Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’ni kurduğunda partiyi halka armağan etmiş, bunu parti ismine de yansıtmıştı!

Cumhuriyeti kuran halktı, onun sahibi ve koruyucusu da bu aziz milletti!

Yıllarca hükümdar kılıcı altında ezilen millete Atatürk böyle bir vasıf vermişti!

Ülkeyi düşman işgalinden kurtaran bu aziz millet, yeni devletin de kurucusuydu!

Halkın arasına sık sık karışmaktan büyük zevk duyan Atatürk’ün 1930’da Tokat’ta bir vatandaşı dinlerken çekilmiş fotoğrafını hepiniz bilirsiniz.

Öyle keskin bakışlarla, dikkatle dinliyor ki vatandaşı, dinlediklerinden dolayı yaşadığı derin üzüntü yüz hatlarına yansıyordu!

Atatürk’e hakaret eden köylü olayını hepiniz bilirsiniz.

Olay aynen şöyle yaşanır:

Atatürk’e kendisine hakaret eden bir köylü hakkında soruşturma yapıldığı bilgisi verilir. Atatürk sorar neden?

Derler ki, “Size küfür ettiği için”

Atatürk bunun nedenini sorduğunda, “Gazete kâğıdı ile sardığı sigarayı yakarken kâğıt tutuşmuş da ondan” yanıtını alır.

Bunun üzerine Atatürk sorar: “Siz hiç gazete kâğıdı ile sigara içtiniz mi?”

Aldığı “hayır” cevabı üzerine ise şu tarihi cevabı verir:

“Ben Trablus’tayken içmiştim, bilirim. Pek berbat şeydi. Köylü bana az küfür etmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmeyi sağlayınız!”

Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni kuran Atatürk, “Köylü milletin efendisidir” diyen bir liderdi!

Demokrasiyle yönetim hakkını bu yüce millete verdi!

Peki bir de bugüne bakalım!

Bugün CHP’nin başında olan zat, Kemal Kılıçdaroğlu kaybettiği onca seçim sonrası halen koltuğunda oturuyor!

Seçimi kaybedeceğini bildiği halde inatla, tüm uyarılara rağmen kendisini aday gösterten Kılıçdaroğlu, hayalleri çalınan milyonlarca gencin içinde bulunduğu ülkenin anahtarını adeta AKP’ye hediye etti!

Sahi kaç seçim kaybetmişti?

12

13

14

?

Kaç seçim kaybetmeniz gerekli bırakmak için?

“Uzun süre koltuğunda oturan altına etmiştir” diyen siz, ne zaman kalkacaksınız o koltuktan?

Koltuklarını bırakmadıkları gibi göz göre göre seçim kaybetmelerine ses çıkaran vatandaşla da açık açık kavga etmeye başladılar artık!

Yahu siz bu millete hizmet için politika yapan (en azından yapmanız gereken) basit bir politikacısınız bu millet karşısında!

Millete kafa tutmak hiçbir politikacının haddi değil!

Dün Akbelen’deki doğa katliamına karşı mücadele eden vatandaşlara güya desteğe gittiniz!

Güya diyorum çünkü, millet orada ısrar etmese sadece çadırları ziyaret edip geri dönecektiniz!

Gerçi Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcınız Semra Dinçer’e kalsa güya daha önceden sizin barikatların oraya gideceğiniz planlıymış!

Dinçer’e göre, barikatlara gidilecekmiş ama arazi tipi araç beklemek için Kılıçdaroğlu aracına geçmişmişte mişmişmiş!

Yahu arazi tipi araç hazır değilse demek ki planlı değildi barikat ziyareti!

Velev ki planlıydı, o zaman da araçta değil, vatandaşın arasında beklerdi Kılıçdaroğlu arazi aracını!

Demek ki milletin ısrarıyla oraya gittiniz!

Demek ki planlı bir durum söz konusu değildi!

Konuşmasanız belki daha etkili olur, ne dersiniz?

Diğer taraftan Kılıçdaroğlu’nun doğa katliamına direnen millete güya ziyaretinde CHP’li vekillerin skandalları birbirini izledi!

Önce Mahmut Tanal çıktı, kendisini eleştiren vatandaşa: "Sizin gibi insanlar yüzünden iktidarı kaybettik. AKP’nin provokatörüsün” diyerek çıkıştı!

Haydaaa beyefendi, millet sizden hesap soracak millet, siz milletten değil!

Tam bu skandalı konuşurken bu sefer de Ali Mahir Başarır bir başka skandala imza attı.

Vatandaşa parmak sallayarak, “Bana bağırma” dedi.

Sayın lordum, bu millet sana bağıracak sen de susacaksın!

Son olarak olmasa olmazdı Mustafa Sarıgül bir skandala imza attı!

Kılıçdaroğlu’nun aracını barikatlara yönlendirmeye çalışan kalabalıktan bir kadını kolundan tutup sürüklemeye kalktı!

Tepki alınca arkasına bakmadan kaçtı!

Bu vekillerle, bu kafayla değil iktidar bir sonraki seçimde muhalefet bile olamazsınız!

Korkumuz, yerel seçimlerde alacağınız ağır bir yenilgiyle İstanbul, Ankara ve hatta İzmir’i AKP’ye hediye etme olasılığınız!

Atatürk şu günleri görse, hasta yatağından bir hışımla kalkar ve bastonuyla sizi Edirne’ye kadar kovalardı!