Dış politikamız çok acemi

Dış politikamız çok acemi
Emekli Büyükelçi ve eski CHP milletvekili Osman Korutürk, yeni yılda Türkiye’yi zor günlerin beklediğini söyledi

‘Stratejik Derinlik’ ile Türkiye’yi yönetiyor

Korutürk, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, kendi yazdığı “Stratejik Derinlik” adlı kitabında yer alan tutarsız fikirleri ile Türkiye’nin dış politikasına yön vermeye başladığını savundu.

 

Dış politikamız çok acemi

Emekli Büyükelçi ve CHP eski İstanbul Milletvekili Osman Korutürk, yeni yılda Türkiye’yi zor günlerin beklediğini belirterek, “Türkiye’nin asıl kurucu iradesinin koymuş olduğu ana çizgiye dönmesi gerekir” dedi

AKP’nin dış politikasını değerlendiren Osman Korutürk, ciddi tespitlerde bulundu. Türk politikasına Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yazdığı “Stratejik Derinlik” kitabında yer alan tutarsız fikirlerin yön vermeye başladığını söyledi. Korutürk’ün sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle oldu:

Orta Doğu’yu hep neden konuştuk?

* AKP öyle anlaşılıyor ki iktidara geldiği zaman da bugünkü politikasını uygulamak fikrindeydi ama ortamı çok müsait görmüyordu. Dışarıdan yeterli desteği yoktu, Türkiye içerisinde muhalefet dinçti. Kamuoyu hassastı. 2009’dan itibaren gerçek niyetlerini ortaya koymaya başladılar. 2009 yılının başlarında Davutoğlu dışişleri bakanı oldu. Kendi çizgilerini çizmiş olduğu anlaşılan “Stratejik Derinlik” kitabında yer alan tutarsız fikirler Türk dış politikasına yön vermeye başladı. Biz epey bir süreç başladıktan sonra bugünkü dış politikaya gelebildik. Geldikten sonra çömlek patladı diye amiyane bir tabir vardır hakikaten sıfır sorun diye başladılar, komşularla, hiç kimseyle sorunuz olmayacak dediler. Bugün geldiğimiz noktada sağlam ilişki içinde olduğumuz bir ülke kalmadı.

Suriye’de ne olur bundan sonra?

* Bu hükümetin yaptığı her şey ciddi bir duman ve sis perdesi arkasında yapılıyor. Bugün evet dediklerine, yarın hayır diyorlar. Bugünkü Kürt koridorunun ortaya çıkması ile birlikte geldiğimiz durumu ve bizim Güneydoğu’daki durumumuzu eğer daha öncesinden hesaplayıp kasıtlı yapmadılarsa o zaman çok büyük bir acemilik söz konusu. Suriye’de arı kovanına çomağı soktular, o çomak kendilerine geldi. Irak’ın kuzeyinde bir Kürt Bölgesel yönetimi kurulmuştu. Bu anayasaya da uygun bir kuruluş, çünkü federasyon öngörüyor Irak anayasası. Ona benzer ayrılabilecek bir yapıyı Suriye’de de kurmuş oldular. Fırat’ın batısına geçti, geçemez tartışmalarına geldi dayandı mesele.

Uçağın düşürülmesi bizi nasıl etkiledi?

* Rusya’nın Suriye’deki pozisyonunun ne olacağı çok başından beri belliydi. Bunu anlayamamak, görememek dış politikada kabul edilemez. Davutoğlu Dışişleri Bakanı olduğu dönemde çok seyrek dışişleri Komisyonu üyeleri ile bir araya geldi. Kendisine Rusya, İran ve Çin gibi BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin Suriye’de sessiz kalmayacaklarını, bunu hesaba katıp katmadıklarını sorduk. Kendisi bize, “Taktiksel yaklaşımları var, biz kendilerini ikna ederiz, bu yaklaşımlarını değiştirmelerini sağlarız, değiştirmezlerse bu ülkeleri izole etmek için tedbirler alacağız” dedi. Biz de, “Bu yaklaşımlar taktiksel değil, stratejik çıkarları doğrultusunda oluşturuldu” yanıtını verdik. Bu ülkelerin anlayışlarını değiştirmeniz mümkün değil dedik. Rusya’nın uçak düşürülmesine tepki vermemesi olanaksız. Türk Dışişleri Bakanlığı hangi ülkenin neye nasıl tepki vereceğini bilecek birikime sahiptir. Türkmenleri korumak için yaptıysanız o zaman o bölgeyi hava devriyeleri koyup Rus uçaklarına kapatmanız lazım. Rusya S-400 füzelerini getirdi, kendi uçaklarını getirdi, siz bölgede uçamaz oldunuz. Suriye rejimine karşı silahlandırdığınız Suriye vatandaşı Türkmenleri de zor durumda bıraktınız.

