Bir gün, hiçbir şey üretmeyenlerden izin almadan bir şey yaratamayacağınızı fark ettiğinizde…
Para akışının mal ya da hizmet üretenlere değil, yalnızca ayrıcalık sahiplerine yöneldiğini gördüğünüzde…
Birçok insanın çalışarak değil, siyasal yakınlıkla zenginleştiğini, yasaların sizi değil onları koruduğunu anladığınızda…
Ve en acısı, yolsuzluğun ödüllendirilip dürüstlüğün fedakârlık sayıldığını fark ettiğinizde…

İşte o zaman, içinde yaşadığınız düzenin artık sizi değil, kendini korumaya çalıştığını anlayabilirsiniz. (Alissa Zinovievna/Ayn Rand)

Bu gerçekleri konuşmak, bir siyasi cesaret işidir.
Ve o cesareti gösterenlerin yanında yer almak da, milliyetçiliğin asli görevidir.

Zamanında Sayın Yaşar Yıldırım, siyasette “olayların içine karışmadan durmanın” erdeminden söz ediyordu.
Kirli pazarlıklara, iktidar içi çekişmelere, günübirlik çıkar hesaplarına karışmamak gerektiğini…
Ülke meselelerini yukarıdan, soğukkanlı bir yerden izlemek gerektiğini savunuyordu.

Ona göre “balkondan seyretmek”, sadece pasiflik değil; bir tavırdı.
Kendini kirli ilişkilere bulaştırmadan, ilkeli bir duruşu temsil eden bir mesafeydi.

Peki, şimdi ne oldu?

Bugün Sayın Yıldırım, olayların tam merkezinde.
İktidarın politikalarının savunucusu, ortak kararlarda imza sahibi, sistemin her çıkmazına koltuk değneği olmuş durumda.
Üstelik geçmişte "olayların dışında kalmak gerek" diyen kendisi, bugün olayların içine girmeyi reddeden, sorgulayan ya da mesafe koyan milliyetçileri “suçlar” hale gelmiş durumda.

İşte tam da bu yüzden sormak gerekiyor:
Hani olayların içine karışmak kirletirdi?
Hani balkon, duruşun yeriydi?
Şimdi siz neredesiniz Sayın Yıldırım?
Yoksa… Balkondan mı düştünüz?

Bugün sorgulamayan, düşünmeden itaat eden, her kararın arkasına hizalanan bir siyasetin adına “milliyetçilik” deniyor.
Ama bu, milliyetçilik değil; çıkar merkezli hizalanmış bir sadakat gösterisidir.

Gerçek milliyetçi, milletin hakkını savunur.
Gerçek milliyetçi, devletin değil halkın yanında durur.
Ve gerçek milliyetçi, geçmişte söylediklerinin arkasında durur, konjonktüre göre eğilip bükülmez.

Siyasette duruş, bazen susarak olur.
Bazen susmamak gerekir.
Ama her şeyden önemlisi; dün söylediğini bugün unutmamaktır.

Balkondan bakmayı öğütleyen bir siyasetçi, bugün olayların tam ortasında susuyorsa;
Dün mesafeyi öğütleyip bugün şartsız taraf haline gelmişse;
Bu, sadece bir pozisyon değişikliği değil;
Bir ilke kaybıdır.

Ve evet…
Yaşar Yıldırım artık balkondan seyretmiyor!

Türk milliyetçilerine tepeden bakıp, recon kesiyor!

Muhtemelen… Balkondan düştü. (!)

3 Ağustos Pazar. Saar 18.00 da Bursa Osmangazi Meydanında “Birinci Vazifen” mitinginde buluşmak dileği ile…