Dr. Devlet Bahçeli’nin başlattığı “Abdullah Öcalan’a umut hakkı” sözü üzerine, PKK, zehir zemberek bir bildiriyle “PeKeKe” adından vazgeçiyor. Bir de silah bırakacağından bahsediyor.
Haberlere bakıyorsunuz, biz dâhil birkaç yayın organını dışında hepsi “PKK silah bırakıyor” haberi geçiyor.
Dış şartların en uygun olduğu bir zamanda PKK nasıl silah bırakabilir?!
Milleti kandırmayalım. Bildirinin sonunda başından beri PKK önünde isimleri anılan Fuat-Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un “şehadetler”ini ilân ederken nasıl mücadele sözü veriyorlar bakın:
“…Tarihi 12. Parti Kongremizi, Özgürlük Hareketimizin başından itibaren yer alarak bugüne kadar aralıksız mücadeleleriyle bizlere öncülük eden bu iki büyük şehit yoldaşa atfediyor, onlar şahsında tüm mücadele şehitlerimize başarı sözümüzü yineliyor, Barış ve Demokrasi Şehidi Sırrı Süreyya Önder Yoldaşın hayallerini gerçekleştirme iddiamızı belirtiyoruz. / Ulus Devletçi Sosyalizm Yenilgiye; Demokratik Toplum Sosyalizmi Zafere Götürür! / İnsanlıkta Israr Sosyalizmde Isrardır! / Bijî Serok Apo!”
Adamlar sosyalizmle (yani komünizmle) “zafer”e gidecekleri iddiasındalar.
Hepimizin takıldığı yer Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın geçtiği satırlar. Söylemedikleri kalmıyor. Bizden tamamen ayrı, uzaydan inmiş, Anadolu’ya ve civarına yerleşmiş bir kitle varmış da Türkler gelmiş o milleti eritmiş, yok etmiş, katletmiş... İç içe olanlar nasıl bitirilir? O sen, sen osun. İnsan kendisine zulmeder mi? Bütün isyanlarına bakın, asıl ne için ayaklandıklarını anlayın ve sonra konuşun. İç içeyiz. Birliğimiz, bütünlüğümüz üzerine defalarca yazıldı. Bölge farkını, mahallî dilli, üstelik çok çeşitli mahallî dilli halkı nasıl ayrı düşünebilir insan.
Emperyalistler araya girerse, başı çekenlere vaatler verilirse, ayrıştırmak istenme hiç akla getirilmiyor. Ya aşiretçilik için, ya cemaatçilik için, ya sosyalizm=komünizm gibi ideoloji için baş kaldırılıyor, ayrılmak isteniyor.
Şu satırları okuyalım, PKK’nın hedefinden vazgeçip geçmediğini anlayalım:
"Partimiz PKK [PeKeKe]; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Doğuşunda reel sosyalizmin etkilerini yaşadı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendi. 1978’den başlayarak yürüttüğü özgürlük mücadelesiyle Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak görülmesini esas aldı."
En ağır ifadelerle Millî Mücadele’nin getirdiklerine tavır alınıyor. En ağır ifadelerle Millî Mücadele yürütenler suçlanıyor.
Art niyeti olmayan, ülke bütünlüğü, millî birliği düşünen kim böyle cümleleri kurabilir?!
Bu bildirinin yayınlanmasından hemen sonra internet sitemizde sıcağı sıcağına yorumumuzda bu bildiriyle PKK’nın feshinin değil Türkiye’nin feshinin ilân edildiğini yazmıştım.
Yanlış mı?!
Böyle bir açıklamayı yayınlayana inanabilir misiniz? Silah neden bırakılır? Ya hedefine ulaşmıştır ya da kendisine söz verilmiştir.
Bildirilerindeki şu sözlere bakanı:
“Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşen Kürt isyanları, 1000 yıllık tarihi Kürt-Türk ilişki diyalektiği ve 52 yıllık Önderlik mücadelesi Kürt sorununun ancak Ortak Vatan ve Eşit Yurttaşlık temelinde çözülmesinin kazandıracağını göstermiştir. 3. Dünya Savaşı kapsamında Ortadoğu’da yaşanan güncel gelişmeler de Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlemeyi kaçınılmaz kılmaktadır.”
Bu şartlarda ayrılıyoruz, diyemiyorlar. Çünkü 52 senedir silah kullandılar. Kendileri gibi komünist olanları saflarına çektiler. Partinin bir dişi bir erkek iki başkanlığı dışında istediklerini elde edemediler.
Netice itibarıyla silah kullanmalarının tek sebebi ayrışmak. KCK (Koma Civakên Kurdistanê = Kürdistan Topluluklar Birliği) dedikleri bir örgütlenmeleri var. Etnisitenin başka devletlerdeki parçalarını da bir çatı altında birleştirmek istiyorlar. Bunu manası ayrışmak değil de ne?
“PeKeKe”yi kapattıklarını söylüyorlar. Sanki resmî bir kuruluş da “PeKeKe” adını siliyorlar. KCK’i öne çıkaracaklar veya yine harf yığını bir örgüt adı alacaklar.
Önce kendilerini kamufle ederek Abdullah Öcalan’ı kurtarmak için yeni bir evreye gireceklerdir.
Bu köşede 2 ay önce 14 Mart 2025 günü çıkan “Ortadoğu’da yeni devlete hazır olun!” başlıklı yazımın son satırları PKK’nın açıklamasından sonra gelinecek neticeyi gösterir sanırım:
“Abdullah Öcalan’a itibar edilirken bin kere yüz bin kere düşünülmeliyiz.
Ve her şehrimizde, her ilçemizde, her köyümüzde şehitlerin kabirlerini akla getirmeliyiz.
Çözüm diye bir şey yok... Silah bırakma diye bir şey yok. Kandil’dekiler bıraksa, Suriye’dekiler var. Suriye’de göreceksiniz, “Öcalanistan”ı kuracaklar.
ABD/İsrail “Öcalanistan”ı ilmik ilmik örüyor.
Yakında Trump’tan, “Abdullah Öcalan’ı hapisten çıkarmazsanız, ekonominizi mahvederim. Aptal olmayın.” mektubu gelirse hiç şaşırmayalım.”
Ankara’nın PKK’ya kanıp kanmadığını göreceğiz.