AYM Tartışması: Hangisi daha büyük tehlike?

Anayasa Mahkemesi (AYM) tartışmaları, haftalardır sürüyor. Kendi partisini iktidara bağlayan bir parti liderinin AYM' nin yapısını değiştirerek onu da tamamen AKP'ye bağlama çağrısı, AYM üyelerinden Engin Yıldırım tarafından atılan bir Twitter mesajı (tweet) sonrası haklı gerekçe kazanmış gibi gösterilmek isteniyor.

AYM' nin yapısının değişmesi fikrini destekleyenler, "Bakın! Haklıydık" havalarında,

Desteklemeyenler, Yıldırım'a öfkeli, "Aradıkları kozu verdin!" diye suçluyorlar.

Peki, gerçekten AYM' nin yapısını değiştirmek için bir koza ihtiyaçları var mı?

AYM' nin yapısını değiştirmek için gereken anayasal çoğunluğa sahip olsalar ve bunu yapmayı kafalarına koysalar bir dakika durup ilgilenirler mi kimin ne söylediğiyle?

Engin Yıldırım'ı AYM' den çıkan hukuka aykırı kararlara yazdığı karşı oy yazılarından tanıyoruz. Bu karşı oylarda görünen, mahkemenin içindeki en özgürlükçü hakim olduğu.

Bu açıdan, sebep olacağı anlam böylesine belliyken akılla ve mantıkla bağdaşmayan bu yersiz tweeti atması şaşırtıcı olsa da bunu bir darbe tehdidi olarak görmek, açıkçası oldukça gülünç.

Zira, verdiği kararları alt mahkemelerce dahi kale alınmayan AYM' nin görüldüğü üzere ne olması gerektiği gibi hukuken ne de hukuk dışı herhangi bir gücü yok.

Öte yandan, OHAL döneminde çıkan KHK'ları iptal etmeyerek yürütme karşısında hukuki duruş sergileyemeyen AYM' nin hak ettiğini yaşadığını söylemek mümkün.

Ayrıca gerçekçi olalım: İktidarın istediği bir değişikliği yapmak için koza falan ihtiyacı yok. Sayıları tutsun yeter.

Hakimlerin Tarafsızlığı

Tabi şunu da belirteyim ki, kendisinin bu tweetinin içeriğini de tweet atılmasını da hatta bir önceki bisikletli tweetini de yürütmeyle arasında şahsi polemikler yaratması açısından mesleki sorumluluğunu göz önüne alarak yanlış buluyorum.

Zira, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hakimlerin hiçbir yerden emir ve talimat almamasının yanı sıra, siyasi, çevresel veya içsel bir baskı altında kalmadan da karar vermesi anlamına geliyor.

İçsel baskı ise bireysel kanaat ve önyargılarından sıyrılmış kararlar verebilmesi demek.

İşte bu tarafsızlık hakimler için bir hak olmakla birlikte vatandaşa karşı bir yükümlülük.

Bu yükümlüğü yerine getirdiği, imzasını attığı kararlarda yalnızca hukukla bağlı olduğu konusunda kanaat oluşturmak da yine hakimlerin sorumluluğunda.

Dolayısıyla, tamamen siyasi bir erk olan yürütme ile yaşanacak her türlü polemik, işte bu yükümlülüğün ihlaline ve dolayısıyla da tarafsızlık unsuruna zarar getirmektedir.

Ancak tarafsızlık unsuruna zarar veren yalnızca hakimlerin açıklaması mı?

İlk Derece Mahkemesi'nin Kararı

Bildiğiniz gibi, Enis Berberoğlu hakkında AYM tarafından verilen ihlal kararı, ilk derece mahkemesi tarafından tanınmadı.

Üstelik, kendisi de ihtiyaç duyduğunda AYM' nin adaletine sığınmış olsa da AYM' nin kararlarına saygı duymadığını söyleyen Cumhurbaşkanı, "O yargının kendi içinde sürdürdüğü bir karardır. Geçmişte de bunun örneği Şahin Alpay ile ilgili vardı. Yerel Mahkeme böyle bir adım atmıştı, demek ki, atabiliyor böyle bir adımı" dedi.

Sanki, Alpay kararında, nihayetinde ilk derece mahkemesinin AYM kararına uymak zorunda kaldığını bilmiyor gibi. Sanki, Anayasa'nın açık hükmünden bihaber gibi!

Oysa bir Cumhurbaşkanı olarak pek ala biliyor, Anayasa hükmünü de yargı sistemindeki önemli davaların sonuçlarını da.

Peki neden böyle açıklamalar yapıyor? Bu açıklamalar ne işe yarıyor?

Bu açıklamalar, hukukun değil, iktidarın talepleri doğrultusunda kararlar çıkması için gereken yerleri cesaretlendirmeye yarıyor.

O halde, yargı sistemindeki en büyük tehlike, bir hakimin düşüncesizce attığı tweet mi;

Yoksa Cumhurbaşkanı'nın AYM kararını uygulamayan ilk derece mahkemesine destek vermesi ya da ilk derece mahkemesinin söz konusu kararı uygulamayarak Anayasayı çiğnerken Cumhurbaşkanı'nın bu tavırlarından güç buluyor olması mı?

Yazarın Diğer Yazıları