiğini açıkladı

Zafer Arapkirli Beşiktaş'ın Pendikspor'a neden puan kaybettiğini açıkladı
Beşiktaş düşük vitesin bedelini ödedi. Günboyu spor yazarı Zafer Arapkirli yazdı.

Tekrara düşmeyi göze alarak, Futbol Federasyonu'na aynı şeyi hatırlatarak başlamak istiyorum.

21.45'te lig maçı başlatmanın gerekçesini bize izah eder misiniz, beyler?

Yani, hava sıcaklığı ise mesele, saat 20.00 ile 21.45 arasında ne kadar sıcaklık ve bğaıl nem farkı var da, geçe alıyorsun maçı?

Olay, yayıncı kuruluşun "prime time" arzusu ise, bu saatler "prime mrime" değil ki. Bildiğin geceyarısına doğru saatler. İstanbul'da Cuma ve Cumartesi geceleri metro sabaha kadar. Güzel de... Ya pazar gecesi? Nasıl gideceğiz evlerimize, geceyarısına doğru biten maçtan sonra?

Biraz akıl, biraz izan, biraz insaf.

Bunlar, Beşiktaş taraftarının hepsi nasıl olsa iki adım öteden, "semtten yürüyerek geliyor" zannediyor galiba?

Üstelik, Pendikspor taraftarı, ta Asya kıtasından gelmiş buraya.

Süründürmek niye, onca insanı?

Buna rağmen, Karakartallar tribünü olabildiğince doldurmuştu, bu sıcak ve bunaltıcı yaz gecesinde. Gözler sahada, akıllar ta Suudi Arabistan'da Anderson Talisca'daydı. Medyanın, artık bıkkınlık veren günde "Üçyüzaltmışsekiz" kez yaptığı "Talisca işi tamam gibi..." haberlerine inanan taraftar, artık "gelse bile" inanmayacak. "Asparagastır abi" diyecek duruma getirildi. Yeminle...

Bence artık, yapılmış transferlerle, eldeki malzemeyle "ne yemek pişireceksek" ona odaklanmalı. Neticede kulüp de TCMB değil. Akaretler'de banknot matbaası yok. Para basmıyor yani. Hele ki Euro hiç basamaz.

Daha hepsini göremedik sahada ama, fena topçular da gelmedi aslında.

Beşiktaş, sahada sezon başından beri artık şekillenen "ideal" denebilecek tertibi ile dizilmişti.

Mert Günok'un önünde Masuaku, Colley, Amartey, Rosier...

Onların önünde Salih, Amir ve Gedson,

Sol açıkta Muleka, sağ açıkta Onur ve ileride Aboubakar...

Yeni katılanlar üstün bir performansla öne çıkmazsa, Şenol Hoca, hatalarıyla sevaplarıyla bu 11'e güveniyor.

Öyle görünmekte.

Şenol Güneş yeni transferlerden Rebic, Rashica ve Chamberlain'i kenarda hazır tutmayı tercih etmişti.

Başlangıç dakikalarında, geçen haftalardaki oynuna göre biraz daha dinamik bir Beşiktaş gördük sahada. Hatta, Pendikspor oyunu biraz daha az sıkıştırmayı denese, yani daha fazla "yaslanma" düşüncesinde olsa, biraz daha hızlı hücum edebilirdi ev sahibi takım.

Ama yine de özellikle sol tarafı kullanarak "bir vites daha büyük" oynamaya çalıştı.

Bunun meyvesini de hemen 12'nci dakikada aldı. Sol taraftan bomboş kaçmaya çalışan Gedson Fernandes, rakibinin yanından jet hızıyla geçerek ceza sahası çizgisinin hemen yakınında, sarı kartlık bir faulle düşürülünce kazanılan serbest vuruşu, Amir Hacıahmetoviç adeta "Bu çaba boşa gitmesin" dedirtecek güzellikte Omar Colley'in kafası ile buluşturdu. Colley yakın mesafeden topu kolayca ağlara yolladı: 1-0

24'ncü dakikada sağ içten getirilen top, bomboş durumdaki Gedson'a verildiğinde herkes şut atacak sandı. O ise, tam 7 (yazı ile yedi) kişiyi çalımlayıp "korner kazandırmayı" nasıl becerdi? Hala anlayabilmiş değilim.

2 dakika sonra bu kez Muleka, kaleci ile yapayalnız pozisyonda gelen kafa şutu (golü) fırsatını, "kalenin herhangi bir yerine" vurabilecekken, kaleciye teslim ediverdi.

Görece zayıf rakibi böyle net pozisyonlarda cezalandırıp, geri kalan bölümlerde sıkılmadan, strese girmeden rahat bir maç oynamak varken, böyle "cömertlikler" niye?

