Anadilini konuşamayan Avrupalılar

Sibel Özbudun’un satırlarını okumayı sürdürelim..
“Avrupa Konseyi, UAKÇS’yi imzalamayan Belçika’nın, “azınlık haklarını tanıması” yönünde bir tavsiye kararı aldı. Flemenkçe konuşan Flamanların bulunduğu Flandr bölgesi ile Fransızca konuşan Valonların bulunduğu Valonya’dan ve ayrı bölgesel yapı oluşturan Brüksel’den oluşan Belçika’da, bugüne dek yalnızca Almanca konuşan ve Almanya sınırında ikamet eden 70.000 kadar Belçikalı, resmen ‘ulusal azınlık’ olarak tanınmakta, Flamanlar, Flandr’da yaşayan 300.000 Valon’u “azınlık” olarak tanımayı reddettiği için Sözleşme imzalanmamaktaydı:
‘Kendi ülkelerinde’, ama Flaman bölgesinde yaşayan Valonlar, belediyelerde ve resmi dairelerde anadillerini kullanamıyorlar.
Kamu sektöründe, özel sektörde ve ticari yerlerde, Fransızca konuşanlar dışlanıyor. Valonlar, ülkelerinin yarısını oluşturan bu bölgesinde televizyon yayınları, okul ve eğitim gibi konularda kültürel hak elde edemiyorlar. Flaman belediyeler, Valonların düzenlemek istedikleri kültürel toplantılar için salon kiralamayı reddediyorlar. Valonlar, Flandr’da yaşayan İtalyanlara, Türklere ve diğer yabancılara bu alanlarda hiçbir sorun yaratılmadığına dikkat çekiyorlar. Avrupa Konseyi, ‘Belçika’da azınlıklar’ konulu rapor ve bu rapor kapsamındaki karar çerçevesinde, Federal Belçika Kraliyeti’nin Flandr bölgesinde ikamet eden Valonların ve Valonya bölgesinde ikamet eden Flamanların, ‘azınlık haklarından yararlanması’, ‘kültürel haklarının tanınması’ve ‘azınlık olarak korunmaları’ gerektiğini vurguladı. Vlaams Blok Partisi, ‘bölgenin tüm yabancılardan olduğu gibi Valonlardan da arındırılması gerektiği’ görüşünü savunmayı sürdürüyor.
Daha ‘ılımlı’ tanınan sağ partilerden Volksunie’nin eski başkanı Geert Bourgeois, ‘Flandr’a yerleşen çürümüş, zengin ve şımarık Valonların, Flamanca öğrenmediklerini, uyum sağlayamadıklarını ve kendilerini tüm dünyaya, ezilen zavallı azınlıklar gibi gösterdiklerini’söylüyor.
Flaman Sosyal Hıristiyan Partisi, Avrupa Konseyi’nin tavsiye kararını onaylamalarının söz konusu olmayacağını bildirdi. Avrupa Konseyi kararının yaptırım gücü bulunmuyor.”
 “Zengin” Flamanların “yoksul” Valonları artık sırtlarında taşımak istemediklerini açıktan açığa dillendirdiği, “bölünme” nin eşiğindeki Belçika’da olanlar [üstelik Avrupa’nın bu açıdan tek riskli ülkesi Belçika da değil; İskoçya ve İrlanda’sıyla Britanya’nın, Bask ve Katalanlarıyla İspanya’nın, Korsikalılarıyla Fransa’nın, ‘zengin’kuzeyi ve ‘yoksul’güneyiyle İtalya’nın ‘birlik ve beraberliği’nden söz etmek hayli zor!], The Guardian’dan Ian Buruma’nın, “Hiç böyle bir niyeti olmamasına rağmen AB, gelinen noktada tam da savaş sonrası tasarlanan birliğinin dizginlemeye çalıştığı güçleri cesaretlendiriyor,” [9] saptamasını doğrulamaktadır.
“Dizginlemeye çalışılan güçler” in, son Avrupa Parlamentosu seçimleriyle birlikte zincirden boşanması ise, hiçbir sözleşme, şart, ya da AİHM kararının “çok kültürlülük, hoşgörü, kültürel zenginlik vb.” söylemlerini güvence altına alamayacağını net bir şekilde gözler önüne sermiştir.[10] 736 sandalyeli Parlamento’nun 120 milletvekilinin “yabancı düşmanı veya AB karşıtı” [11] olduğu mevcut tabloda, artık “Avrupa karşıtı, göç karşıtı ve birbirinden çok farklı olan popülist güçlerin Avrupa’yı silip süpürmesi” kaygıları somut olarak dile getiriliyor.”

Yazarın Diğer Yazıları