Dinden sapmanın en kolay yolu

Bir zaman ekâbirimizin yere göğe koyamadığı cemaat şefinin yaptığı şu konuşmayı dinleyince, ekâbirimiz nasıl nedamet getirir sizce?

Tövbe istiğfarla kurtaracaklarını sanmıyorum!

Fethullah Gülen kendisini ilah yeri koyuyor. Aşağıda vereceğim konuşma, onun 15 Temmuz'da dahli olduğunun dair bir belge de aslında.

"İtirafçı" sıfatı çok sevimsiz. Zamanında PPKK itirafçıları vardı ve bunlar âdeta bir koloniydi. Onlarla operasyonlara çıkılıyordu. En iyisi "Örgüt hakkında bildiklerini anlatanlar" diyelim.

F. Gülen son konuşmasında bu bildiklerini anlatanları "kâfir" ilân ediyor. Tekfirleme kısmını aynen alıyorum ki, cımbızla çekilmiş denmesin:

"Kritik bir dönemde yaşadığımızdan dolayı, bazılarımız, bazıları, belki epey insan, işin içinden sıyrılmak için arkadaşlarının aleyhinde konuştular, olmayacak şeyler söylediler. Önlerine yazılıp konan kâğıtlara imza atma mecburiyetinde bırakıldılar. (Zalimler onlara) "hücre" dediler, "sopa" dediler, "ilaç içirme" dediler, "Bu kâğıda imza atma..." dediler. Bu mevzuda tercihini yanlış yapanlar oldu. (Masumlara iftira atma yerine, her şeye rağmen) tercih edilmesi gerekli olan, "hücre" idi, belki "ilaç" idi, belki "dövülme" idi, "ağzın-burnun kırılması" idi, "kafanın yarılması" idi. Bunlar, o tercihi doğru yapana sevap kazandırırdı. Ama bir mü'minin aleyhinde konuşma, yazılan yalanı imza etme, iftira idi, bühtan idi, günah-ı kebâir idi.

Bunu bilerek yaptı ise, yapmada da mahzur görmüyorsa, zavallı -farkına varmadan- İslam yolunda (!) kâfir oldu. Çünkü, günah-ı kebâir, tevbe ile zâil olur; fakat insan yaptığı günahı, gıybeti, iftirayı, bühtanı, bir mahzursuz şeymiş gibi görüyor, hem de böyle sürekli tekrar edip duruyorsa, bunu "mahzursuz" kabul ediyorsa; beş vakit namaza beş de ilave etse, on vakit namaz kılsa, yine kâfir, yine kâfir, yine kâfirdir!.. Ve küfür, insanın o âna kadar yaptığı amelleri alır-götürür. O esnada ölse, öbür tarafa taşıyacağı hiçbir sâlih amel yoktur."

Cemaatleşmenin, tarikatlaşmanın tabiatı böyle... Geçmişle hiç kıyaslamayın. Bunun izahına yerimiz müsait değil.

Yeni öğreniyoruz... Bazı cemaat-tarikat şefleri protokole alınmış. Bu tarikatın, bir cemaatin kurduğu vakıflar sivil toplum kuruluşları kabul ediliyor. R. T. Erdoğan da 1990'li yıllarda yaptığı bir konuşmasında "Gerçek sivil toplum kuruluşları, dinî tarikat ve cemaatlerdir."  demiş. (Müyesser Yıldız, Odatv, 21 Ocak 2018). Cemaat-tarikat bağlantılı bazı vakıflar protokole alındığına göre, senin cemaatin-benim cemaatim ayırımı devam ediyor. Ancak bir zamanlar "Benim cemaatim." dediklerinin yaptıkları da ortada ve dinden nasıl sapıldığının da en bariz örneği yukarıdaki sözler.

Nereden nereye geldik. Necmettin Erbakan başbakanken sarıklıları iftara çağırdı diye iktidardan indirmişlerdi, şimdi ise sarıklılar protokole dâhil edildiler.

O sarıklıların en yaşlısını, en değer verilenini ben bir tarihte camide dinlemiştim. Öyle cafcaflı, cerbezeli konuşması da yoktur. Hatta tutuk da diyebilirim. Ne demişti? "Yular takıyorlar!" Yular dediği kravat! Ve bir ara televizyon seyretmeyi taraftarlarına yasaklamıştı.

Ali Rıza Demircan'ın söylediklerini dün yazdım. Bu yazıyla birlikte okumalı.

Yazarın Diğer Yazıları