‘Aramıza hoş geldin Sayın Apo’
Bugünler de Abdullah Öcalan’la yatıp kalkıyoruz.
“Abdullah Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun!” milâdından azamî istifade eden PKK/DEM’in adamları, “taban”da var güçleriyle PKK’nın emellerinin propagandasındalar. Diğer tarafta kapı kapı dolaşıp partileri ziyaret ediyorlar, “PeKeKe”nin nasıl cici bir örgüt olduğunu, PeKeKecilerin ağızlarına az biraz bal çalınsa silahlı bırakacaklarını anlatıyorlar. Partiler de “Olur ağam, olur paşam, bir şeyler yaparız.” diyorlar.
Fırsatçılar sadece PKK/DEM’ciler mi?
Ak Parti’nin kanatları altında TBMM’ye dört milletvekili sokan Hüda Par, diğer tarafta Ak Parti içinden cırtlakçılar, PKK’ya aralanan kapıdan başlarını sokuyorlar. Saray’ın en yakınındaki bir isim, illeri başşehir Ankara’dan koparmak için “adem-i merkeziyet”i istiyor, diğer tarafta Ak Parti içinden Feyzi adlı bir başka milletvekili çatı isim “Türk”ü etnisiteye indiriyor, ne kadar etnisite varsa bir bir “millet” yapıyor, “Türk”ü yok sayıyor, aklı sıra “Türkiye Meclisi” örneğini veriyor, “Türkiye Büyük Millet Meclisi. Burada ince bir detay var. Türk Meclisi değil, Türkiye Meclisi, milletlerden oluşan bir Meclisi” diyor.
Sırada “Türkiye” adının kalkması da var. Hükûmet bir ara “Türk”ü silmek için çok uğraştı. Büyük tartışmalar çıktı. (“Türk Adını Silme Planı” kitabımızı yine hatırlatacağım. “Türk”ü nasıl silmek istedikleri orada tek tek yazılı.)
***
Sizi 23 yıl öncesine götüreceğim... “AB’ye uyumlandık: 74 madde kanunlaştı. Aramıza hoş geldin ‘Sayın Apo’” başlıklı yazımı vereceğim. Bu yazı, o zaman yönetimimizde çıkan haftalık Türkhaber gazetesinde yer alıyor. Önemli gördüğümüz haberleri biz yorumluyorduk. Aynı ismin sık görünmemesi için bir iki yazının dışında imzamızı koymuyorduk.
O zaman DSP, MHP ve ANAP ortaklığında koalisyon hükûmeti vardı. Başbakan Bülent Ecevit, başbakan yardımcıları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’dı. 28 Mayıs 1999’ta kurulan ANASOL-M Hükûmeti 18 Kasım 2002 günü bozulmuştu.
TBMM’de ara ara Avrupa Birliği uyum kanunları çıkarılıyordu.
Biz Türkhaber’in 5 Ağustos 2002 günü çıkan sayısında, 3 Ağustos 2002 günü TBMM’de kabul edilen Avrupa Birliği Uyum Yasası’a geniş yer ayırmıştık.
Hükûmet, 2007’de, “Avrupa Birliği Uyum Yasa Paketleri” kitabını yayınladı. “Önsöz”ünü o zamanki Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün yazdığı bahsettiğim uyum paketinin özetini bu kitaptan vereceğim. Nelerin önünün açıldığını göreceksiniz:
“3 Ağustos 2002 tarihinde kabul edilen üçüncü uyum yasası paketiyle, ölüm cezası savaş ve yakın savaş tehdidi halleri dışında Türk hukuk sisteminden çıkarılmış, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın yapılması ve bunların öğrenilmesi önündeki hukuki engeller kaldırılmış, bazı basın suçlarına ilişkin hapis cezaları kaldırılmış, cemaat vakıflarına ilişkin taşınmaz mal rejimi daha liberal bir hale getirilmiş, ifade özgürlüğü kapsamındaki eleştiri hakkına açıklık kazandırılmış, hukuk ve ceza davalarında AİHM kararları ışığında yargılamanın yenilenmesi imkânı getirilerek insan hakları ihlallerine ilişkin tahsis imkânı güçlendirilmiş, göçmen kaçakçılığı suçu Türk Ceza Kanunu kapsamına alınmış, dernek ve vakıfların faaliyetleri kolaylaştırılmıştır.” (s. 3)
***
Bu kanunun çıkmasının hemen ardından Türkhaber’de 5 Ağustos 2002 günü yer alan yorumumuz:
Avrupa Birliği uyum kanunları, belli başlı maddelerde MHP’nin muhalefetine rağmen, TBMM’den geçti.
MHP’nin kaygısı millet içinde bir millet meydana getirilmesiydi. Yoksa Türkiye’nin AB’ye girmesine bir itirazı yok.
