Abdullah Öcalan’ı yakından tanıyan, onunla İmralı’da görüşmesi çok tartışılan Prof. Dr. Ali Kemal Özcan ile yine konuştum.
Ali Kemal Özcan, DEM Parti ekibinin İmralı’ya gitmesini, Abdullah Öcalan’ın tabutuna çivi çakmak olarak değerlendiriyor.
***
Arslan Tekin- Öcalan’ı en iyi tanıyan sensin. DEM’cilerden yedi kişi birden İmralı’ya gitti. Anlamadığım şu: Neden DEM’ciler gidip görüşsün ki... Niye onlara, barış mı diyecek, silah bırakılsın mı, diyecek? Bunlar vasıtasıyla niye açıklasın? Devlet niye doğrudan açıklamasını istemiyor?
Ali Kemal Özcan- Mesele bu zaten. Sadece DEM değil; 10 sene önce aynen 28 Şubat’ta Öcalan’ın açıklamasını Dolmabahçe’de okuyan kişi bu işin başında. Çünkü 10 yıl önce bu işi yıkan uluslararası komplonun tetikçi menajeri Sırrı bizzat Süreyya Önder’dir.
A. Tekin- Neden yıktı diyorsun?
Ali K. Özcan- Evet... Tam bir “yerli ve millî” komployla karşı karşıyayız. Bu iş yıkılmak üzere örgütleniyor, organize ediliyor. Bu iş, Allah beterinden saklasın 10 yıl öncesinin daha felâket bir şekilde Erdoğan ve Öcalan liderliğinin, artı Bahçeli liderliğinin başına yıkılmak isteniyor. Verisini sunuyorum: “Ali Kemal Özcan öyle bu gece rüya gördü, böyle bir iddiada bulunuyor...” Öyle mi? Hayır!
A. Tekin- Evet, neden bu iddiada bulunuyorsun?
Ali K. Özcan- Tam 10 yıl önce 28 Şubat 2015, bugün 27’si değil mi efendim. Şimdi madde madde dediğim olay bu.
1- 28 Şubat 2015’te, yarın tam 10. yıl oluyor. Dolmabahçe Sarayı’nda Sırrı Süreyya Bey, içinde işte başbakan yardımcısı, grup başkan vekili, içişleri bakanı, yani hükûmet ve devlet... Hakan Fidan Bey’in yardımcısı Muhammed Dervişoğlu’nun bulunduğu Dolmabahçe’de neyi okuyordu Sırrı Süreyya? Öcalan’ın örgütüne çağrısını okuyordu. Çağrıda, Türkiye’ye karşı silahlı mücadelenin bir daha geri dönmemek üzere sonlandırılması için örgütün kongre toplaması isteniyordu, değil mi? Bu çağrıyı kim okuyordu? Sırrı Süreyya okuyordu.
A. Tekin - Madem çağrı yapılmış, neden yerine getirilmedi?
Ali K. Özcan-Tam da onu söylüyorum.
2- 14 gün sonra Sırrı Süreyya yine İmralı’ya gidiyor. 14 Mart 2015. Öcalan Sırrı Süreyya’ya diyor ki: “Sen kendine ‘Apocuyum’ diyorsun... Türkiye’de siyaseti fahişeleştiren bir sistem var, dikkatli olacaksın!” 14 Mart! 15, 16, 17 öğlen saati (2 buçuk gün sonra) ... Dedim ki Öcalan’a: “Nasıl oldu bu? Siz burada çağrıyı yazdınız, Sırrı Süreyya Dolmabahçe’de okudu. Örgütten bir cevap gelmeden, sizden henüz bir ses çıkmamış iken, Selahattin çıkıp mecliste ‘Seni başkan yaptırmayacağız!’ diye o ucube cümlesinin tekrarı olan cümleyi titreyerek bağırdı!”
Öcalan dönüp bana: “Onu Osman Kavala Sırrı Süreyya’nın kulağına, Sırrı Süreyya da Selahattin’in kulağına fısıldadı, bu iş gerçekleşti” dedi. Sırrı Süreyya, Kavala, Salahattin üçgeni... Öcalan bunun, Kavala-Sırrı-Selahattin üçgeninden gerçekleştiğinin altını özenle çizdi.
