100 yılın şampiyonları

e67d37e3-3dd0-4a69-91bc-45aee1fec6aa.jpg

Cumhuriyet’in 100. Yıldönümü dolayısıyla yayınlanan kitaplar bir kütüphaneyi dolduracağa benziyor. Bu önemli yıldönümünde 100 yılın panoramasını ortaya koymaya çalışan farklı çalışmalara bir yenisi de araştırmacı yazar Kemal Ateş’in “Cumhuriyet Sporunun Zafer Abideleri / Şampiyon Portreleri” adlı kitabıyla eklendi.

Çağdaşlaşmanın, çağdaş uygarlığın önemli ölçütlerinden birinin de spor olduğunu kaydeden Kemal Ateş, “Sporda Cumhuriyet’le gelen başarıları yüzüncü yılda hatırlamamak elbette olmazdı” diyerek kaleme aldığı çalışması hakkında şu bilgiyi veriyor:

Bu dönemde çok uzun yıllar güreş, yüzümüzü ağartan nerdeyse tek spor dalı oldu. Olimpiyat ve dünya şampiyonluğu gibi büyük başarıları yalnızca ata sporumuzda elde ettik. Şampiyonlarımızın hemen hepsi güreş geleneğini iyi bilen yoksul köy çocuklarıydılar. Belki de bu yüzden başarıları tam anlaşılamadı, onlara gereken ilgiyi, vefayı göstermedik. Efsaneleşmiş şampiyonlarımız büyük yayınevlerimizin, yazarlarımızın ilgisini çekmedi, haklarında yazınsal değeri olan kitaplar göremedik. Hayatları, başarıları sanat dünyasının ilgisini çekmedi.

Biliyorum, yüzüncü yılda da sürecek bu ilgisizlik. Çünkü ata sporumuz aydınlarımızca yazık ki bugün tepeden bakılan bir spor, ayrıca Cumhuriyet aydınlığını hâlâ içine sindirememiş olanlar, bu dönemdeki kazanımlarımızı görmek istemeyecekler. Cumhuriyet Sporunun Zafer Abideleri’nde ele aldığımız dönem Türk güreşinin “altın yılları” diye anılır. Neredeyse Türklerin tarihi kadar eskilere giden güreş geleneğinin ayağa kalkmasında, “Türk gibi kuvvetli” sözünün dünyaya yeniden hatırlatılmasında Cumhuriyet yönetiminin elbette payı büyük. Kitabımız bir bakıma bu geleneği kuranların, yaşatanların öyküsü… Ata sporumuzu çağdaş dünyaya taşıyan, evrensele ulaştıran Cumhuriyet’in öyküsü ayrıca…

Portrelerini, öykülerini yazdığım sporcuların bir ikisi dünya ya da Avrupa şampiyonu, diğerleri olimpiyat şampiyonlarımız… Bu dalda kitaplara sığmayacak denli çok olimpiyat şampiyonu yetiştirdik. Önemli eksiğimiz nedir biliyor musunuz? Güreş yapan doktor, mühendis, öğretmen çocukları olmaması… Güreş zor bir spor diyenler olacaktır. Hayır, bildiğimiz, yaptığımız çoğu sporlardan çok farklı değil. Her spor gibi yenilgi acısıdır en büyük zorluğu. Tıpkı hayat gibi!.. Hayatta yenilgiler var diye yaşamayacak mıyız? Ata sporumuz güreşe dikkat edin, Taha Akgül, Rıza Kayaalp, Yasemin Adar gibi daha nice büyük şampiyonlarımız olacak. Keşke bu yenileri de, hepsini yazabilseydim, hepsini yazabilecek gücü, zamanı bulabilseydim.”