MHP dışındaki partiler PKK’nın başı Öcalan’ı idamdan kurtarmak için var güçleriyle çalıştılar. Aynı zihniyet bir zaman geçtikten sonra Öcalan’ı Meclis’te görmek isteyeceklerini de söyleyecektir. Zaten ANAP’lı bakan Mehmet Keçeciler: “PKK dağdan insin politika yapsın.” demişti. PKK’nın başı da Öcalan olduğuna göre, onun önce hapisten çıkarılması gerekecek. İşin şaşırtıcı tarafı Öcalan’ın idamı kaldırıldı, Diyarbakır dağlarında iki askerimiz PKK’nın kurşunlarıyla şehit düştü. Nasıl olsa Öcalan’ın idam edilmesi korkusu bulunmuyor; şimdi de onun affı için silâha sarılırız, diyecekler. Arkalarında koskoca Avrupa Devletleri var nasıl olsa.
Öcalan silahlı harekete başladığında ne istemişti? Önce Güneydoğu’da mahallî dilleri “Kürtçe” adı altında toplamak ve bu dili bir edebiyat ve ilim dili yapabilmek istemişti. Sonrası bir millet ortaya çıkacak ve milletin işgal altında olduğu, asimile edildiği, öldürüldüğü, asıldığı kesildiği söylenip bağımsızlık talep edilecekti. Hedef bu idi.
Öcalan’a gerek kalmadı. İçimizde ne çok “Apo” varmış! Bu memleketi 12 Eylül’den önce de MHP’liler düşünmüş, komünistleri bozguna uğratarak Türkiye’nin uydu olmasını önlemişlerdi; şimdi de bölünmesini önlemek için var güçleriyle çalıştılar ve tarihî vebali başkalarının üzerine yüklediler.
Ayrı bir inceleme konusu ama ufacık hatırlatalım: 19. yüzyılın ikinci yarısında 1878 Berlin antlaşmasıyla Balkanlar şekillenmeye başladı. Burada alınan kararlar üzerine süratle Arnavutların milletleştirilmesi yoluna gidildi. Arnavutça da aynen Kürtçe gibiydi. Bir dağdaki diğer dağdakini anlamıyordu. Gelişmemiş bir dildi. Avrupalılar sun‘î olarak bu dilin gelişmesini sağladılar, alfabe icat etmeleri için ön ayak oldular. Sonunda Osmanlı’ya baş kaldıran Arnavutlar ortaya çıktı. Osmanlı devletinin dağılma vetiresi de Arnavutlardan başlar. 1912’de Arnavutlar isyan etmeseydi, Balkanlar bir çırpıda elden çıkmayacak, Türkiye suyun bu tarafına çekilmeyecekti. AB’cilerin sınırı bu kadar kalmayacak ama Türklerin artık gidecek yeri de kalmadı. Kayıtsız şartsız teslimiyetçiler 14 maddenin tamamını 16.5 saatte geçirdik diye el ovuşturuyorlar. Zaman içinde milletin yüreğine neyi geçirdiklerini de görecekler!” [Arslan Tekin]
***
Dr. Devlet Bahçeli, “Gelsin Meclis’te konuşsun” sözü baktı farklı yönlere çekiliyor, dün “aydınlatıcı” bir açıklama yaptı.
“…On yıllardır milletimizin başına musallat olan kanlı musibetin nihayet sonu görünmüştür. Sosyal, siyasal, ekonomik, güvenlik, toplumsal maliyeti ile birlikte insanî ve vicdanî kayıp ve mağduriyetleri yüksek seviyelere tırmanan silahlı şiddet ve ihanet dönemi kapanmak üzeredir. Kaldı ki başka bir seçenek veya ileri sürülebilecek bir mazeretten bahsedilemeyeceği gibi bölücü terörü haklı gösterebilecek hiçbir anlayış ya da amaçtan söz açılamayacaktır.”
PKK kanadı, 22 Ekim 2024’te TBMM’de grup toplantısında yaptığı konuşmada kendilerine ön açtığını düşündükleri Devlet Bahçeli’nin bu açıklamasına şimdi ne diyecek?
Gündemi MHP belirliyor... Ey adalet neredesin?!
Yozgat’ta CHP’ye itibar edildi mi?
‘1915 Tehciri ve Ermeni Meselesi’
Devlet Bey İmamoğlu üzerinden ölçüyü koydu
Bülent Akarcalı neye itiraz etti?
Biz de şimdi Yunan’a mı küfredelim!!
Yunanistan’ın aklı niye Türkiye’de?
Türkiye’de kaç devlet var?!
Doğu Türkistan’ı ne kadar biliyoruz?
“Aman Ruslara karşı Türkleri tutalım…”









