Allah vere de Putin o kitabı okumasa

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın, "Doğu Akdeniz'in Jeopolitik Önemi", "Doğu Akdeniz'in Hidrokarbon Potansiyeli", "Türkiye'nin Doğu Akdeniz Konusundaki Pozisyonu", "Doğu Akdeniz'e İlişkin AB, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın Tutumu" ve "Türkiye-Libya Mutabakatı" konularında "resmi bilgilendirme" içeren yayını "Doğu Akdeniz Denkleminde Stratejik Adım: Türkiye-Libya Mutabakatı",  malumuz, Türkiye ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin'e de hediye edilmişti.

"AB, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın haksız hamlelerinin de incelendiği" söylenen kitabın en önemli iddialarından biri "Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin sahip olduğu hakların ve meşruiyetinin altını özellikle çizmesi"ydi.

Halbuki, kitabı sayfa sayfa inceleyen Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım'ın tespitleri tem tersi istikametteydi; sormak farz hale geldi:

-Kitabın 14. sayfasında "Kıbrıs Adası"na -batısı itibarıyla- karasuları dışında deniz yetki alanı bırakılmadığı belirtilirken, 33. sayfasında yayınlanan haritada Güney Kıbrıs'a adanın batısında 18 millik kıta sahanlığı verilmiş gözüküyor; Türk dış politikasının fiili akışında hangisi doğru varsayılarak karar alınıyor/uygulanıyor?

-Kıta sahanlığı -daha önce de gündeme getirdiğimiz gibi- sadece "devlet" olarak tanınan ülkelere verildiğine göre, bu kitap, Türkiye Cumhuriyeti'nin Güney Kıbrıs'ı "tanıdığını" mı ilan ediyor dünyaya? Dünya liderlerine -özellikle- takdim edildiğine göre…

-06 Aralık 2019'da TBMM'ye sunulan muhtıradaki hatlar, Girit'in üzerinden geçerken, kitabın 34. sayfasındaki haritaya göre hatlar Girit Adası'nın doğusundan geçiyor; hangisi doğru?

- İşgal altındaki 18 Türk Adası'ndan 17'sinin gösterilmediği, işgal altındaki Gavdos, Lozan Antlaşması'nın 12. Maddesi ile egemenliği Yunanistan'a devredilmeyen Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba, Midilli, İpsara, Sakız, Sisam, Ahikerya ve Küçük Çuha ve Lozan'a göre sadece dörtte biri Yunanistan'a ait olan Girit'in tamamının Yunan Adası olarak gösterildiği bir haritayla, "Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin sahip olduğu hakların ve meşruiyetinin altı" mı çizilir, yoksa üstü mü; gelin bunu bir kere daha düşünün isterseniz…

Allah vere Putin, hele hele Trump, Macron filan o kitabı  zinhar okumasa…

Bakalım, Kimia neyin parçası olmayı seçecek?

İranlı tekvandocu -İran'ın olimpiyatlara katılan tek kadın sporcusu- Kimia Alizadeh, ülkesini terk ettiğini açıklamış. Dediğine göre, İran hükümetinin kazandığı madalyaları siyasi çıkarları için kullanmasından rahatsızmış ve "İkiyüzlülüğün, yalanların, adaletsizliğin ve dalkavukluğun parçası olmak" istemiyormuş.

Bir anda sahip olduğu üst düzey uluslararası takdir/desteği görünce iyiden iyiye meraklandım;

Bakalım, İran hükümetinin madalyalarını siyasi çıkar için kullanmasından rahatsız olan bu "idealist" genç kadın, ABD yahut İngiliz hükümeti bu tercih ve gerekçelerini emperyal çıkarları için kullandığında da aynı derecede rahatsızlık hissedecek mi!

Yahut…

"İkiyüzlüğünün, yalanların, adaletsizliğin ve dalkavukluğun parçası olmamak" için sergilediği direniş(!)i, işgalin, demokrasi maskesiyle işlenen cinayetlerin, tecavüzün, geleceğe dair ondan çok daha masum hayalleri olan çocukların başına yağan bombaların, Orta Doğu ve Orta Asya'nın bütün insani varlığını "böcek" gibi gören bir zihniyetin kirli projelerinin parçası olmamak için de sergileyecek mi!

İran'ı terk ederken sıraladığı "nedenleri" bir anda sömürgecilerin "gerekçesi"ne dönüşünce ne yapacak mesela; "vatanım" deyip bayrak mı açacak "küresel teröre"de, yoksa jurnal turuna mı çıkacak ülkesini adil!, medeni! Avrupa'ya!

Kara Fatma da, Şerife Bacı da, Halime Çavuş da, Tayyar Rahime de, Gördesli Makbule de, Sütçü İmam da, Şahin Bey de kendi geleceğini kurtarmak için düşmanla "işbirliği" yapabilecekken "ya istiklal ya ölüm" diyerek ülkeleri için savaşmayı tercih etti ve candan geçilerek verilen o savaş neticesinde kuruldu ya Türkiye Cumhuriyeti; ondan zahir anlayamıyorum ben "en kötü gün"ünde insanın ilk iş ülkesini terk etmesini…

İran'a en çok lazım olan şey, İranlıların kaderini, yine İranlıların azim ve kararlılığının kurtaracağına inanmış bir toplum şu günlerde…

SORU-YORUM

İktidarın "sosyal yardımlar"a yaptığı "jest" oransal olarak asgari ücrete yaptığından hayli fazla olduğuna göre, iktidar, sandıkta "muhtaçlar"dan başka "garantör"ü olmadığını düşünüyor olabilir mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları