Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Bayramlaşmama: Bir sorumluluğun reddi

Öncelikle herkese iyi bayramlar dilerim. Bu yazıyı bayram üzerine değil de bayramlaşmama üzerine yazmamın nedeni, bayramın ilk gündeminin “Kim kiminle bayramlaştı, kiminle bayramlaşmadığı” olması.

MHP, DEM’le bayramlaştı da CHP ile bayramlaşmadı. AKP, CHP’yle DEVA’yla bayramlaşmadı. CHP kimseyle bayramlaşmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, "bayram mesajında" muhalefeti popülizm yapmakla ve yolsuzlukla suçladı.

Oysa, Türkiye'de siyasi partiler arasındaki bayramlaşma geleneği, uzun yıllardır demokratik nezaketin ve siyasal hoşgörünün bir simgesi olarak görülüyordu. Son yıllarda bu geleneğin zayıflaması ve bazı partilerin birbirleriyle bayramlaşmaması ise, siyasetteki derin kutuplaşmanın bir başka göstergesi.

Düşman mı rakip mi?

Türkiye’de siyasette bayramda da küsler barışmadı. Ama yeni küsler, yeni taraflar bir kez daha belirdi. Siyasi düşmanlar değişti.

Zira Türkiye’de artık siyasette, siyasi rakipten değil de siyasi düşmandan bahsedilmesini uygun kılan bir hal var.

Siyasettin sertlik seviyesi en üst raddede. Kamu gücü kullanımı, dengeleri tamamen bozdu.

Yargısal süreçle ilgili bilinmeyenler ve basında hiçbir delile dayandırılmaksızın konuşulanlar siyasi muhalefetin meşruiyetinden şüphe duyulmasına yol açacak bir algı oluşmasına sebep oldu.

Oysa, Alexis de Tocqueville’nin dediği gibi, Demokrasinin gücü, muhalefetin varlığına ve onun özgürce konuşabilmesine bağlıdır.”

Muhalefetin meşru algılanmadığı, kamu gücüyle seçim rekabetindeki dengenin kaldırıldığı yerde, demokrasi olmaz.

Topluma yansıması

İktidar sertleştikçe, muhalefet de sertleşti. Siyasetin dili de çirkinleşti, siyasi ilişkiler de.

Siyasi kutuplaşma, artık yalnızca meclis kürsüsünde değil. Toplumsal ilişkilerden gündelik yaşama kadar geniş bir alanda.

Partiler arası bayramlaşmanın yapılmaması, aslında doğrudan halka verilen bir mesaj niteliğinde: "Biz artık sadece rakip değil, karşıtız." Bu durum, toplumun farklı kesimleri arasında empatiyi ve diyalog kültürünü zayıflatırken, siyasal gerilimi artırıyor ve toplumsal barışı tehdit ediyor.

Oysa demokrasi, yalnızca sandıkta oy vermekle değil; aynı zamanda farklı düşünenlerle konuşabilmekle, ortak değerlerde buluşabilmekle anlam kazanır. Bayramlar gibi kültürel ortaklıklar, bu buluşma zeminini oluşturabilir. Ancak bu zemin giderek kayboluyor.

Partilerin bayramda dahi bir araya gelmemesi, uzlaşının değil ayrışmanın norm haline geldiğini gösteriyor. Bu durum, sadece siyaseti değil, toplumsal dayanışmayı da zedeliyor. Siyasal liderlik, sadece rakipleri alt etmek değil, toplumu bir arada tutacak adımları atabilme sorumluluğunu da gerektirir. Bayramlaşma gibi sembolik ama güçlü bir geleneğin terk edilmesi, bu sorumluluğun göz ardı edildiğine dair güçlü bir işarettir.

Yazarın Diğer Yazıları