A. Tekin - Osman Kavala nereden çıktı burada?
Ali K. Özcan- Ben Öcalan’ın cümlelerini aktarıyorum. Bana söylediği bu. Devlet de biliyor bunu. 10 yıl önce gladyo-Cemaatle birlikte Türkiye’ye karşı bir uluslararası komplonun “yerli” tetikçisinin menajeri olarak görevini ifa ediyor Sırrı bey… Zira aynı “Merkez”, Paris’te Sakine Cansız katliamını, İmralı’ya ilk ziyaretten 6 gün sonra (9 Ocak 2013) gerçekleştirmişti. Öcalan yine o görüşmemde söylüyor: “Bana Hakan’dan imzalı belge de getirseniz, bu iş gladyo-Fetullahçıların operasyonudur!”
3- Dört yıl sonra ben Külliye’de Recep Tayyip Erdoğan’a ulaştım. Yanında Hakan Fidan’ı görünce...
A. Tekin - Daha önceki konuşmamızda bunu anlatmıştın...
Ali K. Özcan- Özetliyorum işte. Madde madde. Erdoğan’a; iznini alarak bir fıkra anlatmak istedim:
Adamın biri bir nehrin kenarına gidiyor, Allah’ım diyor, beni sırtına alıp karşıya geçirecek birini gönder. Sonra birisi iniyor. Güçlü kuvvetli... “Sen beni sırtına al, karşıya geçir.” der inen adam! Dua eden vatandaş geri çekilip: “Ben, beni sırtlayıp karşıya atacak biri için dua ettim, adam ‘Gel beni sırtla karşıya at’ diyor. “Allah’ım ben mi yanlış söyledim, sen mi yanlış anladın?” Herkes güldü...
4- Bu fıkrayı şunun için anlattım. 2010’da Hakan Bey’in yardımcısı Muhammed Dervişoğlu’yla görüşmelere başladım. Şunu defalarca tekrar ettim: “Bu iş Öcalan üzerinden çözülür, ama sakın bunları araya koymayın.” Bunlar dediğim o zamanki BDP-HDP idi. Ne yaptılar? Sırrı Süreyya ile Selahattin’i “araya” değil, işin tam BAŞINA koydular.
Ne oldu? Koca 7 yıllık süreç (2-3 değil, 2008’de başlamıştı) bilinen hendek-tünel ile fecaate döndü... Bu fıkrayı onun için anlattım. Şimdi/bugün aynısının tıpkısı değil, bir daha sonuçlarını kimsenin toparlayamayacağı bir “son darbe” Erdoğan, Öcalan ve Bahçeli liderliklerine, dolayısıyla bin yıllık Türk-Kürt ilişkilerine indirilmek isteniyor.
A. Tekin - Külliye’deki konuşmanızın neticesi ne oldu?
Ali K. Özcan- 20 yıl peşinde olduğum İmralı’ya gittim. Dördüncü maddedeydim... Neden yine aynı elçiler? Diyorum ki, demeye devam ediyorum ki; Uluslararası Komplo’nun arkasında Amerika ve manivelası gladyo-Cemaat vardı.
A. Tekin - Cemaat derken Fethullahçıları mı kastediyorsun?
Ali K. Özcan- Evet, Fethullahçıları diyorum. Sırrı Süreyya ve Selahattin, Türk tarafında da Kavala komplonun “yerli” sacayağı idi.
Bakın 10 sene geçti. Fethullah örgütlenmesi gitti, başı da öldü. En önemlisi Amerika bu uluslararası komplodan kendisini çekti. 2017’den itibaren Washington’da bir Kürt Barış Enstitüsü var... Bu enstitün, 8 yıldır Öcalan’ın Türk-Kürt ittifakı ve birliği paradigması yegâne “çizgi” olarak savunadurur Washington’dan... Daha önemlisi, ABD o günden buraya Mazlum Abdi üzerinden, adı PeKeKe olmayan isyan örgütüyle stratejik bir ilişkiye girmiş durumda, kim ne derse desin.
Peki ne için? Türkiye’yi bölmek için mi? Hayır. Uluslararası komplonun arkasından Amerika çekildi. İlk defa Ortadoğu’daki global menfaatleri, küresel menfaatleri, emperyalist menfaatleri için, ne derseniz deyin Kürt-Türk ittifakını ve birliğini istemektedir. Kürt Barış Enstitüsü’nü Amerika’da tutan ABD’nin durumu belli. Suriye’de Mazlum Abdi ile ilişkileri belli...