Doğu Akdeniz’e yeni şekil mi veriliyor?

* Doğu Akdeniz’in yeniden şekillenmesini Rusya ister. Rus uçağının düşürülmesi de bu konuda Rusya’ya ciddi bir neden oluşturdu. Oraya büyük gemi gönderdi, destroyerler gönderdi, varlığını sağlamlaştırıyor. NATO bunun üzerine yöneldi. Doğu Akdeniz hareketlendi ancak bu bizim açımızdan çok istenilir bir şey değil. Doğu Akdeniz’de güç sahibi olmalıyız. Doğal gaz kaynakları, enerji kaynakları var. İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi bunları işletirken biz karşı koyamıyorduk.

Kıbrıs’taki gelişme için ne diyorsunuz?

* Hükümetin Kıbrıs ile ilgili olarak bilmesi gereken bir şey var. KKTC’yi devlet olarak dünyada bir tek biz tanıyoruz. KKTC’ye devlet muamelesi yapmamız gerekir. Orada garantörlük hakkından vazgeçmek şeklinde bir eğilimin öne çıktığı görülüyor ki çok endişe verici bir şey. Hükümetin her şeyi kapalı kapılar arkasında yapıldığı içinde net şekilde konuşmak mümkün olmuyor. İsrail ile bahar havası oluştu.

Herkesle çok kötü duruma düşünce İsrail ile arayı bulabilir miyiz derdine düştük. Bu esas itibarıyla ABD’nin bastırmasıdır. Olumsuz noktadayken, Rus uçağının düşürülmesinden sonra, bizi bugüne kadar ABD’ye olan muhtaç pozisyonumuz daha fazla muhtaç olma pozisyonuna getirdi. Bizim arkamızı sağlama alacak müttefiklere ihtiyacımız var. Rus uçağının düşmesinden sonra ABD vazgeçilmez hale geldi. Böyle olunca ABD’nin de baskısıyla İsrail ile arayı bulmaya çalışıyorlar.

2016 yılında neler konuşulur?

* 2016 yılında herhalde yine Başkanlık sistemi gündeme gelecek. Musul meselesi başkanlık sistemine bağlı olarak gündeme sokulabilir. Hükümet dış politikayı iç politikada bir alet olarak kullanmak eğiliminde. Bu da şimdiye kadar Türkiye’de alışılmış bir şey değil. Türkiye’de değil hiçbir ülkede yapılan bir şey değil. Türkiye’nin başına ne geldiyse dış politikadaki başarısızlık ve çöküntüden dolayı geldi.

 

Türkmen politikası nasıl olmalı?

Türkiye bugüne kadar başka ülkelerin tekerine çomak sokmadı. Bunun da nedeni orada yaşayan kendi akrabalarının zarar görmemesidir. Türkmen dediğiniz zaten Türk’tür. Irak Türküdür, Suriye Türküdür. Suriye vatandaşı Türkmenleri silahlandırıp o ülkeye karşı harekata sevk ediyorsunuz. 2 aylık, 3 aylık eğitimle düzenli orduya karşı çıkarttığınız zaman onları harcarsınız. Bu hükümet maalesef bunu yapıyor. Felakete sürüklüyorsunuz adeta. Suriye ve Irak Türkmenleri istediklerini elde edemiyor.

 

2016’da Türkiye’yi neler bekliyor?

Bu dış politikadan hükümet vazgeçmeyecek. Bundan birtakım şeyler umuyor. Hükümete rota konusunda ne söyleseniz boş. Ama Türkiye’nin asıl kurucu iradesinin koymuş olduğu ana çizgiye dönmesi gerekir. Türkiye bu bölgede anlaşmazlıklara taraf olmak ya da iki tarafın yanında denge unsuru olmak değil, burada istikrar yapıcı bir ülke olarak ortaya çıkması lazım. Bu güveni verebilir mi, çok zor. Terör örgütü değildir diye bir takım silahlı örgütleri desteklemekten vazgeçmeli. Bölgedeki anlaşmazlıkların BM tarafından diplomatik olarak çözülmesi için diplomatik çaba sarf etmesi gerekir. Yapar mı, yapacağını sanmıyorum.