10 yıl önce kayda geçen "kumpas"ı 10 yıl sonra keşfetmek!

Gazetemizin bir yazarı hâlâ "FETÖ" suçlamasıyla muhatap ve serbest bırakılmamış haldeyken başka insanların mağduriyet hikayelerini anlatmamı garipseyenler olabilir;

Garipsemeyin.

Hikayelerini bıkmadan anlatmaya çalıştığımız bu insanlar "kumpas"ın miladı!

Bu ülkenin çok geniş bir kesimi o insanların hâlâ devam eden mağduriyetlerine karşı adaletten yana olabilseydi biz, siz, onlar; herkes/hiç kimse ucu sonunda bizim de canımızı yakan bir başka sürecin muhatabı olmayacaktı.

***

Müyesser Yıldız her zamanki gibi dosyaları didikleyip "çok önemli" bir ayrıntıya ulaşmış. "Kumpas"ın işaret fişeği olan Şemdinli tezgahının Yargıtay safhasında "aslında" çözüldüğünü ortaya çıkarmış...

Özetliyorum:

Bir PKK'lıya ait kitapçının bombalanması olan "Şemdinli tezgahı" biliyorsunuz Yaşar Büyükanıt'a kadar uzanan bir grup askerin üzerine yıkılmaya çalışılmış, kısmen de başarılmıştı.

Nitekim, iki astsubay Ali Kaya ve Özcan İldeniz bu tezgahın üzerlerine yıkılmasından sebep cezaevinde tutuluyor hâlâ...

***

Oysa, FETÖ soruşturması kapsamında "tanık" sıfatıyla ifade veren Ferhat Sarıkaya'nın itirafı sonucu ortaya çıkan "iddianamenin" -üst akıl olmuyor tabii bu durumda- bir "üst el" tarafından yazılmış olduğunu dosyayı önünde bulan Yargıtay Ceza Kurulu tam 9.5 yıl önce fark etmiş.

İşte Müyesser Yıldız'ın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda Şemdinli tezgahına itiraz eden ve halen Yargıtay 18. Ceza Dairesi Başkanı olan Hamdi Yaver Aktan, Ergenekon kararını bozan 16. Ceza Dairesi'nin üyesi Yusuf Kenan Doğan ile 2008'de yaş haddinden emekliye ayrılan Mehmet Hulusi Özek'in "tarihi" şerhlerinden aktardığı "tarihi" ifadeler:

"Suç tarihinin tek bir tarih olarak gösterilmesine, soruşturmanın bu yönde yapılmasına karşın; TBMM'den alınan bir ifade tutanağı ile açık kimliklerinin doğru olup olmadığı değerlendirilmeden/doğrulatılmadan, dilekçe sahiplerinin bilgilerine başvurulmadan, dilekçe içerikleri test edilmeden, araştırılmadan doğrudan doğruya ve bütünüyle hiçbir iddianamede görülemeyecek, iddianame düzenleme sorumluluğuyla bağdaşmayacak ölçüde ihbar dilekçeleri birbirine eklenerek, Şemdinli'deki olayla bağlantısı somut olarak gösterilmeden soruşturma konusu maddi olayın iki katı uzunluğunda bir takım çözümlemeler yapılarak iddianame tamamlanmış ve özel yetkili mahkemeye tevdi edilmiştir.

Ancak yasa dışı örgüt iddianamelerinde ve doğru olarak yapıldığı halde; Uyarlanması olanağı mevcut olmamasına karşın sanıklar PKK-Kongra-Gel terör örgütü üyesi gibi kabul edilerek örgütün analizi yapıldıktan sonra; 'Temelde devlet denilen bürokratik aygıt ile seçilerek gelen siyasi hükümetler arasında bir gerilim mevcuttur. Bu gerilim zaman zaman gizli ve açık çatışmaya dönüşebilmektedir' şeklindeki varsayımdan hareketle bu kez 'seçilmişler-atanmışlar' gibi gereksiz ve yapılmaması gereken bir tartışma iddianameye taşınmış, çözümlemeden dolayı olarak 'seçilmişler' yanında tavır alınmak suretiyle siyasal kimlik takınılarak iddianame yazım tekniğinden uzaklaşılmıştır.

Gerçekten de 'devletin bekasını korumak ve temsil etmekle görevli olan bürokratik aygıt içerisine sızmalar olması halinde bürokrasinin kendisi devletin bekasını tehdit eder noktaya gelebilir' değerlendirmesi, yaptığımız yorumu haklı kılmaktadır."

 (...)

"...Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadronun, kuruluştan kaynaklanan ulus ve ulus-devlet yaratma projesinin getirdiği ve iddianamede, 'siyasetin gizli ajandası' şeklindeki nitelemeyle adeta suçlama konusu yapılan duyarlılıkların doğruluğunun tartışılacağı yerin iddianame olamayacağı düşünülmediği gibi siyasal İslâm ve etnik milliyetçiliğin tehlike yaratmayacağı üstü örtülü şekilde vurgulanarak, bu hassasiyetlerin yanlış olduğu izlenimi verilmekte ve dahası siyasal söylem yüklü değerlendirme yapılmaktadır.

Bu denli yersiz değerlendirmelerle yüklü iddianame öyle anlaşılıyor ki, CMK'nın 174. Maddesi içeriği göz önüne alınmadan mahkemece de kabul edilmiştir."

***

 9.5 yıl önce Yargıtay'da, yani yüksek yargıda, bu işin ehli uzman hukukçular tarafından yapılmış bu tespitlere kulak tıkamış olmak "aldatılmak" mıdır sahiden?

NOT: Astsubay Ali Kaya ve  Astubay Özcan İldeniz bu bayramı da cezaevinde geçirdiler... M. Yıldız'ın sorduğunu tekrarlayalım:

FARKINDA MIYIZ!

Yazarın Diğer Yazıları