A. Tekin - ABD, PKK’ya silah yardımı yapıyor...
Ali K. Özcan- Türkiye’ye karşı yaptığını, siz nereden çıkarıyorsunuz?! Türkiye ile binlikte olmak için yardım yapıyor. Silahlar oradaki gerici-cihatçı vahşiyane unsurlara karşı korumak içindir. PYD ile ittifak Türkiye’ye karşı değil. Çok net. Abdullah Öcalan’ın Mazlum Abdi’ye yazdığı mektubu ben okumadım, ama adım gibi içeriğini söyleyebilirim size. Şimdi son maddeye geliyorum.
5- ABD uluslararası komplonun arkasında yok. Ama Fethullahçı yapının -devlet içinde “kripto” bir şekilde derinlere sinmiş olarak- hâlâ Sırrı Süreyya ve Selahattin’in arkasında durduğunu biliyorum. Zaten İmralı’ya da onun için gittiler. Tam manasıyla “yerli ve millî” bir komployla karşı karşıyayız. Bu yedi kişilik ziyaret, sayının yediye çıkarılmasının da anlamı ayrıca var, Abdullah Öcalan’ı nasıl, 2013-15’te manipüle edip, aldatıp onun eliyle yıktırdıysalar, yine aynı şekilde Öcalan’ın eliyle yıkmak istiyorlar.
Mahir Kaynak’ın “Bir tetikçinin arkasındaki gücü bulmak için, işin kime yaradığına bakacaksınız” deyişi ünlüdür, bilirsiniz... Bir yandan kayyımlar habire atanıyor, öte yandan “Video Çağrı” köpürtülüyor! Kime yarıyor? CHP ve DEM’e yaradığını herkes görüyor... Bunların arkasında bunlar var, devletin ilgili odağı ile bağlantılı olarak.
“Video Çağrı” denen deneme ile de Öcalan liderliğinin tabutuna son çiviyi çakma hedefleniyor. Tekrar edeyim mi bunu size?
A. Tekin- Neyi diyorsun? Barışın mı yani?
Ali K. Özcan- Tabiî ki... Derin bir komployla karşı karşıyayız. Derin “kripto” güçleri, hem devlet içinden hem örgütün “Yasal-Alan” yapısı tarafından... Sırrı Süreyya-Ahmet Türk’ten Saruhan Oluç-Cengiz Çandar’a diye özetlenebilecek bu elit örgütleşmesi, Öcalan’ın “tabutuna” son-çiviyi çakmak üzere, yoğun bir korku-telaş-panik ile -ve yoğun bir “medya eşgüdümü” ile- yollardadırlar...
A. Tekin – Anladım.
Ali K. Özcan- Dört-başı mamur bir “yerli ve millî” komployla karşı karşıyayız!
Son cümle: Leyla Zana tam bir sene bir ay önce: “‘Bu işi Öcalan’sız ve Erdoğan’sız kendi aramızda çözeriz’ diyenler oldu” dedi... Hâlâ “taraflar”dan çıt yok! Recep Tayyip Erdoğan bile Leyla’ya sormuyor ya? Ya haberi yok hâlâ Erdoğan’ın, ya da en-az Öcalan’dan daha beter veya benden daha beter tecrit altındadır. Ya sormuyorlar bunu! Ya bu “Erdoğan’sız ve Öcalan’sız kendi aramızda çözeriz diyenler” kimdi? İşte iş başında tetikçi ve menajeri olarak Sırrı ve A.Türk’ün bulunduğu ekip ve bunları işin “tam başına” koyanlar... Özellikle bu “Yasal alan” örgütü elitinin unsurları Öcalan’ın tabutuna son çiviyi çakmak üzere “Video Çağrı” köpüğüne sarılmış durumdalar...
Ne diyecek Öcalan “video” ile? “Silah bırak” demeyecek. “Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi bırakın” diyecek... Ne devlet memnun olacak ne Örgüt. Hadi bakalım! Öcalan liderliğini bitirme hamlesi demektir bu.
Bakalım! “Gün ola harman ala” der bu millet, bu hâl ve gidişe.
A. Tekin – Burada noktayı koyalım mı?
Ali K. Özcan- lütfen.