Futbolda da, herhangi başka bir sporda da, "nasıl olsa yeneceğiz" diye rakibi küçümsemek kimseye yarar getirmez. Yakaladın mı atacaksın.

Bunlar hep konsantrasyon eksikliği belirtisi.

Bu Beşiktaş garip takım. Ne zaman vitesten ve hızdan söz etsek, sanki bizi duymuş gibi hemen frene basıveriyor. Bugün de golden sonra bunu yaptılar. Rakibin oyunu sıkıştırdığı bölgeden topu çıkarmasını biliyorlar. Ama o topu bir an önce bomboş (sağda ya da solda) arkadaşlarına aktarmak yerine kısa paslarla vakit harcıyorlar.

Biraz "uzun pas" çalışması lazım bu takımın.

İleriye de, kanatlara da hızlı ve uzun toplarla çıkışları çok nadir görüyoruz Beşiktaş'ta.

Dar alanlarda ve kısa mesafelerde basan takımlara karşı bunu yapabildikleri zaman da rakip kalede tehlike oluyor.

E zaten amaç da o değil mi? (Nevzat Demir Tesisleri'ne yarın için ders notu)

Şenol Güneş, bu yazdıklarımızı (sanki yazarken) okumuş olacak ki, ikinci yarının ilk 15 dakikası da böyle geçilince, farklı bir tablo yaratmak için kenarda iki yeni adamını ısındırmaya başladı. 58'de soldan Muleka'nın hareka topuna, gelişine vuran Aboubakar, tam tribünleri ayğaa kaldırmışken, kaleciye nişanladı.

1 dakika sonra kenarda hazırlanan Milot Rashica ve Alex Chamberlain, stat hoparlörlerinden büyük bir "heyecanla anons edildiğinde" Muleka ve Rosier yedek kulübesine yürüyordu.

73'de bir değişiklik daha geldi.

Yedek kulübesi artık sabırsızlanıyordu.

Bu maç böyle 1-0 devam etmemeli, bir "kaza" riskine girilmemeliydi.

Pendikspor, zaman zaman tehlikeli ataklarla Beşiktaş kalesini zorlamaya başlamıştı.

Amir'in yerine Ante Rebic'i aldı Şenol Hoca.

Ama, tempo yükselmedikçe, vites büyümedikçe bir faydası yoktu bütün bunların.

76'da, kaleci ile karşı karşıya Aboubakar bir gol daha kaçırdı.

"Bir gol gelmeliydi" artık.

Hani şu meşhur "İki gelsiiiin ikiii!..." haletiruhiyesi...

77'de Masuaku'nun kornerini Colley ağlarla buluşturdu.

Stat, "gol" diye ayağa kalktı. Colley tribünlerle kucaklaştı.

Kartal pençesi gösterdi...

Lakin, topun korner atışı sırasında "dışarıdan falso" aldığı anlaşılınca hevesler kursaklarda kalıverdi.

Ağır oyun ve topların ileriye hızla taşınmamasını sırf biz söylemiyoruz.

83'ten sonraki her top kaybı ve ağır aksak paslaşmada, tribünün de sabrı artık tükendi. Yüksek sesli protestolar ve ıslıklar gelmeye başladı.

Beşiktaş'ta topu alan, anlamsız biçimde durup düşünmeye başlıyordu.

Tribünün sabrı iyice taştı.

Pendikspor için de, tam "kaza golü umudu" dakikalarıydı.

Bu dakikalarda (88) artık pili iyice tükendiği (Şenol Güneş'in de sabrı tükendi tabii) anlaşılan Aboubakar çıktı ve yerini Onana'ya bıraktı. Salih'in yerine de Demir Ege girdi.

Tam uzatma süresi gösterildiğinde, Pendik'in beklediği "kaza" anı geliverdi. Ceza sahası içinde Thuram'ın yerde kaldığı pozisyonda hakem uzun süre VAR'dan haber bekledi.

Gidip izledi.

Penaltıyı verdi.

Pozisyon penaltı, Pendik'in hakkıydı, sana verilmese kıyameti koparırsın…

90+3'te durum 1-1 oldu.

Atamayana, böyle "penaltı" yaparlar.

Beşiktaş'a büyük bir derstir bu maç.

Bunca ağır aksak oyunun bir "faturası" olacaktı tabii ki.

Elini kolunu sallaya sallaya farklı alabileceğin bir maçı böyle son saniyelerde elinden kaçırmanın bir bedeli olmalı.

Böyle maçları İnönü'de çok gördük.

Son saniyeler bekleneceği üzere, Pendik kalecisinin gereksiz vakit geçirmesi nedeniyle iyice gerildi. sahaya su şişeleri yağıyor ve seyirci hem rakip kaleciye hem de "Yönetim İstifa" diyerek kendi kulübüne öfkesini kusuyordu.

Geçmiş olsun.

İyi bir derstir bu.

İlgili Haberler