Apo özerklik istiyor, çünkü..

On yıldan bu yana “İkiz Yasalar” ı yazar dururum.. Sadece bu gazetede değil bir çok alanda ve TV kanallarında bu “İkiz Yasalar” ı dilim döndüğünce anlattım..
Şimdi Apo’nun talepleri, BDP’nin çıkışları falan hayretle karşılanıyor ya..
Ben de bu “hayret edilişe” hayret ediyorum..
Apo ve güruhu fazladan bir hamle yapmıyor!..
Türkiye’yi onlarca yıldır yönetenlerin araladığı kapıdan içeri dalıyor, o kadar!..
Yani, Ankara’nın koltuk sahipleri (Ama hepsi asker sivil dahil..) Apo’nun yolundaki çakılları temizlemişler ona asfaltı dökmüşler.. O da açılan yoldan yürüyor..
Apo’ya “özerkliği kimlerin nasıl ve neden” yol gösterdiği bir yana, bu yazıda Türkiye’nin, Ankara’nın nasıl zemin hazırladığını sunalım..
Ve bir kere daha (birkaç yazı ile) “İkiz Yasaları” anlatalım..
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 16 Aralık 1966 tarihinde bir karar aldı. Bu kararın başlığı “Siyasi ve medeni haklar uluslararası sözleşmesi” dir. Bu karar 23 Mart 1976’da yürürlüğe girmiş ve üye ülkelere sunulmuş, inceleyerek imzalanması istenmiştir. Bu kararın birinci bölümü “Kendi kaderini tayin hakkı” başlığını taşır. Bu bölümün birinci maddesi ise “HALKLARIN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI” şeklindedir. Bu maddenin birinci bendini okuyalım.. “Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtası ile halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.” Burada “BÜTÜN HALKLAR” tanımına dikkatlerinizi çekiyorum. Birleşmiş Milletler’in bildirgesi bir devleti oluşturan millet içerisinde, etnik kimlikleri gıdıklayacak niteliktedir! Yani, emperyalizmin “böl ve yönet” taktiklerini hatırlatıyorum.
Ve devam ediyorum...
Sıra “Kopenhag Kriterleri” nde..
Madde 32-33’e bakalım.. “Ulusal azınlıklar, etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerini, her türlü asimilasyon girişiminden ari olarak, koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Gene madde 32-3-4-5... “Dilsel ayrılığı olan etnik topluluklar azınlık sayılacak, kendi dillerinde serbestçe eğitim öğretim ve yayın hakkına sahip olacaklardır.”
Gerek BM, gerek Kopenhag Kriterleri’ndeki maddeler, bakıldığı zaman içinde bulunduğumuz yüzyılın gereği, uygarlık donanımlarıdır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, içinde bulunduğumuz yüzyıldan yüz sene önce dayatılan SEVR sömürgeciliği işte bu “donanımlarla” yeniden dayatılmaktadır. Kopenhag Kriterleri içindeki maddelerle, devletimizin asli millet yapısını oluşturan Kürt kökenli Türk vatandaşları, “azınlık” statüsü içinde kabul ettirilmektedir. PKK saldırıları ile oluşturulan stratejide, Anadolu topraklarında bir Kürt devleti amaçlanmaktadır. Bu devlet, hem Anadolu’nun hem Orta Doğu ve Orta Asya’nın yeraltı kaynaklarına uzanma yolunda sömürgecilere üs olacaktır. “Sömürgecilerin yeniden dünya düzeni jeopolitiği” Kopenhag kriterleri ile delinen Türkiye Cumhuriyeti Devleti direnişi, Birleşmiş Milletler’in 1976’da gönderdiği bildirgenin imzalanması ile iyice çökertilecektir.
İşte bu tuzak, TBMM kararı ile yasalaştı...
Altında Mesut Yılmaz gibi siyasiler, Şarık Tara gibi sermaye sahipleri, Volkan Vural gibi bürokratlar, malum medyanın köşe yazarları gibi baş rol oyuncularının olduğu, AKP İktidarının onaylattığı teslimiyet hikayesidir bu...
Devamını yarın okumanızı dilerim...

Yazarın Diğer Yazıları