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

5c77dab0-02d0-45c1-bfb9-8b4c0905463f.jpgUygarlığın izinde bir millet

Gençlerin kulaktan dolma tarih bilgileriyle kendi tarihlerine bakmasına gönlü razı olmadığı için, “Türklerin Uygarlık Serüveni / Orta Asya'dan Avrasya'ya” adlı kitabını yazdığını kaydeden Prof. Dr. Atakan Hatipoğlu, “Oysa tarih bilincinin millî kimliğin oluşumunu etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu bilinir. Bu nedenle kitapta, etnosantrizm tuzağına düşmeyen demokratik bir millî kültür bilincinin bireylerin kişilik bütünlüğüne ve dengeli gelişimine olumlu katkı yapacağı anlayışından hareket ettim” diyor. Prof. Dr. Hatipoğlu, Türk ve Türkiye tarihi niteliğindeki bu çalışmasında, Türklerin köklü bir uygarlık birikimi olduğunu ve her dönemde uygarlık merkezine yüzlerini dönerek dünya tarihi içinde anlamlı roller oynadıklarını gösteriyor. Uzak ve yakın geçmişten günümüze uzanan Türklerin Uygarlık Serüveni, uygarlık sahnesine çıkıştan Orhun Yazıtları’na, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e, “Küçük Amerika” sürecinden AKP politikalarına ve 2023 Türkiye’sine açılan yelpazede ayrıntılı bilgiler veriyor, doyurucu yorumlarda bulunuyor. Kitap, kapağıyla da bize bir mesaj vermekte; Pazırık kurganında bulunan 2300 yıllık Hun halısının temsil ettiği uygarlık mirası, Türk yapımı uçak gemisinin izleyeceği rotayı çizen büyük bir tarihsel birikimin varlığını gösteriyor.

Kaynak Yayınları

Tel:(0212) 252 21 56

+++++++++

61a05f47-1bd6-4724-a788-b20887bda625.jpg

KÜTÜPHANEMDEN:

Panslavizm Rusların vazgeçilmezidir

Son dönemde Türk-Rus ilişkilerinde geldiğimiz nokta, Prof. Dr. H. Kohn'un Dr. Agâh Oktay Güner tarafından dilimize kazandırılan "Panslavizm ve Rus Milliyetçiliği" adlı çok değerli eserine dikkat çekmemizi kaçınılmaz kılıyor. İlk Türkçe baskısı 1983'te yapılan kitabın elimdeki 3. baskısı Ekim 2007'de İlgi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından yapılmış. Kitabın son baskısı için kaleme aldığı önsözünde Dr. Agâh Oktay Güner şu önemli tespitlerde bulunuyor: Türkiye'nin, Rusya ile ilişkileri yaklaşık beş asırlık bir zaman sürecidir. Bu beş asırda Rusya değişik rejimlerle tanıştı, yönetildi. Çarlık Rusyası, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Kapitalist Rusya... Bu dönemlerin ortak ve değişmeyen çizgisi; bütün devlet politikalarının özünün, kökünün; Rus Milliyetçiliği olmasıdır. Stalin bu kesin siyaseti; "Rusya'da Rus olmayan her şeyi yıkacağız ve Rus'a göre yeniden kuracağız." diyerek özetlemiştir. Nitekim Çarlık devrinde devlet siyasetlerinin tayin edici ve itici gücü "Rus ırkının menfaati" olmuştur. Sosyalist ve Marksist dönemde diğer milletler, Slav ırkı için merhametsizce ezilmiş ve sömürülmüştür. Bugün liberal Rusya'nın Devlet Politikası değişmemiştir. Rus ırkının yüksek menfaatleri için kaybedilmiş, bağımsızlığını kazanmış coğrafyaların yeniden fethi...

Üç ayrı rejim, tek bir millet ve hiç değişmeyen "Devlet Politikası"... Bu işin sırrı nedir? Evet, bu işin sırrı "panslavist" ideolojidir. Bu ideoloji çok iyi araştırılıp, öğrenilmeden; Rusya'nın siyaset stratejileri hakkında sağlıklı bilgi sahibi olmak ve değerlendirme yapmak mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları